Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tüketim vergileri toplanan tüm vergiler içerisinde önemli bir paya sahiptir. Ülkemizde de vergi gelirlerinin dörtte üçünü bu vergiler oluşturmaktadır. Durum böyle olunca, tüketim vergilerinin mikro ve makro ölçekte analizlerinin yapılması, bu analizlerin sonucunda birey refahının ve bütün olarak toplum refahının ne şekilde etkilenebileceğinin belirlenmesi, bu hususlar doğrultusunda da optimum bir oran dağılımının gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Yani etkin bir vergi sisteminin temelini rasyonel bir vergi analizi oluşturmaktadır. Bu çalışmamızda tüketim vergileri teorik olarak anlatıldıktan sonra bu vergilerin mali, ekonomik ve sosyal etkileri üzerinde durulacaktır. Yani mevcut sistemde nasıl uygulanıldığı özet olarak ele alınıp, asıl bu uygulama sonuçlarının vergilerin fonksiyonları ve ilkeleri açısından yansımaları analiz edilmeye çalışılacaktır.
Ülkemizde 5258 Sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun ile aile hekimliği uygulamasına gidilmiştir. Aile Hekimliği, birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, kişisel sağlık kayıtlarının izlenebilmesi ve sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması amacıyla oluşturulmuş bir kurumdur. Aile hekimleri 275 sayılı GVK Genel Tebliği ile birer vergi sorumlusu haline gelmiştir ve bunu doğal bir sonucu olarak kendilerine vergisel ödevler yüklenmiştir. Söz konusu yükümlülükler ve bu yükümlülüklere ilişkin uygulamalar çeşitli problemleri ve aksaklıkları da beraberinde getirmiştir. Çalışmamızda aile hekimliğine ilişkin bilgilere yer verildikten sonra, Gelir Vergisi Kanunu (GVK), Katma Değer Vergisi Kanunu (KDVK) ve Vergi Usul Kanunu (VUK) açısından aile hekimlerine getirilen vergisel yükümlülükler ele alınarak, konuya ilişkin tartışmalı hususlara değinilecektir.