VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi

Resul ARSLAN





  • Şirketler kuruluş aşamalarında esas sermayelerine karşılık gelen hisse senetlerinin bedellerini ödedikten sonra, şirket genel kurul kararı ile ödenmiş sermayelerini artırım yoluna gidebilirler. Sermaye artırımı ortaklardan fon temin etmek suretiyle ?bedelli sermaye artırımı? şeklinde olacağı gibi, şirket iç kaynakları kullanılarak ?bedelsiz sermaye artırımı? yoluyla da yapılabilir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yasal bir dayanak bulan bedelsiz sermaye artırımının amacı, çoğu zaman, şirket bilançosunda yer alan fonları, geçmiş yıl kârlarını ve yedek akçeleri kullanarak yüksek enflasyon nedeniyle aşınmış olan sermaye yapısını güçlendirmektir. Bedelsiz sermaye artırımı ile, şirket ortakları şirkete herhangi bir ödeme yapmaksızın bedelsiz hisse senetleri elde ederler. Çalışmamızda şirketlerin bedelsiz sermaye artırımları yoluyla çıkarmış oldukları bedelsiz hisse senetlerinin değerlemesi ve muhasebeleştirilmesi hususlarına açıklama getirilecektir.

  • Sınaî mülkiyet hakları, sahibinin kişisel çabasının ve zekasının ürünü olarak ortaya çıkan, yenilik ve gelişmeyi amaçlayan buluşlar üzerinde sahip olunan mülkiyet haklarıdır. Bu haklar kişisel çaba ve ince bir zekanın ürünü olan buluş işaret, sembol ile benzerlerinden ayırma konusunda mülkiyet hakkı sahiplerine tekel hakkı sağlar. Sınaî mülkiyet hakları ile korunan unsur zeka ürünü buluşlar, özgün tasarımlar ve teknolojik yeniliklerdir. Söz konusu unsurlara ait mülkiyet haklarının ticari işlemlere konu edilmesine ilişkin işlemlerden ve kazançlardan (satış, kiraya verme, üretimde kullanma, teslim vb.) vergi alınmaması veya daha az vergi alınması yoluyla yenilikçi buluşların teşvik edilmesi amacıyla 19/2/2014 tarih ve 6518 sayılı Kanun ile 5520 Sayılı Kurumlar Vergisine 5/B maddesi ve 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17. maddesinin 4. fıkrasına (z) bendi eklenmiştir.

  • ZARAR MAHSUBU

    02.01.2017 10:01

    Gelir Vergisi mükellefleri, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 83 ila 86.maddeleri doğrultusunda, Kanun'un 2.maddesinde sayılan gelir unsurlarından bir takvim yılı içinde elde ettikleri gelirlerin safi tutarını toplamak suretiyle beyan ederler. Bu aşamada, gelir kaynaklarının bir kısmından hasıl olan zarar, diğer gelir unsurlarından mahsup edilebilmektedir. Ayrıca yeterli kazanç bulunmaması nedeniyle geçmiş yılların gelirinden mahsup edilemediği için devreden zararın mahsubu da mümkün bulunmaktadır. Zarar mahsubuna ilişkin kanuni düzenleme Kanun'un 88. maddesinde yer almaktadır. Bu çalışmada zarar mahsubu müessesesine ilişkin genel kurallar ve sınırlamalar açıklanacak, ayrıca konu ile ilgili özellikli durumlara değinilecektir.