193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1'nci maddesinde; gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içerisindeki kazanç ve iratların safi tutarı olarak tanımlanmış, 2'nci maddenin 2'nci fıkrasında ise aksine hüküm olmadıkça kazanç ve iratların safi tutarları ile dikkate alınacağı belirtilmiştir. Gelirin safi olması, gelirden o gelirin elde edilmesi için yapılan giderlerin düşülmesinden sonra kalan tutarın vergilemede esas tutulması demektir. Ticari kazançlar da aksine bir düzenleme olmadığı için safi tutarları ile gelire dahil edilerek vergilendirilir. Kanun koyucu ticari kazancın safi tutarı ile vergilendirilmesinde herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde mezkur kanunun 38 ve 39 ncu maddelerinde bilanço ve işletme hesabı esasına göre ticari kazancın tespitinde aynı kanunun 40 ıncı maddesinde indirilebilecek giderler ile 41 inci maddesinde yer alan indirilemeyecek giderlerin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Kanunen kabul edilen ve edilmeyen giderlerin sınırlarının net olarak belirlenmesi; ticari kar, mali kar ayrımının doğru tespit edilmesine bu da vergi matrahını doğru hesaplanarak olması gereken verginin hazineye intikalini sağlarken mükelleflerin de gerçek kazançlarını net olarak ortaya koyacağı için vergi karşısındaki durumlarını gerçeğe yaklaştırır.Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde makalemizde ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilebilecek ve indirilemeyecek giderler mezkur maddelerin sistematiği içinde anlatılacak olup özellikli durumlara da ayrıca yer verilecektir.