Üzerinden belli bir süre geçmesi ile bazı yasal hakların artık kullanılamaması ya da bazı işlemlerin artık yapılamaması olarak kısaca açıklanabilecek olan "zamanaşımı" kavramı eski tabirle mürur-u zaman, hukuk sisteminde eskiden beri yer alan bir uygulamadır.
Vergi kanunları açısından zamanaşımı denilince 3 durum akla gelir: Tarh zamanaşımı, tahsil zamanaşımı ve ceza zamanaşımı. Tarh zamanaşımı, 213 sayılı VUK'nun 113 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiş olup, süre geçmesiyle vergi alacağının kalkması yani tarh edilemez hale gelmesidir. Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden 5 yıl içerisinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğramaktadır. Bunun uygulanması için mükelleflerin herhangi bir başvurusuna da ihtiyaç duyulmamaktadır. Vergi idaresinin kendiliğinden bu durumu dikkate alması gerekmektedir. Tahsil zamanaşımı ise mevzuatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 102 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiş olup, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden 5 yıl içinde tahsil edilmeyen amme alacağı zamanaşımına uğramaktadır. Buna göre zamanaşımı ilk durumda verginin tarh ve tebliğ edilerek tahakkukunu imkânsızlaştırırken, ikinci durumda tahakkuk etmiş kamu alacağının (rızaen ödemeler hariç) tahsili imkânsızlaşmaktadır. Ceza zamanaşımı deyince de, yine 213 sayılı VUK'nun 374 . maddesindeki düzenlenmeye göre izleyen yılın başından itibaren usulsüzlük cezalarında 2 yıl, özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezalarında 5 yıl geçtikten sonra ceza kesilemeyeceği hükme bağlanmaktadır.
Yazımızın konusu ise 6009 sayılı Kanunun 8. Maddesi ile VUK'nun 114. maddesinde yapılan değişikliğin tarh zamanaşımı uygulamasına etkilerinin değişik durumlara göre değerlendirilmesidir.
Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.