Bilindiği gibi işletmelerin aktiflerinde kayıtlı bulunan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin satılması durumunda, bu satıştan elde edilen gelir ticari kazanan bir unsuru olarak değerlendirilmekte ve dönem kazancının tespitinde de dikkate alınmaktadır. Gayrimenkul ve iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazancın tespiti, normal olarak satış bedeli ile aktifte kayıtlı değeri arasındaki farkın hesaplanması şeklinde yapılıyordu .Ülkemizele son on yııcıan beri hüküm süren yüksek enflasyon nedeniyle, iktisadi kıymetlerin değerleri de buna paralel olarak yükselmekte ve söz konusu kıymetlerin iktisap bedelleri ile rayiç değerleri arasında büyük miktarlarda fark meydana gelmektedir. Bu nedenle önceki yıllarda satın alınan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin satılması durumun da, büyük miktarda fiktif bir kar oluşmaktadır. Gerçekten elde edilmeyen ve enflasyondan kaynaklanan bu fiktif kar,yasalanınıza göre vergilendirildiği ıçın, bu uygulama mükellefler tarafından adaletsiz bir vergilendirme biçimi olarak görülüyordu. işte enflasyondan kaynaklanan bu fiktif kazançların vergilendirilmemesi amacıyla, 3946 sayılı yasa ile, G.V.K.'nun 38 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra hükmü eklenmiştir. "Gayrimenkullerin ve menkul kıymetlerin alım-satımı ile devamlı olarak uğraşanlar hariç olmak üzere, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin iktisap tarihinden itibaren en az iki tam yıl süre ile aktiflerinde yer alan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin elden çıkarılmasında maliyet bedeli, bunların iktisap edildiği ve elden çıkarıldığı yıllar hariç olmak üzere her takvim yılı için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak kazancın tespitinde dikkate alınır." Görüldüğü gibi, söz konusu kanun hükmünün temel amacı, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin maliyet bedellerinin hesaplanması ve bu yöntemle satıştan elde edilen gerçek kazancın tespit edilmesidir.

Açıklamasıİndir
Makale

Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.