Mehmet YÜCEL 2011/11 0
Bu yazımızda mevzuatımızda yer alan faturanın özellikleri ve kullanım alanlarından bahsedilerek proforma fatura ile arasındaki farklar değerlendirilecektir.
Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.
Makale hakkında yorum yapmak isterseniz alt kısımdaki yorum alanını kullanınız.
Günümüzde vergi tarhı konusunda en yaygın usul, beyan esasıdır. Çünkü çağdaş vergiciliğin temel ilkelerinden birisi, verginin, mükellefin vereceği bilgilere göre belirlenmesi ve alınmasıdır. Türk vergi sistemi de genel olarak beyan esasına dayanmaktadır. Türk vergi sisteminin beyan esasına dayalı olması kayıt ve belge düzenine uyulmasını ve dolayısıyla usul kurallarına uygun bir şekilde defter tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Mükellefiyet ve vergilendirmeye ilişkin kuralları düzenleyen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu,* 1 özellikle usule ilişkin hükümlerin ihlali durumunda uygulanacak müeyyideleri de açıkça belirtmiştir. Nitekim Kanun, usulen uyulmasını zorunlu kıldığı kimi şekil şartlarının ihlal edilmesi durumunda, bu kuralları vergi düzeni açısından arz ettiği önem ölçüsünde farklı şekilde derecelendirerek genel ve özel usulsüzlük şeklinde ayrıma gitmiş ve yaptığı bu sınıflandırmaya göre de değişen tutarlarda parasal vergi cezaları öngörmüştür. Vergi Usul Kanununda mükelleflerin temel ödevlerinden biri olarak belirlenen usul kurallarından biri de, defter tutma ile ilgili hükümlerdir.
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, son yıllarda vergi kayıp ve kaçağını önlemek adına, finansmanı Avrupa Birliğince sağlanan proje ile bilgi işlem altyapısındaki iyileştirmelerine paralel olarak, veri toplamada ve bunların analizinde de önemli mesafeler kat etmiştir. İdare kayıt dışılıkla mücadele için bilgi işlem altyapısından maksimum faydayı sağlamak adına öncelikle işe ''Risk Yönetim Sistemi'' ve "Risk Yönetim Birimi" kurarak başlamıştır. Söz konusu sistem kullanılarak, risk yönetim birimleri tarafından mükelleflerin risk profilleri çıkartılmaya başlanmış, mükelleflerden alınan Ba ve Bs formları ile de kayıt dışı ekonomiyi önlemede detaylı veriler toplanmış ve böylece riskli mükellefler daha isabetli tespit edilebilir hale gelmiştir. Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkân verecek olan Ba-Bs formları, 2008 yılı Nisan ayına kadar yıllık olarak alınmaktayken, bu aydan itibaren aylık olarak alınması kararlaştırılmış ancak uygulama 5 Kasım 2008 tarihine kadar ertelenmiştir. Bu tarihten itibaren aylık olarak alınan bu formlar sayesinde mükelleflerin mal alım ve satımları ile KDV beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesine imkân tanınmıştır.
Bilindiği üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun* 1 37. maddesi hükmü uyarınca, amme alacakları hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenir. Hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacakları Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenir. Bu ödeme müddetinin son günü amme alacağının vadesi günüdür. Amme borçlusu isterse borcunu belli zamanlardan önce ödeyebilir. Hususi kanunlarında ödeme yeri gösterilmemiş amme alacakları, borçlunun ikametgâhının bulunduğu yer tahsil dairesine ödenir. Hususi kanunlarında ödeme yeri gösterilmiş olsun olmasın borçlunun alacaklı tahsil dairesindeki hesabı bildirmek şartıyla bu yerin belediye sınırları dışındaki tahsil dairelerine de ödeme yapılabilir. Amme alacağının ödendiği, yetkili ve sorumlu memurlar tarafından verilen makbuzlar ile tahsil daireleri, bankalar veya postaneler tarafından vergi cüzdanlarına yazılarak, imzalanıp mühürlenen tahsile ait kayıtlarla ispat olunabilir.