VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi

Murat ÖZDEMİR





  • Bireysel emeklilik sistemi, Türkiye?de 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Sistem, katılımcılar tarafından gönüllü katılım esası çerçevesinde işlemekte ve katkı payları esas olarak katılımcılar tarafından ödenmektedir. Bu sistemde, işverenler tarafından da katkı payı ödenebilmektedir. Katılımcılar tarafından ödenen katkı paylarının %25?i kadar devlet katkısı sağlanmaktadır. Bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarının ve sistemden ayrılma esnasında elde edilen birikim tutarlarının vergilendirilmesi, 29.06.2012 tarihli Resmi Gazete?de yayımlanan 6327 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı kanun ve Kanun Hükmünde kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun ile yeni bir boyut kazanmış ve sisteme getirilen vergisel avantajların katkısıyla bireysel emeklilik sistemi yaygınlaşmaya ve katılımcı sayısı artmaya başlamıştır. Bu çalışmada, bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları ile sistemden çıkılması durumunda elde edilen birikimlerin gelir vergisi uygulaması karşısındaki durumu ile bireysel emeklilik şirketleri ve yatırım fonlarının vergilendirilmesi konuları incelenmiştir.

  • İletişim ve bilgi teknolojilerinde son yıllarda meydana gelen hızlı değişim ve gelişmelere bağlı olarak hiç şüphesiz ekonomik faaliyetlerin yapılış biçimlerinde de köklü bir ve etkin bir değişim sürecinin ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Bu durum ??elektronik ticaret?? ya da kısaca ??e-ticaret?? olarak adlandırılan ve direkt olarak fiziksel bağlantı kurmaya ya da fiziksel değiştokuş işlemi gerekmeksizin tarafların elektronik ortamda birbirleriyle iletişim kurdukları her türlü ticari iş etkinliği olarak tanımlayabileceğimiz bir süreci ortaya çıkarmıştır. Günümüzde e ticaretin hızla yaygınlaşarak uluslararası bir boyut kazanması, ticari ilişkiler açısından pek çok yarar sağlarken vergilendirme politikaları açısından birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. E-ticarette en çok tartışılan konulardan birisi de e-ticaret işlemlerinin nasıl vergilendi rileceğidir. Bu çalışmamızda sınır ve engel tanımayan e ticaret işlemlerinden elde edilecek kazançların nasıl ölçüleceği, yapılan ticari kazancın tam ya da dar mükellefiyet açısından tespiti, e-ticaretin KDV?yi, Gümrük Vergisini, Damga Vergisini ve BSMV?yi nasıl etkilediği ve karşılaşılan vergileme sorunlarına yer verilmiştir.

  • Veraset ve İntikal Vergisi, bedelsiz veya karşılıksız olarak elde edilen servet unsurlarından alınan bir tür servet vergisidir. Kişi miras, vasiyet, vb. yollarla servete sahip olduğu takdirde Veraset Vergisi; bağış veya başka yollardan servet sahip olduğu takdirde ise İntikal Vergisi ödemek zorundadır. Toplumumuzda daha çok veraset yoluyla gerçekleşen intikallerle ilişkilendirilmiş bulunan Veraset ve İntikal Vergisi, 50 yılı aşkın bir süredir servetlerin transferinden alınan bir vergi türü olarak vergilendirme sistemimizde yerini almış bulunmaktadır. Vergi, yaygın olarak bilinen kanaatin aksine sadece veraset yoluyla intikalleri değil aynı zamanda ivazsız intikalleri de kapsamına almaktadır. Nitekim, verginin konusunun hükme bağlandığı, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun (VİVK) daha ilk maddesinde, verginin kapsamında, veraset yoluyla intikaller ile ivazsız intikallerin bulunduğu ifade edilmiştir. Toplumdaki yaygın kanaat sebebiyle vergi genellikle miras paylaşımı sırasında gündeme geliyor gibi görünse de ve bundan dolayı çok fazla bilinmese de, son yıllarda ülkemizde talih oyunlarının yaygınlaşmasının ve çeşitlenmesinin bir sonucu olarak, daha bir ön plana çıkmış görünmektedir.

  • Vergi uyumlaştırılması, genel olarak, farklı ülkelerde uygulanan vergilerin gerek konu gerekse içerik bakımından birbiriyle yakınlaştırılmasını ifade etmektedir. Bu yakınlaştırma, verginin konusuna giren işlemlere, vergi matrahına, vergi muafiyeti ve vergi istisnasına ilişkin olduğu kadar vergi oranlarına da ilişkin bulunmaktadır. Vergi uyumlaştırılması, temel olarak ortak bir amaç doğrultusunda vergi sistemlerinin birbirime yakınlaştırılması anlamına da gelmektedir. Ülkemizde ÖTV'nin uygulamaya konulmasındaki amaç, Gümrük Birliği'ne geçiş nedeni ile kaldırılan fonlar ile Ortak Gümrük Tarifesi uygulanması nedeni ile devlet gelirlerinde oluşan kaybın telafi edilmek istenmesi ve dolaylı vergilerin AB vergi müktesebatına uyumunun sağlanmasıdır. Ancak, makalemizde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, Türk ÖTV'nin, vergi konusu açısından ürün guruplarını çok daha geniş alması, istisnaların kapsamı açısından büyük farklılıklar taşıması, ÖTV'ye konu olan malların değer yargılarının ülkeden ülkeye değişiklik göstererek geçerli bir görüşe varmanın zor olması, AB'nin Türkiye'ye karşı tutumunun kendi çıkarı ve perspektifi önceliğine uygun olarak sürekli dalgalı bir gelişim göstermesi, bu konudaki uyumsuzluğu gözler önüne sermektedir.

  • Kurumlar Vergisi Kanununda tasfiyenin tanımı yer almamaktadır. Bununla birlikte kurumlar vergisi mükelleflerinin büyük bir bölümünü teşkil eden sermaye şirketlerinde tasfiyeye ilişkin esaslar Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş bulunmaktadır. TTK'1 ya göre; tüzel kişiliği haiz şirketlerin fesih ve infisahı üzerine, şirket mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsil, mevcutların nakde tahvil edilerek, kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını temin eden muamelelere tasfiye denilmektedir. Dolayısıyla tasfiye, temel olarak mevcutların paraya çevrilmesi, alacakların tahsil ve borçların ödenmesi ve kalanın pay sahiplerine hisseleri oranında dağıtılması olduğundan şirket tarafından açılmış olan veya başkaları tarafından şirkete karşı açılmış bulunan bütün davalar ve icra takipleri tasfiye halindeki şirkete geçmektedir.