GİRİŞ
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Türkiye arasında bir gümrük birliği kurmak üzere imzalanan Ankara Antlaşması’nın bir gereği olarak 1985 yılında KDV’yi yürürlüğe sokmuştur. Bu tarihten itibaren KDV, Türkiye'nin vergi gelirlerinin önemli bir bileşeni olmuştur. Son 25 yıllık vergi tahakkuk ve tahsilat verilerine bakıldığında (Grafik 1), toplam vergi tahakkuklarının ve tahsilatlarının yaklaşık % 30 ila % 35'inin KDV gelirlerinden oluştuğu görülmektedir.
Ancak, IMF’nin 2018 tarihli Raporu’na göre Türkiye'nin KDV tahsilatı potansiyel KDV tabanının yüzde 40'ından daha azını kapsamakta olup, bu KDV tahsilât performansının (Grafik 2) diğer Avrupa ülkelerine kıyasla nispeten zayıf olduğu söylenebilir[1]. Bir başka araştırmaya göre[2] ise Türkiye'deki toplam KDV açığı 1993'ten 2014'e kadar % 46 ile% 75 arasında değişmiştir. Ayrıca, yine IMF2nin bahse konu raporuna göre, mevcut devreden KDV stokunun GSYİH'nın yüzde 5'inden fazla olduğu tahmin edilmektedir. Başlı başına bu husus dahi Türkiye'nin mevcut KDV tasarımının uyumlu vergi mükellefleri için ciddi nakit akış dezavantajı yarattığına işaret etmektedir.
Her tür vergide olduğu gibi, KDV'nin de gelir yaratma potansiyeli ülkelerin idari kapasite ve kabiliyetlerine bağlıdır[3]. Bununla birlikte, yüksek düzeyde idari kapasiteye sahip gelişmiş ülkelerde dahi, KDV'nin vergiden kaçınma ve vergi kaçırma faaliyetlerinden müstesna olmadığı görülmektedir. Özellikle vergi kaçırma faaliyetleri yakından incelendiğinde, bu faaliyetlerin çoğunluğunun faturaya dayalı KDV indirim mekanizmasının (invoice based credit mechanism) kötüye kullanılmasıyla bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır[4]. Bu olgu Türkiye açısından da geçerlidir.
Türkiye, özellikle son on yılda gerek denetim personelinin sayısını artırmak gerekse bilgi işlem teknolojisi altyapısını geliştirmek suretiyle idari kapasitesini önemli ölçüde arttırmasına rağmen, KDV tahsilat performansında önemli bir gelişme olmamıştır. Vergi Denetim Kurulu'nun Temmuz 2011'de kurulmasından sonraki vergi denetim verilerine bakıldığında (Tablo 1), vergi incelemeleri yoluyla tarh edilen toplam verginin kabaca yarısının KDV'den oluştuğu görülmektedir. Her ne kadar Vergi Denetim Kurulu yapılan vergi denetimlerini konularına göre ilan etmese de, sahte faturalardan kaynaklanan sahte belge düzenleme ve kullanma incelemelerinin toplam vergi denetiminin her zaman çok büyük bir kısmını oluşturduğu herkesçe bilinen bir bilgidir.
Tablo 1: Vergi İnceleme İstatistikleri
|
Yıl
|
2012
|
2013
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
2018
|
Sayı
|
İncelenen Mükellef
|
46.845
|
71.352
|
55.284
|
58.676
|
49.817
|
44.182
|
44.376
|
İnceleme
|
105.761
|
163.367
|
149.047
|
159.500
|
185.462
|
119.026
|
135.103
|
Tutar
(1000 TL)
|
KDV
|
2.438.317
|
3.750.769
|
3.429.808
|
5.227.814
|
3.851.764
|
2.557.332
|
4.917.247
|
Toplam Tarhiyat
|
4.535.523
|
8.561.313
|
7.939.389
|
9.804.000
|
7.234.873
|
4.785.258
|
8.722.800
|
Oran
|
KDV/Toplam
|
% 54
|
% 44
|
% 44
|
% 54
|
% 54
|
% 54
|
% 57
|
Kaynak: Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporları (2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018)
Sahte fatura sorununun vergi gelirleri ve kamu maliyesi üzerindeki etkileri kolaylıkla görülebilmektedir. Birincisi, öncelikle KDV başta olmak üzere kurumlar vergisi ve gelir vergisi gibi birçok vergi gelirinde azalma yaşanmaktadır. Ancak, daha yakından bakacak olursak, sahte fatura probleminin tüm vergi sistemi üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını görmekteyiz. Örneğin, çok sayıdaki sahte belge kullanma ve düzenleme incelemesi toplam vergi denetim havuzunda diğer vergi denetimleri için bir dışlama etkisi yaratmaktadır. Bu nedenle, belki de sonuçları itibariyle çok daha verimli olabilecek vergi denetimlerine ayrılan denetim gücü azalmaktadır. Ayrıca, sahte fatura kullanımının çok yaygın bir problem olarak ortaya çıkması gerek faturalara gerekse indirim mekanizmasına olan güveni azaltmakta olup hem KDV iade sürelerinin uzamasına hem de dolaylı olarak devreden KDV'nin mükelleflere iade edilememesine neden olmaktadır.
Tüm bu nedenlerden dolayı, sahte fatura sorunu, Türk vergi sisteminin en ciddi bir sorunlarından birini oluşturmaktadır. Ayrıca, bilindiği üzere, eski ve mevcut maliye bakanlarının devreden KDV’nin iade edileceğine yönelik açıklamaları, vergi mükelleflerinin bu konudaki beklentilerini artırmıştır. Ancak sahte fatura sorunu çözülmeden devreden KDV’nin iade edilmesi tüm KDV sistemini tehlikeye sokma potansiyeline sahiptir ve dolayısıyla da sahte fatura sorunun çözülmesinin aciliyetini ve gerekliliğini artırmaktadır.
1- TÜRKİYE'DE SAHTE FATURA YOLUYLA KDV KAÇAKÇILIĞI SORUNU
Sahte fatura kullanımı yoluyla yapılan KDV kaçakçılığı, 1990'ların başından beri Türkiye'de görülmekte olan yaygın ve kronik bir sorundur. Sorun kendisini, sahte fatura düzenleyen ve kullanan mükellefleri hedef alan vergi incelemelerinin toplam vergi inceleme yükü içerisinde oldukça önemli bir çoğunluk oluşturarak görünür ve hissedilir kılmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2018 Faaliyet Raporuna göre, SARP (sahte belge risk analiz programı) kapsamında, Mart 2010 ile Aralık 2018 arasında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Vergi Denetim Kuruluna 51.050 iş emri gönderilmiştir. Sadece 2018 yılında bile bu kapsamda incelenmek üzere Vergi Denetim Kurulu’na gönderilen iş emri sayısı 11.424’tür. Vergi Denetim Kurulu tarafından 16.895 tanesini 2018 yılında olmak üzere 2012 ila 2018 yılları arasında toplam 130.945 adet vergi tekniği raporu düzenlenmiştir. Kamuoyunun da yakından bildiği üzere bu raporların ezici bir çoğunluğunu sahte fatura düzenleyen mükellefler için düzenlenen raporlar oluşturmaktadır.
Tablo 2: Rapor Türü İstatistiği
Rapor Türü
|
2012
|
2013
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
2018
|
Vergi İnceleme
|
101.080
|
144.547
|
131.587
|
151.065
|
122.245
|
81.061
|
88.020
|
Vergi Tekniği
|
12.386
|
16.228
|
18.879
|
18.563
|
25.706
|
22.288
|
16.895
|
Suç Duyurusu
|
9.542
|
12.421
|
10.675
|
9.118
|
10.380
|
12.587
|
15.032
|
Görüş ve Öneri
|
1.499
|
11.413
|
6.948
|
6.185
|
6.371
|
10.211
|
7.509
|
Diğer
|
0
|
427
|
278
|
343
|
719
|
897
|
246
|
Toplam
|
124.507
|
185.036
|
168.367
|
185.274
|
165.421
|
127.044
|
127.702
|
Kaynak: Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporları (2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018)
Bu istatistikler, Türk vergi sistemindeki sahte fatura problemi ile ilgili buzdağının sadece görünen kısmını göstermektedir. Örneğin, bilindiği üzere SARP sahte fatura düzenleyicisi mükelleflerin incelenmesi için tek kaynak değildir. Vergi müfettişleri de yapmış oldukları vergi incelemelerindeki bulgulara dayanarak sahte fatura düzenleyen mükellefleri hedef alan vergi incelemeleri isteyebilirler. Ayrıca, sahte fatura kullanan mükellefleri hedef alan vergi incelemelerinin sayısı sahte fatura düzenleyicisi mükelleflerle ilgili denetimlere kıyasla çok daha fazla sayıdadır. Vergi denetim elemanlığı konusundaki mesleki tecrübemize dayanarak söyleyebiliriz ki, son yıllarda belirli oranda bir azalma gerçekleşmesine rağmen, halen vergi incelemelerinin ezici çoğunluğunu sahte faturadan kaynaklanan vergi incelemeleri oluşturmaktadır.
Aşağıdaki tabloya (Tablo 3) baktığımızda, en iyimser senaryoda bile, sahte fatura düzenleme ve kullanma fiilleri ile ilgili vergi incelemelerine yönelik yıllık olarak 30 ila 40 bin vergi mükellefinin incelendiğini ve yıllık iş emri sayısının da asgari 50 ila 60 bin civarında olduğunu öngörebiliriz. Sahte faturadan kaynaklanan vergi incelemelerinin bu kadar yüksek sayıda olması bir yandan idari maliyetleri artırırken, diğer yandan da mükelleflerin vergiye uyum maliyetleri ve vergi sisteminin diğer unsurları üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bu durum, idare açısından en iyimser senaryo olarak görebileceğimiz sahte fatura düzenleyen ve kullanan tüm mükelleflerin eksiksiz olarak tespit edilebildiği ve sahte faturalardan kaynaklanan tüm vergi kayıp ve kaçağının etkili ve hızlı bir şekilde telafi edilebildiği bir durumda dahi geçerlidir.
Tablo 3: Vergi İnceleme İstatistikleri
Yıl
|
İncelenen Mükellef Sayısı
|
İş Emri Türü
|
Tarh Edilen Vergi (1.000TL)
|
Kesilen Ceza (1.000 TL)
|
Sınırlı
|
Tam
|
Toplam
|
2011
|
16.267
|
--
|
--
|
--
|
3.926.154
|
6.540.331
|
2012
|
46.845
|
88.737
|
17.024
|
105.761
|
4.535.523
|
8.776.095
|
2013
|
71.352
|
130.546
|
32.821
|
163.367
|
8.561.313
|
19.086.884
|
2014
|
55.284
|
111.692
|
37.355
|
149.047
|
7.939.389
|
16.582.634
|
2015
|
58.676
|
129.209
|
30.291
|
159.500
|
9.804.000
|
18.843.083
|
2016
|
49.817
|
144.820
|
40.642
|
185.462
|
7.234.873
|
15.904.493
|
2017
|
44.182
|
92.034
|
26.992
|
119.026
|
5.878.507
|
14.370.586
|
2018
|
44.376
|
101.422
|
33.681
|
135.103
|
8.722.800
|
19.862.613
|
Kaynak: Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporları (2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018)
1.1- Sorunun Nedenleri
1.1.1- KDV’nin Kaçakçılık Fiilleri İçin Teşvik Yaratması
KDV'deki indirim ve iade mekanizmalarının sahtecilik ve kaçakçılık faaliyetleri için teşvik oluşturduğu yaygın olarak kabul edilen bir husustur. Bu olgu, KDV kullanan her ülkede olduğu gibi Türkiye açısından da geçerlidir. İndirim mekanizmasına dayalı KDV’de, fatura parasal bir değere sahiptir ve alış yapan vergi mükellefi açısından indirim ve/veya iade hakkı doğurabilmektedir. Yani indirim mekanizması, faturayı bir nevi devlet tarafından verilen “hamiline” bir senede çevirmektedir.
Yaşar tarafından yapılan ankete dayalı bir çalışmaya göre[5], Türkiye'deki mali müşavirler ve vergi müfettişlerinin önemli bir çoğunluğu, vergi mükelleflerinin KDV yükümlülüğünü azaltmak için sahte faturalar kullandığını düşünmektedir. Bunun yanı sıra, yine vergi müfettişlerinin çoğunluğu mükelleflerin diğer vergi yükümlülüklerini de azaltmayı hedeflediklerini düşünmektedir.
Sahte fatura kullanımın mükelleflere sunduğu vergisel avantajlarına baktığımızda, diğer vergi türlerinden elde edilecek vergi avantajlarının bazı durumlarda KDV’den elde edilen avantajından fazla olabileceğini görmekteyiz. Örneğin, toplam 118 TL tutarında sahte fatura (KDV dahil) kullanan bir mükellef kendisine 50 TL’ye kadar (KDV: 18 TL, kurumlar vergisi: 20 TL ve kar dağıtımına bağlı gelir vergisi stopajı: 12 TL) vergisel avantaj sağlayabilecektir. Bu nedenle, mükelleflerin kendilerine vergisel avantaj sağlama isteklerinin sahte fatura kullanımın en önde gelen nedeni olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Diğer taraftan, nakit akışı avantajı elde etmek mükellefler açısından sahte fatura kullanmak için bir başka nedendir. KDV uygulamasında, alıcıdan KDV'yi tahsil eden satıcı, asıl vergi taşıyıcısı yani vergi mükellefi değil, adeta vergi idaresi adına hareket eden bir vergi tahsildarı niteliğindedir.[6] Başka bir deyişle, bunlar gerçek vergi mükellefi olan nihai tüketiciler ile vergi idaresi arasındaki aracılardır. Bu bağlamda, bu satıcıların yani kayıtlı KDV mükelleflerinin yapmış oldukları satışlar karşılığında topladıkları KDV, bir bakıma devlet tarafından sınırlı bir süre için kendilerine emanet olarak bırakılan para hüviyetindedir. Ancak mükellefler, çoğu zaman onlara emanet edilen bu paranın gerçekte kendi kazançları olduğunu düşünme eğilimindelerdir. Devletin mükelleflere emanet olarak bıraktıkları bu paraya herhangi bir kısıtlama getirmemesi de mükelleflerin bu algısını pekiştirmektedir. Buna göre örneğin, mükellefler, yapmış oldukları satışlardan topladıkları KDV'yi ticari ödemelerini yapmak için kullanabilirler. Mükelleflerin bu yönde hareket etmesini engelleyen herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, mükelleflerin bu algısı KDV’nin kendilerine sağladığı bu nakit akışı avantajını kaybetmemek için sahte fatura kullanmalarına neden olmaktadır. Çünkü mükellefler sahte fatura kullanarak indirilecek KDV tutarlarını artırmak suretiyle aracı olarak topladığı KDV'yi vergi idaresine ödemekten kolaylıkla kurtulabilmektedirler.
1.1.2- Vergi Denetim ve Ceza Sisteminin Etkin ve Caydırıcı Olmaması
Etkin bir vergi denetim ve ceza sisteminin, sahte fatura düzenleme ve kullanmanın maliyetini artırarak, hem sahte fatura arzını hem de sahte faturaya olan talebi azaltması beklenir. Bununla birlikte, vergi denetimi sahte fatura düzenleme ve kullanımı fiillerinin tespit edilmesinde tam olarak etkin olsa dahi tespit aşamasının ötesinde yürütülen idari, yasal ve adli uygulamalar bu etkinliği azaltarak vergi denetim sisteminin caydırıcılığını ortadan kaldırabilirler.
Vergi denetim ve ceza sistemimizin sahte fatura kullanımını önlemek için yeterli derecede etkin ve caydırıcı olmadığının vergi sistemimizin paydaşları arasındaki bu konuya ilişkin hakim görüş olduğu söylenebilecektir[7]. Bu algıyı güçlendiren etmenlere baktığımızda karşımıza bazı idari uygulamaların yanı sıra, sık sık yaşanan vergi afları ve sahte fatura kullananımı ile ilgili davaların çoğunlukla sahte fatura kullananlar lehine sonuçlanması gibi idari olmayan sebepler de çıkabilmektedir.
- İdari Uygulamalar
Bilindiği üzere, sahte belge kullanımı ile ilgili vergi incelemelerinin temel olarak üç şekilde sonuçlanması mümkündür;
Sonuç 1: Mükellef sahte fatura kullanmamıştır.
Sonuç 2: Mükellefin kullandığı fatura sahtedir, ancak mükellef söz konusu sahte faturayı mal ve/veya hizmet alışında bulunduğu (alt) mükellefin kendisini yanıltması üzerine bilmeden kayıtlarına yansıtmıştır.
Sonuç 3: Mükellef sahte faturayı bilerek temin etmiş ve kayıtlarına yansıtmıştır.
Ne yazık ki, sahte fatura incelemelerinin ne kadarının hangi sonuç türü altında olduğunu belirlememize yardımcı olacak ayrıntılı istatistikler Vergi Denetim Kurulu tarafından yayınlanmamaktadır. Bununla birlikte, sahte faturaların kullanımını hedef alan hemen hemen tüm vergi incelemelerinin Sonuç 2 veya Sonuç 3 şeklinde sonuçlandırıldığı bilinmektedir. Yine bunların ezici çoğunluğu da “bilmeden kullanma” (Sonuç 2) şeklinde sonuçlanmaktadır.
Öte yandan, Yaşar’ın çalışmasına göre, mükelleflerin sahte fatura kullanımını bilerek gerçekleştirdikleri yönünde vergi müfettişleri ve mali müşavirler arasında neredeyse bir fikir birliğinin[8] olduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte, aynı çalışmada, vergi mükelleflerinin, haklarındaki vergi incelemelerinin “bilmeden kullanma” şeklinde sonuçlanacağına ve tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalara ilişkin olarak vergi idaresi ile uzlaşma haklarının olacağına ilişkin güçlü bir beklentiye sahip oldukları belirtilmektedir. Bu nedenle, vergi müfettişleri ve idarenin hoşgörülü yaklaşımının, Türkiye'de sahte faturanın yaygın olarak kullanılmasının önemli bir nedeni olduğunu söylemek mümkündür.
Vergi müfettişlerinin ve idarenin bu toleranslı yaklaşımının arkasındaki nedenlere baktığımızda karşımıza vergi müfettişlerinin aşırı iş yükü baskısı nedeniyle denetimi en kısa sürede tamamlama isteklerinin ve vergi incelemesinin mükelleflerin sahte faturaları bilerek kullandığı şeklinde sonuçlanması halinde kesilecek yüksek cezaların vergi mükelleflerinin ticari hayatını tehlikeye atabileceğine yönelik düşüncesi çıkmaktadır. Ancak, bu yaklaşım vergi denetiminin caydırıcılığını ortadan kaldırmakta ve sahte fatura kullanımını ve dolayısıyla vergi denetimi iş yükünü artırarak kısır bir döngü oluşturmaktadır.
Vergi denetiminin ve cezalarının caydırıcılığını ortadan kaldıran bir başka idari uygulama da uzlaşma mekanizmasıdır. Aşağıdaki tabloda, Vergi Denetim Kurulu’nun tarhiyat öncesi uzlaşma istatistikleri verilmiştir.
Tablo 4: Vergi Denetim Kurulu Uzlaşma İstatistikleri (1000 TL)
Yıl
|
Tür
|
Uzlaşmaya Konu Tutar (a)
|
Uzlaşılan Tutar (b)
|
Oran (%) (b)/(a)
|
2018
|
Vergi
|
232.857
|
225.035
|
95.4%
|
Ceza
|
419.055
|
78.873
|
18.8%
|
2017
|
Vergi
|
312.837
|
303.158
|
96.9%
|
Ceza
|
581.889
|
115.400
|
19.8%
|
2016
|
Vergi
|
402.224
|
384.615
|
95.6%
|
Ceza
|
821.598
|
160.721
|
19.6%
|
2015
|
Vergi
|
1.103.764
|
973.204
|
88.2%
|
Ceza
|
1.926.020
|
138.749
|
7.2%
|
2014
|
Vergi
|
638.430
|
529.738
|
83.0%
|
Ceza
|
1.067.833
|
60.234
|
5.6%
|
2013
|
Vergi
|
860.357
|
725.156
|
84.3%
|
Ceza
|
1.498.935
|
90.814
|
6.1%
|
Kaynak: Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporları (2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018)
Not: Tabloda sadece Vergi Denetim Kurulu tarafından yayımlanan uzlaşma istatistikleri yer almakta olup Gelir İdaresi Başkanlığınca sonuçlandırılan uzlaşmalara ilişkin bilgiler yer almamaktadır.
Yukarıdaki tabloda da görülebileceği üzere, 2016 yılına kadar, uzlaşma oturumlarının sonunda vergi denetim raporlarında yer alan vergi asıllarının yaklaşık % 15'i ve vergi cezalarının ise % 90'ından fazlası iptal edilmiştir. Bu bir bakıma hakkında cezalı işlem yapılmış mükelleflerin üzerinde hiç ceza yükü bırakılmadığı anlamına gelmektedir. 2016 sonrasına baktığımızda da bu iptal oranlarının sırasıyla %5’ e ve % 80’e düştüğünü görmekteyiz. Ancak mevcut durumda bile, uzlaşma mekanizmasının tasarım ve uygulamasının, Türkiye'deki vergi denetimlerinin caydırıcılığını ortadan kaldıran bir nitelikte olduğunu söylemek mümkündür.
- Sık Yaşanan Vergi Afları
Cumhuriyet tarihi boyunca, Türkiye'de vergi aflarının sık sık uygulandığını görmekteyiz. 2018 yılı itibariyle Türkiye’de toplam 34 vergi affı çıkarılmıştır. Vergi politikası yazınında vergi aflarının, özellikle finansal kriz dönemlerinde vergi tahsilâtını hızlandırarak vergi gelirlerini artırmakta olması ve vergi idaresi ile vergi mahkemelerinin iş yükünü azaltması nedeniyle olumlu etkilere yol açtığına ilişkin görüşler mevcuttur.
Ekonomik kriz dönemlerinde ve sınırlı bir bağlamda uygulanması halinde, vergi aflarının bu beklentileri gerçekten karşılayabileceğini biz de düşünmekteyiz. Ancak sık gerçekleşen vergi afları vergi kaçıranları ödüllendirdiği gibi iyi niyetli ve dürüst mükelleflerin de uzun vadede vergiye gönüllü uyumunu olumsuz etkilemektedir. Türkiye örneğine bakıldığında, yaklaşık 3 yılda bir vergi affının yapıldığı görülmektedir. Ayrıca, son yıllarda gerçekleşen bazı vergi aflarının, mükelleflerin cüz’i bir ödeme karşılığında vergi incelemesinden muaf tutulmasına izin verecek şekilde düzenlendiği de bilinmektedir. Bu nedenle, Türkiye'deki vergi aflarının sıklığı ve kapsamı itibariyle, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu olumsuz etkilediği gibi vergi denetim ve ceza sisteminin caydırıcılığını önemli ölçüde azalttığını söylemek yanlış olmayacaktır.
- Yargı organlarının konuya yaklaşımı
Türkiye'de, mükelleflerin vergi idaresi aleyhine açtığı vergi davalarının yüksek oranda mükellefler lehine sonuçlanmaktadır.
Tablo 5: Türleri İtibariyle Vergi Mahkemesi Kararları (2015)
Dava Türü
|
İncelenmeksizin Red
|
İdari İşlemin İptali
|
Kısmi Red
|
Diğer
|
Toplam
|
KDV
|
5.902
|
12.097
|
4.037
|
4.278
|
26 314
|
Usulsüzlük Cezaları
|
2.662
|
13.042
|
943
|
3.135
|
19 782
|
Vergi Ziyaı Cezası
|
344
|
670
|
120
|
470
|
1.604
|
Tüm Davalar
|
20.347
|
55.191
|
9.121
|
23.583
|
108.242
|
Kaynak: http://www.adlisicil.adalet.gov.tr/istatistik_2015/vergi/8.pdf, erişim tarihi: 09/10/2018.
İdare tarafından vergi mükellefleri aleyhine ceza mahkemelerinde açılan ceza davalarına bakıldığında ise, ilk derece mahkemelerde vergi mükelleflerinin yaklaşık %60'ının suçlu olduğu sonucuna varıldığı görülmektedir. Bu davaların ne kadarının sahte fatura kullanımı ne kadarının da sahte belge düzenleme fiiliyle ilgili olduğuna dair doğrudan bir istatistik olmamasına rağmen, sahte belge kullanılması durumunda mükelleflerin hapis cezası almasının suçlu kararının hayali faturaların kullanılması durumunda nadir görülen bir durum olduğu yaygın bir bilgidir.
Tablo 6: Vergi Usul Kanunu Kapsamında Yapılan Yargılamalara İlişkin Birinci Derece Ceza Mahkemeleri Karar İstatistikleri (2015)
Kaynak: (http://www.adlisicil.adalet.gov.tr/istatistik_2015/CEZA/36.pdf). Erişim tarihi: 09 Ekim 2018.
Öte yandan, ilk derece ceza mahkemelerinde görülmekte olan davaların yarısından fazlasında suçluluk kararı verilmesine rağmen, Yargıtay’ın bu davalarla ilgili olarak çok sayıda bozma kararı verdiği bilinmektedir. Yargıtay’ın bozma kararlarının öne çıkan gerekçelerinden birisi de “bireysel cezai sorumluluk ilkesi”dir. Buna göre, sahte belge düzenleyicisi şirketlerin kâğıt üstünde sahibi / ortağı gibi görünen veya sicilde vergi mükellefi olan kişilerin önemli bir kısmı sahte fatura ticaretinin organizasyonuna şahsen katılmamakta, kimi zaman hileli olmak üzere çeşitli yöntemlerle şirket tescili veya mükellefiyet tesisi yapılmaktadır.
Vergi idaresinin hem vergi hem de ceza mahkemelerinde vergisel konulara ilişkin davaların büyük bir bölümünü kaybettiği olgusu, özellikle derinlemesine incelenmeyi ve analiz edilmeyi hak etmektedir. Ancak ne yazık ki, bunun gerçekleştirebilmesi başlı başına ayrı bir çalışma konusunu hak etmektedir. Bu nedenle bu çalışmamızda, yüzeysel olarak yapılan vergi incelemeleri nedeniyle denetim raporlarının kalitesinin düşük olması, savunma ve dava işlemlerinde vergi idaresinin yetersizliği ve hâkimlerin vergi konularında yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip olmamalarının temel olarak bu olgunun arkasındaki nedenler olduğundan bahsetmenin yeterli olacağını düşünmekteyiz.
- Diğer Etmenler
Türkiye’de vergi kayıp ve kaçağının neden yüksek olduğuna ilişkin olarak yapılan yazın taramasında tespit edilen diğer ilgili sebeplerin özeti aşağıda verilmiştir. Bunlar şu şekildedir;
- Toplumdaki ve mükelleflerdeki vergi etiğinin ve vergi bilincinin yetersizdir.[9]
- Mükelleflerin vergi yükünün yüksek ve vergi sisteminin haksız olduğu konusundaki algıları mevcuttur.[10]
- Mükellefler ile aralarındaki müşteri ilişkisi nedeniyle mali müşavirler muhasebe ve vergi etiğine aykırı davranışlarda bulunmakta ve vergi yasalarındaki boşlukları müşterileri lehine yorumlamaktadırlar.[11]
2- SAHTE FATURA PROBLEMİNİN YOL AÇTIĞI SONUÇLAR
İlerleyen bölümlerde de görüleceği üzere, sahte fatura yoluyla vergi kaçakçılığı sorunu sonuçları itibariyle sadece bir kamu maliyesi meselesi değildir. Sorunun hem vergi sisteminin neredeyse tamamı üzerinde hem de iyi niyetli vergi mükelleflerinin ticari yaşamı üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu görülmektedir.
2.1- Vergi Gelirleri Üzerindeki Olumsuz Etkiler
Yaygın sahte fatura kullanımının göze çarpan ve hissedilir ilk somut etkisi vergi gelirlerinde ortaya çıkmaktadır. Sahte fatura kullanımı yalnızca KDV gelirlerini değil aynı zamanda başta gelir vergisi ve kurumlar vergisi olmak üzere diğer vergi gelirlerini de olumsuz etkilemektedir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, KDV dahil toplam 118 TL tutarında bir faturanın kullanımı 50 TL toplam vergi kaybına neden olabilmektedir. Bu tutarın ise sadece 18 TL'si KDV'dir. Bunun yanı sıra, özel tüketim vergisine tabi ürünler için de sahte fatura kullanılabileceği göz önüne alındığında vergi kayıplarının daha ciddi tutarlara ulaşabileceğini öngörmek mümkündür.
Ne yazık ki, gerek vergi denetim kurulunun vergi incelemeleriyle ilgili konu bazında ayrıntılı istatistikler yayınlamaması gerekse de bugüne kadarki çalışmalarda özel olarak bu konuya odaklanılmaması nedeniyle, sahte fatura kullanımından kaynaklanan vergi kaybı tutarının belirsizliğini koruduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, sahte fatura kullanımından kaynaklanan vergi kaybının vergi denetimleri yoluyla tespit ve tarh edilen KDV tutarından çok daha fazla olduğunu söylemek hatalı olmayacaktır.
2.2- Vergi Mükellefleri Üzerindeki Olumsuz Etkiler
Mükellefler tarafından sahte faturaların yaygın olarak kullanılması, hem KDV sisteminin geneline hem de faturaya dayalı indirim mekanizmasına duyulan güveni azaltmaktadır. Bu güvensizlik vergi idaresinin mükellefler için ek bildirimlerde bulunma zorunluluğu getirmesine neden olmakta ve böylece mükelleflerin hem vergiye uyum maliyetleri artmakta hem de vergi iadelerinin onaylanmasında gecikme yaşanmasına sebebiyet vermektedir.
Bugün devreden KDV tutarlarının mükelleflere iade edilememesi de bu güven kaybının doğal bir sonucu olup iyi niyetli vergi mükellefleri için ciddi finansman dezavantajı yaratmaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere, IMF, Türkiye'deki mevcut devreden KDV iadesi stokunun GSYH’nin yüzde 5’inden fazla olduğunu tahmin etmektedir.
Ayrıca, şirket içi yolsuzlukları gizlemek için de sahte fatura kullanabilecek olması iç denetimi açısından şirketler için bir risk unsuru oluşturmaktadır. Mükelleflerin bu riski azaltmak için atacak olduğu adımlar mükellefler açısından potansiyel olarak maliyet artırıcı nitelikte olacaktır.
Yine bir başka önemli sorun, vergi mükellefi ile gerçek ticari ilişkisi olan bir firmanın vergi idaresi tarafından eksik ve yetersiz olarak yapılan bir denetim sonucunda yanlışlıkla sahte fatura düzenleyicisi olarak listelenmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Bu, mükellefin vergi incelemesine tabi tutularak cezalı işlemle muhatap olmasıyla sonuçlanabileceği gibi vergi iadesi talepleriyle ilgili sıkıntı yaşamasına da neden olabilmektedir. Ayrıca, vergi idaresi tarafından artık mükellef de KDV iadesi yönünden riskli olarak algılanmaya başlanacağı için, mükellefin müşterilerini kaybetme riski de ortaya çıkacaktır. Tüm bu faktörler, yine, vergi mükellefleri için hem maliyet arttırıcı hem de potansiyel olarak gelir düşürücü etkiye sahiptir.
Son olarak, vergiyle uyumlu iyi niyetli mükellefler de ticari hayattaki rekabet güçlerini kaybetmemek için, KDV ödemelerini azaltmak adına sahte fatura kullanmaya karar verebilirler.[12] Bu tür bir yaklaşım değişikliğinin bir kısır döngü yaratacağı ve KDV sisteminin tamamen bozulmasına neden olacağı açıktır.
2.3- Vergi İdaresi ve Vergi Denetimleri Üzerindeki Olumsuz Etkiler
Daha önce de belirtildiği gibi, sahte fatura düzenleme ve kullanma konulu vergi incelemeleri, Türkiye'deki toplam vergi inceleme havuzunun önemli bir çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu nedenle, hem Gelir İdaresi Başkanlığı hem de Vergi Denetim Kurulu, denetim işgücünün ve bilgi işlem teknolojisi yatırımlarının önemli bir kısmını bu konularla mücadeleye ayırmaktadır. Bu da, idari maliyet artışına öncülük etmenin yanı sıra vergi denetim havuzundaki diğer her türlü vergi denetimi için bir dışlama etkisi yaratmaktadır.
Diğer taraftan, sahte fatura incelemelerinden kaynaklanan aşırı iş yükünün vergi müfettişlerinin mesleki gelişimini olumsuz etkilemekte olduğu da söylenebilecektir. Bir benzetme ile anlatmaya çalışacak olursak, vergi müfettişlerinin çoğunluğu kariyerlerinin ilk gününden itibaren, acil serviste çalışan bir doktor gibi yoğun bir tempo gerektiren ancak uzmanlık gerektirmeyen konularla meşgul olmaktadırlar. Bu sadece vergi müfettişlerinin mesleki gelişimlerini olumsuz yönde etkilememekte, aynı zamanda vergi idaresinin denetim kapasitesini ve kabiliyetini de olumsuz etkilemektedir.
Son olarak, daha önce de belirtildiği gibi, vergi idaresi, bir yandan mükelleflere aylık alış ve satış bildirimleri (Form Ba ve Bs) ve bankacılık sistemi aracılığıyla ödeme zorunluluğu gibi ek yükümlülükler getirmekte ve diğer yandan da vergi müfettişlerince düzenlenen inceleme raporlarına yönelik standartlar getirerek bu raporları daha kapsamlı ve kaliteli hale getirmeye çalışmaktadır. Kötü niyetli mükelleflerin bu düzenlemelere de uyum sağladığı görülmektedir. Ancak, vergi idaresinin beklentilerinin aksine, bu mükellefler yaptıkları sahteciliklerin ispatını güçleştiren hatta bazen de imkânsız hale getiren daha karmaşık yöntemler yaratmışlardır. Bu nedenle, vergi incelemelerine ayrılan zamanın artmasına rağmen, özellikle sahte fatura kullanan mükellefler vergi davalarında daha avantajlı bir konuma sahip olmuşlardır. Örneğin, ödemeler bankacılık sistemi aracılığıyla yapıldığında, idarenin bu işlem ve ödemenin sahte ve kurgusal olduğunu kanıtlaması bazen neredeyse imkânsız olabilmektedir. Kısacası getirilen ilave yükümlülükler ve standartlar vergi denetimlerinin etkinliğini aşındırabilmekte, etkin olmayan denetimler de vergi idaresinin güvenilirliğini yitirmesine neden olabilmektedir.
2.4- Vergi Sisteminin Diğer Unsurları Üzerindeki Olumsuz Etkiler
Mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik meslekleri, vergi mükelleflerinin beyanlarını kamu adına kontrol etme ve onaylama yetkisine sahip olması nedeniyle kamusal niteliğe sahip mesleklerdir. Ancak, sahte faturaların kullanımının yaygınlığı sadece vergi incelemelerinin ve vergi davalarının sayısını arttırmakla kalmayıp, aynı zamanda bu incelemelerle ve davalarla ilgili bir danışmanlık piyasasının oluşumuna da yol açmıştır. Sahte faturadan kaynaklanan vergi incelemeleri ve vergi davalarının, bazı meslek mensupları açısından kolay para kazanma yoluna dönüşmüş olduğu gözlemlenmektedir. Kamusal nitelikli bir hizmet gerçekleştiriyor olmalarına rağmen, bazı meslek mensupları mükelleflere sahte fatura incelemelerinin sonuçlarından nasıl kurtulabilecekleri konusunda yol göstermekte ve hatta bazı uç durumlarda sahte fatura organizasyonları bizzat bazı meslek mensupları tarafından kurulmakta ve yönetilmektedir. Bütün bunlar, vergi sisteminin çok önemli unsurları olan bu meslekler ile meslek mensuplarına olan güvenin azalması ile sonuçlanmaktadır.
SONUÇ
Katma değer vergisi bütçe gelirleri içerisindeki payı itibariyle Türk kamu maliyesi açısından en önemli gelir kalemlerinden biridir. Ancak taşıdığı bu yüksek öneme rağmen, karşımıza sahte faturaya dayalı olarak haksız KDV indirimi ve haksız KDV iadesi şeklinde çıkmakta olan KDV kaçakçılığı probleminin Türk KDV sisteminin artık kronik hale gelmiş bir problemi olduğunu söylemek mümkündür. Yapmış olduğumuz problem analizi neticesinde, bu önemli sorunun tek bir nedenden kaynaklanmadığı, aksine KDV’nin bir vergi türü olarak taşıdığı zafiyetlerden idari, yasal ve adli bazı uygulamalara kadar uzanan geniş bir alana yayılmış olan nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir. Yine sahte fatura problemi yol açtığı sonuçlar itibariyle de sadece bir vergi geliri ve kamu maliyesi problemi değil, aksine neredeyse vergi sisteminin bütün unsurları üzerinde olumsuz etkilere yol açan, Türk vergi sisteminin en ciddi problemlerinden biri, belki de birincisi olarak tanımlanabilecektir. Bu nedenle, gerek vergi idaresi, gerekse de iyi niyetli mükellefler açısından sahte fatura yoluyla KDV kaçakçılığı problemi aciliyetle çözüme kavuşturulmayı beklemektedir.
KAYNAKÇA
BAYRAKLI H. H., SARUÇ N. T., SAĞBAŞ I. (2004). Vergi Kaçırmayı Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi ve Vergi Kaçaklarının Önlenmesi: Anket Çalışmasının Bulguları. 19. Maliye Sempozyumu, Belek / Antalya.
CANİKALP E., ÜNLÜKAPLAN İ., ÇELİK M. (2016). Estimating Value Added Tax Gap in Turkey. International Journal of Economic and Social Development, 2(3), s. 18-25.
EBRİLL L., KEEN M., BODİN J.-P., SUMMERS V. (2001). The Modern VAT. International Monetary Fund. Washington D.C.
FİDAN, M. E., ve SUBAŞI, Ş. (2014). Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Algıları: İstanbul İli Örneği. Muhasebe ve Finansman Dergisi (Ekim 2014), s. 111-130.
JAMES, K. (2011). Exploring the Origins and Global Rise of VAT. In M. S. F. R. G. R. Williams (Ed.), The VAT Reader: What a Federal Consumption Tax Would Mean for America (s. 15-22): Tax Analyst.
IMF. (2018). Staff Report for the 2018 Article IV Consultation: Turkey (18/110). (https://www.imf.org/en/Publications/CR/Issues/2018/04/30/Turkey-2018-Article-IV-Consultation-Press-Release-Staff-Report-and-Statement-by-the-45822) erişim tarihi: 29/11/2019.
PRÄTZLER, R. C. (2018). Split Payments in VAT Systems – Is This the Future? International VAT Monitor, (2018) 29(2), s. 66-70.
SAVAŞAN, F. ve ODABAŞ, H. (2005). Türkiye’de Vergi Kayip ve Kaçaklarinin Nedenleri Üzerine Ampirik Bir Çalişma. Sosyal ve Ekonomik Arastirmalar Dergisi. 5(10), s. 1-28.
VERGİ DENETİM KURULU BAŞKANLIĞI. Faaliyet Raporları (2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018). Ankara.
YAŞAR, A. (2015). Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Ve Vergi Müfettişlerinin Türkiye’deki Sahte Fatura Kullanımı Sorununa Yaklaşımı Üzerine Bir Araştırma. Manas Journal of Social Studies, 4(2), s. 35-63
[2] Ebru CANİKALP ve diğerleri. “Estimating Value Added Tax Gap in Turkey”. International Journal of Economic and Social Development. Sayı 2(3). 2016. s. 22.
[3] Kathryn JAMES. “Exploring the Origins and Global Rise of VAT”. The VAT Reader: What a Federal Consumption Tax Would Mean for America. Tax Analyst. 2011. s. 18.
[4] Kathryn JAMES. a.g.m., s. 18.
[5] Alpaslan YAŞAR. “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Ve Vergi Müfettişlerinin Türkiye’deki Sahte Fatura Kullanımı Sorununa Yaklaşımı Üzerine Bir Araştırma”. Manas Journal of Social Studies. Sayı 4(2). 2015. s. 46.
[6] Robert C. PRÄTZLER. “Split Payments in VAT Systems – Is This the Future?”. International VAT Monitor. Sayı 29(2). 2018. s. 66.
[7] Alpaslan YAŞAR. a.g.m., s. 45.
[8] Alpaslan YAŞAR. a.g.m., s. 45.
[9] Fatih SAVAŞAN ve Hakkı ODABAŞ. “Türkiye’de Vergi Kayip ve Kaçaklarinin Nedenleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma”. Sosyal ve Ekonomik Arastirmalar Dergisi. Sayı 5(10). 2005. s. 23.
[10] Hasan H. BAYRAKLI ve diğerleri. “Vergi Kaçırmayı Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi ve Vergi Kaçaklarının Önlenmesi: Anket Çalışmasının Bulguları”. 19. Maliye Sempozyumu, Belek / Antalya. 2004, s. 229.
[11] Meral E. FİDAN ve Şerife SUBAŞI. “Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Algıları: İstanbul İli Örneği.” Muhasebe ve Finansman Dergisi. Ekim 2014, s. 125.
[12] Liam EBRİLL ve diğerleri. The Modern VAT. International Monetary Fund. Washington D.C. 2001. s.148.