Kamu harcamalarının finansmanı amacını
taşıyan vergiler aynı zamanda ekonomik etkinliği
de bozmamalıdır. Ekonomik etkinliği bozmamasından
maksat; vergiler kaynak ayrımında
etkinliğe, vergilemede adalet ve ödeme gücü
ilkelerine zarar vermeden ekonomik büyümeyi
teşvik etmelidir. Bu yüzden özellikle gelişmiş
ülkelerde olduğu üzere vergi sistemi içerisinde
dolaysız vergilere ağırlık verilmesi istenmektedir.
Bu anlamda ülkemizde 1957 yılından sonra
uygulanmaya başlayan motorlu taşıtlar vergisi
servet üzerinden alınan dolaysız vergilerden birisidir.
Motorlu taşıtlar vergisinin toplam bütçe ve
vergi gelirleri içerisinde yerinin küçük olmasına
rağmen servet vergileri içerisinde önemli bir yer
tutmaktadır. Bunun yanında ilgilendirdiği mükellef sayısının fazla olması ve verginin tarife yapısından
kaynaklanan nedenlerden dolayı servetin
tam olarak tespit edilip vergilendirilmesine ilişkin
tartışmalar sürekli tartışma konusu olmaktadır.
Bu yüzden çalışmamızda öncelikle; motorlu
taşıtlar vergisinin ortaya çıkışı ve gelişimi ile
motorlu taşıtlardan vergi alınmasının nedeninin
servetin vergilendirilmesi konusu incelenmiştir.
Sonrasında AB ülkeleri ve Türkiye’de bu verginin
uygulanması ile binek otomobiller üzerinden alınan
vergilerden bahsedilmiştir. Bunun sonucunda
AB ülkelerinde ağırlıklı olarak çevre vergisi
şeklinden değerlendirilen vergide bir uygulama
birliğinin olmadığı görülmüştür. Türkiye’de ise
genel olarak servetin vergilendirilmesi esası
alınmakla birlikte servetin doğru tespit edilemediğinden
vergi yükünde adaletin sağlanamadığı
sonucu ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Servet Vergisi, Motorlu
Taşıtlar Vergisi, Binek Otomobiller Vergi Yükü
JEL Sınıflandırma Kodları: H20, H21, H24
Abonelik veya Satın Alma Gerekiyor!
Bu makalenin devamını okuyabilmek için giriş yapmanız, satın almanız veya abone olmanız gerekmektedir.