VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi, Hazine ve Maliye Bakanlığı

Ahmet KORKMAZ





  • Gelir İdaresi uzun süre boyunca (mülga) 26 Seri No?lu KDV Genel Tebliği ile ciro primlerinin hizmetin karşılığı olduğu görüşünü (mülga) 116 Seri No?lu KDV Genel Tebliği ile değiştirmiştir. Böylece, ciro primi ödemelerinin satıcı tarafından alıcı firmaya yapılan iskonto mahiyetinde olduğu, bu nedenle de KDVK?nın 35. maddesi kapsamında gerekli düzeltme işlemlerinin yapılması gerektiği görüşünü benimsemiştir. Daha sonra tüm KDV tebliğlerini tek tebliğ haline getiren Gelir İdaresi KDV Genel Uygulama Tebliği ile bu görüşünü aynen korumuştur. Ayrıca ciro primi ödemelerinde KDV oranı sorunu da çözülmüş olup, ciro primi ödemelerinde, ciro primine konu olan malın tabi olduğu oranda KDV hesaplanacaktır.

  • Sahte belge kullanma ve sahte belge düzenleme incelemeleri, yapılan vergi incelemelerinin çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nde sahte belge kullanma ve sahte belge düzenleme incelemelerinde dikkat edilmesi gereken işlemlere değinilmiştir. Mükelleflerin özel esaslara alınması yeni esaslara bağlanmıştır.

  • Türev sözleşmelerden elde edilen gelirlerin Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi yönünden vergilendirilmesinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Geçici 67’nci maddesi hüküm sürerken, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ve Damga Vergisi açısından ise istisna hükümleri mevcuttur. Para swapı ve faiz swapı işlemlerinden elde edilen kazanç üzerinden bankalar ya da aracı kurumlar tarafından GVK’nin Geçici 67/1’inci maddesi hükmü gereği %10 nispetinde gelir vergisi stopajı yapılması gerekmektedir. Türev sözleşmelerden elde edilen gelirlerin GVK’nin Geçici 67’nci maddesine tabi olmadığı durumlarda genel hükümlere göre vergilendirme yapılacaktır. İstisna hükümleri ve bazı türev sözleşmelerin tezgahüstü piyasalarda düzenleme imkânının olması peçelemeye de zemin oluşturmaktadır.

  • KDV Genel Uygulama Tebliği’ne göre; 3065 sayılı Kanunun (9/1)’inci maddesi kapsamında sorumlu tayin edilenlerin, sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gereken vergilerin beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu vergi tutarının ikmalen veya resen tarh edilerek vergi ziyaı cezası kesilmesi ve gecikme faizi hesaplanması gerekmektedir. Sorumlu sıfatıyla beyan edilmeyen tutarın 1 No.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılmamış olması bu şekilde işlem tesis edilmesine engel değildir. Sorumlu sıfatıyla beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen KDV tutarının satıcı tarafından beyan edilmiş ve Hazineye ödenmiş olması halinde sorumlu adına yapılacak tarhiyatta vergi aslı aranmaz. Sorumlu tarafından beyan edilip ödenmesi gerekirken satıcı tarafından beyan edilen ve Hazineye ödenen bu verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanan gecikme faizi alıcıdan aranır. Söz konusu vergi satıcı tarafından beyan edilmiş olmakla birlikte, tahakkuk eden verginin ödenmemesi veya ödenecek KDV çıkmaması nedenleriyle Hazineye ödenmeyen vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar alıcıdan aranır.

  • Mükellefler tarafından yurtdışından alınan marka kullanım hakları karşılığı yapılacak ödemelerin çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olan ülkelerde, anlaşmaların “Gayrimaddi Hak Bedelleri”ni düzenleyen 12. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.Yurtdışı mukimi firmalara, marka kullanım bedeli karşılığında yapılacak ödemelerin anılan Anlaşmalar’ın 12. maddesinin 3. fıkrası kapsamında gayrimaddi hak bedeli olarak değerlendirilmesi ve Türkiye’de doğan ve yurtdışı mukimi firmaya yapılacak bu ödemelerin gayrisafi tutarı üzerinden anılan maddenin 2. fıkrası uyarınca Türkiye’de %10 oranında vergi kesintisi yapılacaktır. Mukimlik belgesi ibraz edilememesi halinde ise iç mevzuat hükümleri uygulanacağından %20 oranında kurumlar vergisi stopajı yapılacaktır. Mükelleflerin yurt dışındaki firmalardan marka kullanım hakkı bedeli olarak yapılan ödemeler KDV’ye tabi olup yapılacak ödeme bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin sorumlu sıfatıyla 2 No.lu KDV beyannamesi ile mükellefler tarafından beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

  • Amortismana tabi iktisadi kıymetler1 (ATİK) faydalı ömürlerine göre normal usulde veya azalan bakiyeler yöntemine göre amortismana tabi tutulmaktadır. Fevkalade2 amortisman uygulaması ise, ATİK'lerin önceden öngörülmeyen olağanüstü değer kayıplarına uğraması ihtimali göz önüne alınarak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun3 (VUK) 317. maddesinde düzenlenmiştir.4 Bu çalışmamızda da; fevkalade amortisman ayrılmasını gerektiren durumlar, fevkalade amortisman uygulamasından sonra kalan bakiye değerin ne şekilde itfa edileceği ve zarar gören ATİK'lerin sigortalı olması durumunda ne şekilde işlem yapılacağına yönelik açıklamalara ve önerilere yer verilecektir.

  • İşletmelerin ortaklar cari hesabının borç bakiyesi ve kasadaki fazla tutar işletmenin ortağına para kullandırma işlemi sonucu olabileceği gibi uygulamada yaygın olarak aşağıda belirtilen nedenlerle oluşmaktadır. ? İşle ilgili yapıldığı halde belgesi temin edilemeyen ve bu nedenle gerek ortaklar cari hesabının ve gerekse kasa tutarının fazlalaştığı durumlar, yani fiilen harcama yapıldığı halde belgelendirilemeyen durumlar, ? Bordrolarda kayıtlı ücretlerin fiilen ödenen tutarın altında kalması nedeniyle oluşan durumlar, ? Kambiyo mevzuatı gereği yurtdışında bırakılan ya da kalan tutarın tahsilinin gecikmesi veya imkansız hale gelmesi v.b. nedenlerle dövizlerin değerlenmesi nedeniyle oluşan kur farkları gibi fiktif gelir yaratılmasından kurtulmak için bu bedellerin tahsil edilmiş gibi gösterilmesi sebebiyle oluşan durumlar, ? İşletmenin ortaklarının şahsi masraflarının ya da eş ve çocuklarının harcamalarının işletme kasasından karşılandığı durumlar. Sermaye şirketlerinin ortaklarına cari hesap yolu ile para kullandırma ya da yukarıda sayılan nedenlerle oluşan işlemlere uygulamada sıkça rastlanmaktadır.