VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Dr. Başmüfettiş, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Soner ALTAŞ





  • Türk Vergi Hukuku’nda kanuni temsilcilerin şirketin ödenmeyen vergi ve buna bağlı borçlar ile vergi cezalarına ilişkin sorumluluğu hem 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda hem de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Ancak, mezkûr yasaların ilgili maddelerinde kanuni temsilcilerin tanımı yapılmadığı gibi kapsamına kimlerin girdiği de açık bir şekilde belirtilmemiştir. Türk Vergi Hukukundaki kanuni temsilci kavramına karşılık olarak İngiliz Hukukunda yönetici kavramı yer almakta ve bu kavramın alt unsurlarından birisini de gölge yönetici oluşturmaktadır. Bu çalışmada, İngiltere’deki anonim ile limited şirketlerin yönetim yapılarına değindikten sonra şirketten tahsil edilemeyen vergi ve sair yükümlülüklerde sorumluluğuna gidilecek olan “yönetici” ve “gölge yönetici” kavramları ele alınmakta ve anılan kavramların Türk Vergi Hukukundaki “kanuni temsilci” kavramı ile karşılaştırması yapılmaktadır.

  • Ticaret şirketlerinin yeniden yapılandırma ya da yapı değişikliği kapsamında sıklıkla başvurdukları uygulamalardan birisi de tür değiştirmedir. Tür değiştirme, bir ticaret şirketinin hukukî ve ekonomik bütünlüğü bozulmadan, tasfiye edilmeksizin başka bir şirket türüne dönüştürülmesidir. Böylece, yeni türe dönüştürülen şirket, eskisinin devamı olarak faaliyetini sürdürür. İşte bu çalışmada, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre tür değiştirmede genel ilke, geçerli tür değiştirmeler ile kolektif ve komandit şirketlerin tür değiştirmelerine ilişkin özel düzenlemeler üzerinde durulmaktadır.

  • Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda ultra vires ilkesine yer verilerek, ticaret şirketlerinin, dolayısıyla anonim ile limited şirketlerin hak ve borç ehliyetleri şirket sözleşmesinde yazılı işletme konusu ile sınırlandırılmıştı. Anonim ile limited şirketlerinin fiil ehliyetlerinin şirket sözleşmesinde yazılı işletme konularıyla sınırlı olduğu anlamına gelen bu ilke, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren kaldırılmıştır. Anılan tarihten itibaren, anonim ile limited şirketlerin hak ehliyetlerinin sınırını işletme konusu çizmemektedir. Bunun yanında, TTK ile anonim ile limited şirketin yönetim organlarında köklü değişikliklere gidilmiştir. Bu çalışmada, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununun anonim ile limited şirketin yönetim ve temsili ile bu yetkilerin devrine dair düzenlemeleri ve ultra vires ilkesinin kaldırılmış olmasının her iki şirket türünde yetki aşımına etkileri ele alınmaktadır.

  • Ülkemizde faaliyet gösteren anonim şirketlerin büyük bir çoğunluğu, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu döneminde kurulmuştur. Eski Ticaret Kanunu?nda sadece esas sermaye sistemine yer verildiğinden dolayı da, ağırlıklı kısmı halka açık olmayan anonim şirketler, halka açık şirketlerin uzun yıllar boyunca tabi olabildiği kayıtlı sermaye sisteminden faydalanamamışlar, zorunlu olarak esas sermaye sistemini benimsem zorunda kalmışlardır. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu ise halka açık olmayan anonim şirketlere de, esas sermaye sistemi yanında kayıtlı sermaye sistemini benimseme imkanı tanımıştır. Bu çalışmada, kayıtlı sermaye sistemini seçmenin anonim şirkete sağlayacağı temel avantajlar ele alınmaktadır.

  • Sona erme sebeplerinden birisi gerçekleşen Limited şirket tasfiye haline girer ve tasfiyeye ilişkin işlemler tasfiye memuru ya da memurları tarafından yerine getirilir. Tasfiye ile ilgili konularda şirketi temsil ve ilzama yetkili olan tasfiye memurlarının, vergi mevzuatından kaynaklanan yükümlülükleri de bulunmaktadır ve şirketin vergi borçlarına ilişkin sorumlulukları doğabilmektedir. Bu çalışmada, limited şirketin tasfiye memurlarının atanma usulleri, görevden alınmaları, ücretleri, tescil ve ilan edilmeleri, uyruklukları, şirket aktiflerini satma yöntemleri ile yetkilerinin devredilmesi ve vergi kanunlarından kaynaklanan yükümlülükleri ile sorumlulukları üzerinde durulmaktadır.*

  • Anonim ile limited şirketler, zaman zaman sermayenin azaltılması yoluna başvururlar. Şirket sermayesinin azaltılması esasında sermaye artırımı gibi şirket sözleşmesinde değişiklik yapılmasını gerektirdiği halde, hem esas sermaye artırımı şeklindeki sözleşme değişikliğinden hem de sair sözleşme değişikliklerinden oldukça farklıdır. Zira, şirket genel kurulu tarafından alınan sermayenin azaltılmasına dair kararın tescil edilebilmesi için belirli bir yolun takip edilmesi ve birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Bu çalışmada anonim ile limited şirkette esas sermayenin azaltılabilmesi için izlenecek yol ve yerine getirilmesi gereken yükümlülükler üzerinde durulmaktadır.

  • Türk Ticaret Kanunu?na göre limited şirket sermayesinin tamamının yahut bir kısmının nakden taahhüt edilmesi halinde, şirket adına bankada özel bir hesap açtırılır ve sermaye taahhütleri bu hesaba yatırılır. 6637 sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununun 10?uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (ı) bendi uyarınca ise, yeni kurulan limited şirketlerde nakdî sermaye ödemelerinin kurumlar vergisi matrahından indirilmesine imkan tanınmıştır. Bu çalışmada, Türk Ticaret Kanunu?na ve Kurumlar Vergisi Kanunu?na göre yeni kurulan limited şirketlerde nakden ödenen sermayenin kurumlar vergisi matrahından indirilmesi hususu ele alınmaktadır.

  • Limited şirketlerin birtakım gerekçelere istinaden esas sermayelerini azaltmaları mümkündür. Esas sermayenin azaltılması, şirket sözleşmesinde değişiklik yapılmasını da gerektirdiğinden, sadece genel kurul tarafından kararlaştırılabilir. Ancak, bu sözleşme değişikliği diğerlerinden farklı olarak, tescilden önce birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmesini gerektirir. Yani, limited şirket genel kurulu tarafından alınan esas sermayenin azaltılması kararı hemen hüküm doğurmaz. İşte bu çalışmada, limited şirket esas sermayesinin azaltılması için yerine getirilmesi gereken yasal yükümlülükler üzerinde durulmaktadır.

  • Defter tutma ve onaylatma (tasdik ettirme) hususu hem Türk Ticaret Kanunu'nda hem de Vergi Usul Kanunu'nda düzenlenmiştir. Bu defterlerin bazılarına her iki Kanun'da da yer verilmiş iken, bazıları sadece TTK'da düzenlenmiş, ayrıca VUK'da sadece açılış tasdikine yer verilmişken, TTK'da defterlerin hem açılış hem de kapanış onayları düzenlenmiştir. TTK'da ticari defterlerin onaylarının hiç veya zamanında yaptırılmaması ayrıca cezaî sorumluluğa bağlanmıştır. Ancak, TTK'da defterlerin onay- latılmaması hali için öngörülen ceza sabit olmayıp yıl bazında güncellenen ve fiilin tekrarı halinde ağırlaştırılmış olarak uygulanması gereken bir cezadır. Bu çalışmada, ticarî defterlerin onaylarının yaptırılmaması halinde uygulanacak olan ağırlaştırılmış cezalar ele alınmaktadır.

  • Son yıllarda anonim şirketlerimizin kurumsallaşmaya özel önem verdikleri ve müşteri memnuniyeti yanında çalışan memnuniyetini sağlamaya yönelik adımlar attıkları bilinen bir gerçektir. Türk Ticaret Kanunu, anonim şirketlerimizde çalışan memnuniyetinin sağlanmasına yönelik birtakım düzenlemelere yer vermekte, hatta sosyal sorumluluk anlamında yardım ve hayır işlerinde kullanılmak üzere şirket kârından pay ayrılmasına imkan sağlamaktadır. İşte bu çalışmada, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketler tarafından çalışanları yararına ve hayır işleri için kârdan pay ayrılmasına ilişkin düzenlemeleri ele alınmaktadır.

  • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, limited şirket ortaklarının esas sermaye paylarını devredebilmeleri için bazı koşullar aramaktadır. Bu koşullar yerine getirilmeden yapılan devirler şirkete karşı geçerlilik kazanmamaktadır. Ancak uygulamada zaman zaman esas sermaye paylarının devirleri Kanun'a uygun surette yerine getirilmiş olsa dahi, limited şirketin yetkili organının devre onay vermekten kaçındığı hallere rastlanabilmektedir. Bu durum ise, özellikle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun gereği limited şirketin kamu borçlarından dolayı payını devreden ortağın devirden sonra da şirket ortaklığının devam etmesi ve sorumluluğuna gidilmesi gibi olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. İşte bu çalışmada, pay devri genel kurulun onayına bağlı olan limited şirketlerde, pay devrinin yasaklanması yahut onaylanmasının genel kurulca geciktirilmesi veya reddedilmesi durumlarında ortakların hangi haklara sahip oldukları ve bu haklarını kullanırken nelere dikkat etmeleri gerektiği hususları ele alınmaktadır.

  • 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu gibi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu da limited şirketin sermayesinin kaybedilmesi halinde bazı tedbirlerin alınmasını öngörmüş ve bu konuda şirket müdürlerine bazı görevler yüklemiştir. Bu tedbirlerden birisi, sermayenin tamamlanması hususunu genel kurulun onayına sunmaktır. Ancak, konunun uygulamada yeterince bilinmemesi nedeniyle, limited şirket müdürleri şirketlerinin anılan düzenleme kapsamına girdiğinden dahi haberdar olamamaktadır. Bu çalışmada, Türk Ticaret Kanununa göre mali yapısı bozulan ve sermayesini kaybeden limited şirketlerde sermayenin tamamlanması ile kalan sermaye ile yetinilmesi hususları ve yönetim kurulunun bu hususlara ilişkin görevleri üzerinde durulmaktadır.

  • Anonim şirketlerde pay sahiplerinin, limited şirketlerde ise ortakların zaman zaman şirkete sermaye haricinde borç para verdikleri ve şirketten alacaklı konuma geldikleri bilinen bir gerçektir. Şirketten alacaklı olan ortaklardan bazıları, alacaklarını tahsil etmek yerine şirkete sermaye olarak koymayı tercih edebilmektedir. Bu noktada, ortağın şirketken olan alacağının sermaye artırımında kullanılıp kullanılamayacağı ya da kullanılabilirse alacağın mevcudiyetinin mahkeme yerine yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir tarafından rapora bağlanıp bağlanamayacağı yönünde tartışmalar ve tereddütler yaşanabilmektedir. İşte bu çalışmada, anonim ve limited şirket ortaklarının şirketten olan alacaklarını sermaye artırımında kullanıp kullanamayacakları ve kullanmaları durumunda nasıl bir yol takip etmeleri gerektiği ele alınmaktadır.

  • 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu'nda anonim şirketler tarafından çıkarılacak olan hisse senetleri kapsamlı bir şekilde düzenlendiği halde, anonim şirketlere hisse senedi bastırma zorunluluğu getirilmemişti. Oysa anonim şirketlerce hisse senedi bastırılması, özellikle sahibine şirketteki paylarının devrinde çok ciddi vergi avantajları sağlamaktadır. Dolayısıyla, eski Kanun uygulamasında genelde anılan avantajlardan faydalanmak için hisse senedi bastırılması yoluna gidilmekte idi. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nda ise "hisse senedi" yerine "pay senedi" tabiri kullanılmış ve anonim şirketlerin pay senedi çıkarmaları ETK'dan tamamen farklı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu çalışmada, yeni Türk Ticaret Kanunu'na göre anonim şirketlerce pay senedi çıkarması yükümlülüğü üzerinde durulmaktadır.

  • Türk Hukukunda anonim ve limited şirketin yönetimi ile temsili Türk Ticaret Kanunu’nda; kanuni temsilcileri ile limited şirket ortaklarının şirketin ödenmeyen vergi borçlarına dair sorumlulukları 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ise şirketlerin yönetim organlarının yapısı anlamında önemli farklılıklar bulunduğu gibi şirketten tahsil edilemeyen vergi alacaklarının kanuni temsilcilerden ve ortaklardan tahsilinde de ince ayrımlar bulunmaktadır. Bununla birlikte, Türk Vergi Hukuku uyarınca şirketlerin kanuni temsilcilerinin ve limited şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesi, AB üyesi ülkelerin genelinde de mevcut olan bir uygulamadır. Hatta, OECD’nin vergi idarelerinin tahsil performanslarına ilişkin olarak dikkate aldığı kriterlerden birisinin vergi borcu için şirket yöneticilerinin sorumluluğuna gidilmesi olduğu dikkate alındığında, ülkemiz vergi yasalarında sorumluluk hükümlerine yer verilmesi bir anlamda gereklilik kazanmaktadır.

  • Limited şirkette esas sermaye payının bedeli şirket sözleşmesinde öngörüldüğü şekilde, nakit veya ayın olarak yahut bir alacağın takası yoluyla ya da sermaye artırımında olduğu gibi, serbestçe kullanılabilecek özkaynakların esas sermayeye dönüştürülmesi yoluyla ödenir. Limited şirkette esas sermaye payları senede de bağlanabilir. Limited şirket ortakları, sahip oldukları esas sermaye paylarını kısmen veya tamamen diğer ortaklara veya üçüncü kişilere satıp devredebilirler. Limited şirket ortağının, Türk Ticaret Kanunu’nda aranılan bazı şartlara uymak kaydıyla, sahip olduğu esas sermaye paylarını şirkete satıp devretmesi de mümkündür. Bu çalışmada, limited şirket ortağının sahip olduğu esas sermaye paylarını şirkete satması hususu ile bu konuda yerine getirilmesi gereken şartlar üzerinde durulmaktadır.

  • Türk Ticaret Kanunu?nda holding şirketlere kanuni yedek akçeler kısmında tek bir yerde değinilmiştir. Yasada yer alan bu hükmün amacı ise, holding şirketlerin yedek akçeler konusundaki durumunu düzenlemek ve holdinglere bu konuyla ilgili olarak maddenin hangi hükümlerinin uygulanmayacağını göstermek olup; Ticaret Kanununda holding şirketlere uygulanacak hükümler konusunda bir düzenlemeye gidilmemiştir. Mevzuattaki bu boşluğa rağmen, ülkemizde, holding şirket uygulaması geçen yarım asır içerisinde hatırı sayılır bir seviyeye ulaşmıştır. Halihazırda ülkemizde sadece anonim şirket statüsünde ve saf holding kuruluşuna izin verilmektedir. Uygulamada holding şirket ortakları ve yöneticileri tarafından fazlaca bilinmediğini ve hatta hiç duyulmadığını tahmin ettiğimiz, ülkemizdeki ilk holdingden daha yaşlı olan ve holding şirketlere birtakım istisna ve muaflık tanıyan bir yasa bulunmaktadır. Bu çalışmada, halihazırda yürürlükte olan 86 sayılı Yasa ile holding şirketlere tanınan muafiyet ve istisnalar üzerinde durulmaktadır.

  • Sermaye şirketi olan anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları, yasal ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınmaktadır. Limited şirket ortakları da, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezalarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulmaktadır. Sermaye şirketinin kanuni temsilcisi ile limited şirket ortağının, şahsi mal varlıklarından ödedikleri şirkete ait vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları için rücu hakkı bulunmaktadır. Bu çalışmada, sermaye şirketinin malvarlığından alınamayıp kanuni temsilci ve limited şirket ortağının şahsi varlıklarından tahsili cihetine gidilen vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları için kanuni temsilci ve ortakların sahip oldukları rücu hakkı, Danıştay ve Yargıtay kararları ışığında, ele alınmaktadır.

  • Bilindiği üzere, limited şirket, müdür veya müdürler tarafından yönetilir ve temsil olunur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu2 (TTK)3, müdürlerin birden fazla olmaları durumunda, bunların bir kurul oluşturacağını belirterek anonim şirketteki yönetim kuruluna özgü bir işleyiş kuralını hükme bağlamıştır. Bu itibarla, limited şirketin birden fazla müdürünün bulunması durumunda, bunların "müdürler kurulu"nu oluşturduğu kabul edilecek ve bu müdürlerden biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından "müdürler kurulu başkanı" olarak atanacaktır (TTK, m.624/f.1). Limited şirket müdürleri, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir. (YTTK, m.625/f.1). Bir başka deyişle, limited şirketin işletme konusunun elde edilebilmesi için yapılması gerekli bütün iş ve işlemleri yapmak ve karar almak müdürlerin yetkisindedir. Bunlardan kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılanlar ise anılan yetkinin dışında tutulmuştur. Bu genel hükmün yanında, TTK, organlar arasındaki "işlevler ayrımı ilkesine" dayalı olarak limited şirket müdürlerine birtakım devredilemez görev ve yetkiler tanımıştır. 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu(ETK)'nda olduğu üzere, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK)'na göre de,limited şirketler tüzel kişi tacir sayılmakta ve ticari defter tutmakla yükümlü tutulmaktadırlar (TTK, m.64/f.1). Limited şirketler tarafından tutulması gereken ticari defterlerden birisi de, müdürün veya müdürler kurulunun aldıkları kararların kaydedileceği defterdir. TTK, ticari defter tutma, saklama ve onaylatma yükümlüklerine aykırılık halleri için adlî ve idarî para cezaları öngördüğünden, müdür veya müdürler kurulu kararlarının yazılı hale getirilip karar defterine kaydedilmesi önem arz etmektedir. İşte bu çalışmamızda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre müdürler kurulu karar defteri tutma yükümlülüğü ile bu defteri tutmayanlara ve onaylatmayanlara verilecek adlî ve idarî para cezaları üzerinde durulacaktır.

  • Bilindiği üzere, 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu limited şirket genel kurul toplantılarının sadece fizikî ortamda yapılmasına izin veriyordu. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu2(TTK)3 ise limited şirket ortaklarının fiziki katılım yanında elektronik ortam üzerinden (online olarak) genel kurul toplantılarına katılmalarına imkan tanımıştır. Kanunun 1527. maddesinin ikinci fıkrasına göre, limited şirketlerde -şirket sözleşmesinde öngörülerek- elektronik ortamda genel kurula katılma, öneride bulunma ve oy verme, fizikî katılımın, öneride bulunmanın ve oy vermenin bütün hukukî sonuçlarını doğurur. TTK ile getirilen bu düzenleme, yani limited şirketlerde genel kurul toplantılarının online olarak yapılabilmesine imkan sağlanması, özellikle yabancı sermayeli limited şirketlerde önemli bir sorunu çözüme kavuşturacaktır4. TTK, online genel kurul toplantılarında oyun gerçek sahibi tarafından kullanılmasına ve uygulamaya ilişkin kuralların Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nca5 çıkarılacak bir tebliğle düzenleneceğini öngörmüştür (TTK, m.1527/f.6). Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da bu yetkiye istinaden limited şirketlerde genel kurul toplantılarına elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama, oy kullanma ve Elektronik Toplantı Sisteminin işleyişine, denetimine ilişkin usul ve esaslar ile şirket sözleşmesi hükmünün örneğini "Ticaret Şirketlerinde Anonim Şirket Genel Kurulları Dışında Elektronik Ortamda Yapılacak Kurullar Hakkında Tebliğ6 (Tebliğ7)" ile düzenlemiştir. İşte bu çalışmamızda elektronik genel kurul sistemine geçmeyi düşünen limited şirketlere yol göstermesi bakımından bu konuda uyulması gereken usul ve esaslar üzerinde durulacaktır.

  • Bilindiği üzere, anonim şirket, borçlarından dolayı yalnız malvarlığı ile sorumlu bulunan bir ticaret şirketidir. Anonim şirketin pay sahipleri ise, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludurlar. Hal böyle olunca, anonim şirket sermayesinin korunması, şirket alacaklıları ve de ticari ilişkilerin güvenli seyri açısından önem arz etmektedir. Zira, anonim şirketin mali durumunun bozulması ve esas sermayesinin karşılıksız kalması "sermayenin korunması ilkesi'ni zedeleyen ve alacaklıların tahsilini güçleştiren bir durumdur. Bu hususları göz önünde bulunduran Yasa Koyucu, 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu (ETK)'nda anonim şirket sermayesinin korunması için bazı emredici hükümler sevk etmişti. Bunlardan birisi de, ETK'nın 324. maddesinde yer alan ve anonim şirketin esas sermayesinin karşılıksız kalması ve borca batık olması halinde alınması gereken tedbirleri düzenleyen hükümdü. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu2 (YTTK)3 da sermayenin korunması ilkesine özel önem vermiş ve anonim şirket yönetim kuruluna, şirket sermayesinin kaybedilmesi veya şirketin borca batık olması hallerine ilişkin birtakım görevler yüklemiştir. Ancak, gerek ETK'da gerek TTK'da yer verilen bu hususun uygulamada yeterince bilinmemesi nedeniyle, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri Kanunla kendilerine yüklenilen görevleri yerine getirmekte zaman zaman ihmal gösterebilmektedir. Oysa, anılan görevlerin ihmali sorumluluklarının doğmasına yol açmaktadır. İşte bu çalışmada, mali durumu bozulan, bir başka deyişle sermayesini kaybeden veya borca batık duruma gelen anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından yapılması gereken işlemler üzerinde durulacaktır.

  • Bilindiği üzere, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu2 (TTK)3 bağımsız denetçiler yanında bir de özel denetçiye yer vermekte ve özel denetçiyi Kanunda sayılan hallerde görevlendirilen "bağımsız uzman" olarak tanımlamaktadır. Özel denetim hakkı ve özel denetçi aslında ilk defa TTK ile getirilmiyor. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun özel denetçi olarak adlandırdığı bu denetçi türüne 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu'nda(ETK) "hususi murakıp" olarak yer verilmiştir. Dolayısıyla, ETK'da yer verilen hususi murakıp tabiri TTK'ya özel denetçi olarak geçmiştir. Ancak, özel denetim isteme hakkı ve de özel denetçi ETK'nın sadece 348. maddesinde ele alındığı halde, TTK'nın 438 ilâ 444. maddeleri bu konuya ayrılmıştır. Bir başka deyişle, TTK, özel denetim isteme hakkını ve de özel denetçiyi ETK'dan daha kapsamlı olarak düzenlemiştir. Peki, özel denetçiyi kim seçecektir ve hangi konular için özel denetim talebinde bulunulabilecektir? İşte bu çalışmamızda, özel denetçinin kim tarafından seçileceği ve hangi hallerde özel denetçi talebinde bulunulacağı hususları üzerinde durulacaktır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından da, öncelikle ETK'nın konu hakkındaki düzenlemeleri ele alınacak, sonrasında TTK'nın konuya ilişkin düzenlemelerine değinilecektir.