Emlak Vergisi Kanunu’na eklenen bazı maddeler ile Türk vergi sistemine, değerli konut vergisi adı altında yeni bir vergi ihdas edilmiştir. Yapılan düzenleme ile değeri 5 milyon TL’nin üzerinde olan mesken nitelikli taşınmazlar bu verginin kapsamındadır. Servet vergileri altında değerlendirebileceğimiz bu yeni vergi, Emlak Vergisi Kanunu içerisinde yer almasına rağmen merkezi yönetim tarafından toplanacaktır. Sosyal amaç ile toplanması sebebiyle toplam vergi gelirlerinde küçük bir paya sahip olan servet vergilerine eklenen değerli konut vergisinin de olumlu bir gelişme olduğu; ancak eksiklikleri sebebiyle bu haliyle kamu gelirine çok ciddi bir katkısının olmayacağını söylemek mümkündür.

Açıklamasıİndir
Makale

GİRİŞ

Bir ülkede tüm ekonomik faaliyetler kamu kesimi ve özel kesim tarafından gerçekleştirilmektedir. Kamu kesimi toplum refahını arttırmayı amaçlayarak bu minvalde kamusal harcamalar yapmakta ve bu harcamaları kamu gelirleri ile karşılamaktadır. Kamu gelirleri devletin egemenlik hakkını kullanarak ve devletin egemenlik hakkını kullanmaksızın elde ettiği gelirlerden oluşmaktadır. Devletin egemenlik gücünü kullanarak elde ettiği gelirlerin başında vergi ve benzeri gelirler yer almaktadır. Vergi, kamu gelirlerinin en önemlisi ve en başta gelenidir[1]. Üzerinden alındıkları unsur açısından vergiler konularına göre; gelir vergileri, harcama vergileri ve servet vergileri olarak sınıflandırılmaktadır[2] ve Devletin asıl amacı devlet harcamaları için finansman sağlamaktır[3]. Ancak mali amacı kadar verginin, ekonomik ve sosyal amaçları da önem arz etmektedir.

Çalışmada üzerinde duracağımız servet vergileri ise Türk vergi sisteminde sayılmış olan; merkezi yönetim tarafından tahsil edilen veraset ve intikal vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi ile belediyeler tarafından tahsil edilen emlak vergisinden oluşmaktadır. Yeni bir düzenleme ile hayatımıza giren değerli konut vergisi de merkezi yönetim tarafından tahsil edilecek servet vergilerinden biri olarak sayılabilir. Değeri 5 milyon TL ve üzeri olan mesken nitelikli taşınmazlar için getirilen değerli konut vergisine göre, sahibinin Türk veya yabancı, gerçek kişi veya tüzel kişi, dernek veya vakıf olmasına bakılmaksızın bu taşınmazlar değerli konut vergisine tabi olacaktır. Değerli konut vergisine tabi meskenin miras yoluyla, bağış yoluyla veya her ne şekilde edinildiğinin, konutun boş ya da kirada olmasının da bir önemi olmayacaktır. Birden fazla mesken nitelikli konutu olanlardan, 5 milyon TL üzerinde değere sahip olanlardan, en düşük değerli olan bir tanesi değerli konut vergisinden istisna olacaktır. Çalışmada servet vergilerinin toplam kamu gelirleri içindeki payı ve Türkiye’de vergi gelirlerinin dağılımları incelenmektedir. Bununla beraber emlak vergisi ve değerli konut vergisi uygulamaları üzerinde durulacak ve değerli konut vergisi uygulamasına dair eleştiriler ele alınacaktır.

  1. TÜRKİYE’DE VERGİ GELİRLERİNİN GENEL DAĞILIMI

Vergi, devletin kamu harcamalarını karşılamak üzere vatandaşlarından karşılıksız ve zora dayalı olarak topladığı parasal değerlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın vergi ödevi başlıklı 73. maddesinin 1. fıkrasında “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi vermekle yükümlüdür” denilerek, verginin “genel olması”, “mali güce göre” ve “kamu giderlerini karşılamak üzere” alınması öngörülmüştür. Anayasa’ya göre verginin mali güce göre alınması demek ödeme gücü ve eşitlik ilkesi ile aynı anlama gelmekte olup çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile kişilerin vergi ödeme gücünün dikkate alınarak vergilendirilmesi ve bu yolla verginin adaletli toplanmasını ifade etmektedir[4].

 Türkiye’nin genel bütçe gelirleri Tablo 1’de de görüldüğü gibi 2019 yılında 1 trilyon TL olarak gerçekleşirken, toplam gelirin %82’si yani 819 milyar TL’si vergi gelirlerinden oluşmaktadır. 2007 sonrası vergi gelirlerinin toplam gelir içerisindeki payına bakıldığında ortalama %86 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu manada vergi, devletin var olması için olmazsa olmaz bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır.

Tablo 1: 2007-2018 Genel Bütçe Gelirleri, Vergi Gelirleri ve Gelir Üzerinden Alınan Vergiler (Bin TL)

Yıllar

Genel Bütçe Gelirleri

Toplam

Vergi Gelirleri

Toplam Gelir İçerisinde Verginin Payı

Gelir Üzerinden Alınan Vergiler

TOPLAM

Gelir Üzerinden Alınan Vergilerin Toplam Vergi İçindeki Payı (%)

Gelir Vergisi

Kurumlar Vergisi

2007

204.261.860

171.098.466

%84

38.061.543

15.718.474

53.780.017

31,4

2008

226.653.106

189.980.827

%84

44.430.339

18.658.195

63.088.534

33,2

2009

233.804.379

196.313.308

%84

46.018.360

20.701.805

66.720.165

33,9

2010

272.775.244

235.714.637

%86

49.385.289

22.854.846

72.240.135

30,7

2011

319.512.928

284.490.017

%89

59.885.000

29.233.725

89.118.725

31,3

2012

362.654.794

317.218.619

%87

69.671645

32.111.820

101.783.465

32,1

2013

419.653.762

367.517.727

%88

78.726.008

31.434.581

110.160.589

30,0

2014

461.450.539

401.683.956

%87

91.063.306

35.163.517

126.226.823

30,5

2015

525.045.891

465.229.389

%89

105.395.330

37.009.625

142.404.955

30,7

2016

608.336.187

529.607.900

%87

123.686.147

46.898.425

170.584.572

32,3

2017

700.621.261

626.082.414

%89

143.962.939

57.868.208

201.831.147

32,2

2018

850.728.172

738.180.401

%87

175.420.074

84.132.155

259.552.229

35,2

2019

1.002.011.368

819.603.099

%82

207.840.520

87.526.811

295.367.331

36,1

 

Kaynak:www.gib.gov.tr,https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/VI/GBG1.htm,  Erişim Tarihi: 20.02.2020

Modern vergi sistemlerinde vergiler; gelir, servet ve harcamalar üzerinden alınmaktadır. Gelir üzerinden alınan vergiler, gelir vergisi ve kurumlar vergisi iken; harcamalar üzerinden alınan vergiler ise ağırlıklı olarak KDV ve ÖTV’den oluşmakla birlikte, özel iletişim vergisi, şans oyunları vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, damga vergisi, harçlar ve gümrük vergisinden oluşmaktadır. Servet üzerinden alınan vergiler ise emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ve servet transferlerinden alınan veraset ve intikal vergisinden oluşmaktadır[5]. Türkiye’de toplam vergi gelirlerinin %36’sı gelir üzerinden alınan vergilerden oluşurken, Tablo 1’e göre 2019 yılında gelir üzerinden alınan 295 milyar TL’nin 207 milyar TL’si gelir vergisinden, 87 milyar TL’si kurumlar vergisinden elde edilmiştir.

Tablo 2’de gelir, harcama ve servet üzerinden toplanan vergilerin yıllara göre dağılımları yer almaktadır. Buna göre; 2019 yılında tahsil edilen toplam vergi miktarı olan 819 milyar TL’nin 670 milyar TL’si gelir, servet ve harcamalar üzerinden tahsil edilmiştir. Söz konusu tahsilatın; 295 milyar TL’sini gelir üzerinden, 359 milyar TL’sini harcamalar üzerinden ve 15 milyar TL’sini ise servet üzerinden alınan vergiler oluşturmakla birlikte, oransal açıdan tahsilatın %44’ü gelir üzerinden alınan vergiler, %53’ü harcamalar üzerinden alınan vergiler ve %3’ü de servet üzerinden alınan vergilerden oluşmaktadır.

Harcamalar üzerinden alınan vergilerde, toplam verginin; %81’i KDV ve ÖTV’den, kalan kısmı ise banka ve sigorta muameleleri vergisi, şans oyunları vergisi, özel iletişim vergisi, gümrük vergisi ve damga vergilerinden oluşmaktadır. 2019 yılında dâhilde alınan katma değer vergisi 144 milyar TL olarak gerçekleşirken, 148 milyar TL ise özel tüketim vergisi tahsilatı yapılmıştır. Harcamalar üzerinden alınan diğer vergilerde ise rakamlar, banka ve sigorta muameleleri vergisi 22 milyar TL, şans oyunları vergisi 1,6 milyar TL, özel iletişim vergisi 4 milyar TL, gümrük vergisi 17 milyar TL, damga vergisi tahsilatı ise 19 milyar TL olarak gerçekleşmiştir[6].

Tablo 2: Gelir-Servet ve Harcamalar Üzerinden Toplanan Vergi Rakamları (Bin TL)

Yıllar

Gelir ve Kazanç Üzerinden Toplanan Vergiler

Harcamalar Üzerinden Toplanan Vergiler

Servet Üzerinden Alınan Vergiler (VİV+MTV)

Toplam

2007

53.780.017

76.040.734

3.693.239

133.513.990

2008

63.088.534

80.710.059

4.151.467

147.950.060

2009

66.720.165

86.456.398

4.758.940

157.935.503

2010

72.240.135

105.616.475

5.357.758

183.214.368

2011

89.118.725

120.382.189

6.320.895

215.821.809

2012

101.783.465

135.528.923

7.081.812

244.394.200

2013

110.160.589

158.342.807

7.754.861

276.258.257

2014

126.226.823

170.703.126

8.270.231

305.200.180

2015

142.404.955

200.603.346

9.430.549

352.438.850

2016

170.584.572

230.154.211

10.673.036

411.411.819

2017

201.831.147

264.100.247

11.592.260

477.523.654

2018

259.552.229

286.291.560

13.855.615

559.699.404

2019

295.367.331

359.486.763

15.777.683

670.631.777

 

Kaynak:www.gib.gov.tr,https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/VI/GBG1.htm, Erişim Tarihi: 20.02.2020

Türkiye’de 2019 yılında merkezi yönetim ve belediyeler tarafından toplanan servet vergisi gelirlerinin genel toplamı 25 milyar TL olarak gerçekleşirken, Tablo 2’ye göre bunun 15,7 milyar TL’si merkezi yönetim tarafından toplanan servet vergilerinden oluşmaktadır. Türkiye’de servet vergileri Türk vergi sisteminde sayılmış olan; merkezi yönetim tarafından tahsil edilen veraset ve intikal vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi ile belediyeler tarafından tahsil edilen emlak vergisinden oluşmaktadır[7]. Merkezi yönetim tarafından toplanan servet vergilerinin 1,2 milyar TL’si veraset ve intikal vergisinden, 14,5 milyar TL’si motorlu taşıtlar vergisinden oluşmaktadır[8]. Bununla beraber belediyelerin emlak vergisi adı altında topladıkları vergi gelirleri ise 2019 yılı için 9,55 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bunun 6,6 milyar TL’si binalar üzerinden, 2,3 milyar TL’si arsa üzerinden, 98 milyon TL’si arazi üzerinden ve 585 milyon TL’si ise çevre ve temizlik vergisi olarak tahsil edilmiştir[9].

Servet vergisi; gerçek ve tüzel kişilerin belirli bir zamanda sahip oldukları servete giren her çeşit menkul ve gayrimenkul mallar ile para ve alacakların tamamını veya bir kısmını değerleri üzerinden vergilendiren dolaysız bir vergidir[10]. Bireylerin ödeme gücünün göstergelerinden biri de sahip oldukları servettir. Servet kavramı mali gücü temsil eden unsurlardan olup, servet sahiplerinin mali gücü yüksek bireyler olduğu kabul edilebilir[11]. Bu saikle bu kişilerin sahip oldukları servet üzerinden vergi alınması benimsenmektedir. Servet üzerinden alınan vergiler sosyal amacı sağlamaya yönelik olduğundan, toplam vergi gelirleri içindeki payı gelir ve harcama vergilerine göre daha düşük seviyededir[12]. Ekonomik birimlerin mülkiyeti altında bulundurdukları ekonomik değerler olan servet[13], vergi konusunu oluşturan servet unsurlarına göre “genel servet vergileri” ve “özel servet vergileri” olmak üzere iki başlıkta incelenmektedir. Genel servet vergileri kişilerin tüm servetini vergilemeyi amaçlarken, özel servet vergileri sadece belirli servet unsurlarını vergilemeyi amaçlamaktadır. Özel servet vergileri içerisinde bulunan emlak vergisi; arsa, arazi ve bina gibi gayrimenkulleri vergilendirmeyi amaçlamaktadır. Emlak vergisi belediye gelirleri arasında yer almakta olup tahsilatı belediyeler tarafından yapılmaktadır.

Çalışmanın buraya kadar ki kısmında; yıllar itibari ile Türkiye’deki toplam vergi gelirlerinin genel durumu ve vergi türü noktasındaki dağılımı hakkında istatistiki bilgilere yer verilmiştir. Bu noktadan sonra ise çalışmamızın özü olan değerli konut vergisini ele almadan önce, aynı taşınmazlar üzerinden de alınacak olması müsebbibi ile emlak vergisini ele almak faydalı olacaktır.

  1. Emlak Vergisi

Türkiye’de 1931 yılından itibariyle yürürlüğe giren 1833 sayılı Arazi Vergisi Kanunu ve 1837 sayılı Bina Vergisi Kanunu ile arazi ve bina ayrı ayrı vergilendirilirken, 1970 yılında hem arazi vergisini hem de bina vergisini tek çatı altında toplayıp vergilendiren 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu yürürlüğe girmiştir[14]. Emlak, halk dilinde mülkün çoğulu olarak bina, arsa ve arazi niteliğindeki gayrimenkullerden oluşan serveti (malvarlığı) ifade etmek için kullanılmaktadır[15]. Emlak vergisi, servet üzerinden alınan vergiler içinde en eski ve hemen hemen her ülkede uygulanan, kişilerin vergi ödeme gücünün bir göstergesi olan bina ve arazi gibi taşınmaz servet unsurlarını vergilendiren bir niteliğe sahiptir[16]. Emlak vergileri 1970 yılına kadar taşınmaz malların değeri veya safi olmayan gelirleri üzerinden alınmaktayken 1970 yılından itibaren diğer vergilerde olduğu gibi emlak vergileri içinde beyan esası getirilmiştir. Emlak vergisi 1972-1985 yılları arasında genel bütçe gelirleri arasında yer almakta iken; 1986 yılında emlak vergisinin tahsili ve gelirleri tamamen yerel yönetimlere bırakılmıştır. Emlak vergisinin mahalli idarelere bırakılmış olmasının iki temel nedeni vardır. Bunlardan ilki vergi konusunun mahalli sınırlar içerisinde lokalize edilmiş olması, ikincisi de emlak değerinin mahalli idarenin yapmış olduğu hizmetlerle değişebilir nitelikte olmasıdır[17].

Emlak denildiğinde Türkiye sınırları içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hâkim olduğu hava, kara ve deniz sahasındaki bina, arsa ve araziler anlaşılmaktadır[18]. Emlak vergisini tahsil etme yetkisi il belediyeleri veya ilçe belediyelerine aitken, büyükşehir belediyelerinin emlak vergisi toplama yetkisi bulunmamaktadır. Ancak büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerinin tahsil ettiği emlak vergisinden pay almaktadırlar. Emlak vergisi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan arazi ve binalardan toplanan özel nitelikte bir servet vergisidir. Ödeme gücünün bir göstergesi olarak kabul edilen gayrimenkuller, vergi değerleri üzerinden emlak vergisine tabi tutulmaktadır. Emlak vergisinin tarh, tahakkuk ve tahsili belediyeler tarafından yapılmaktadır[19]. Emlak vergisi, taşınmazın maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa taşınmaza malik gibi tasarruf edenler tarafından ödenir. Emlak vergisinde vergi matrahı, vergi değeridir. Araziler için ise vergi matrahı, takdir komisyonları tarafından belirlenerek her yıl yeniden değerleme oranının yarısı kadar arttırılmakta ve bu vergi değerleri 4 yılda bir yeniden takdir edilmektedir. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na göre emlak vergisi oranları büyükşehir belediyesi sınırları dışında ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutularak uygulanmaktadır. Tablo 3’te görüldüğü üzere büyükşehir belediyesi sınırları dışında emlak vergisi oranları arsalarda binde 3, arazilerde binde 1, meskenlerde binde 1 ve diğer binalarda binde 2 olarak uygulanmaktadır. Büyükşehir sınırları içinde ise bu oranlar %100 arttırmalı olarak arsalarda binde 6, arazilerde binde 2, meskenlerde binde 2 ve diğer binalarda binde 4 olarak uygulanmaktadır.

Tablo 3: Emlak Vergisi Oranları

 

B.B. Sınırları Dışında

B.B. Sınırları İçinde

Arsa

‰ 3

‰ 6

Arazi

‰ 1

‰ 2

Mesken

‰ 1

‰ 2

Diğer Binalar

‰ 2

‰ 4

Kaynak: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.1319.pdf, Erişim Tarihi: 13.04.2020

Emlak vergisi mükelleflerin kişisel durumlarını dikkate almaksızın, doğrudan doğruya iktisadi unsurdan alınan objektif vergiler arasındadır. Ancak yine de emlak vergisinde bazı kişisel durumlar dikkate alınarak, sınırlı bir ölçüde de olsa vergiye sübjektif bir nitelik kazandırılabilmektedir[20]. Emlak vergisi genel olarak artan oranlı olmaktan çok, nispi bir vergidir. Emlak vergisinin objektif bir vergi olması sebebi ile benzer durumdaki tüm taşınmazların aynı oranda vergilendirilmesi söz konusu olmaktadır. Uygulanmakta olan genel durum, mükellefe göre değişmeyen tek oranlı tarifeden oluşmaktadır[21].

Mahalli idareler bütçe gelirlerinin yer aldığı Tablo 4’e göre 2019 yılında, mahalli idareler bütçe gelirleri toplamı 167 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bunun 15.9 milyar TL’sini vergi gelirleri oluşturmaktadır. Belediyelerin vergi gelirleri, toplam gelirlerinin yaklaşık %10’unu oluştururken, mülkiyet üzerinden topladıkları emlak vergisi gelirleri, toplam gelirlerinin sadece %6’sını oluşturduğu görülmektedir.

Tablo 4: Belediyeler Tarafından Toplanan Emlak Vergisi Rakamları (Bin TL)

Yıllar

Mahalli İdareler Bütçe Gelirleri

Vergi Gelirleri

Emlak Vergisi

2007

35.474.232

3.690.832

1.723.573

2008

38.841.851

4.190.482

1.983.191

2009

42.477.177

3.776.080

2.142.940

2010

53.582.118

5.904.388

2.978.245

2011

63.415.789

6.901.489

3.851.279

2012

69.263.300

7.249.848

3.911.487

2013

83.376.231

8.213.046

4.231.629

2014

87.170.755

9.291.679

5.354.862

2015

97.706.380

10.852.895

6.277.138

2016

109.374.491

12.243.842

7.204.004

2017

133.766.501

13.237.799

7.274.505

2018

157.938.576

14.507.159

9.244.329

2019

167.019.302

15.901.250

9.551.523

Kaynak: https://muhasebat.hmb.gov.tr/mahalli-idareler-butce-istatistikleri,Erişim Tarihi: 20.02.2020

Tablo 5 verilerine göre ise emlak vergisi içerisindeki dağılıma bakıldığında ise 2018 yılı emlak vergisi tahsilatının %70’i bina vergilerinden, %23’ü arsa vergilerinden, % 1’i arazi vergilerinden ve %5’i çevre ve temizlik vergilerinden oluşmaktadır.

 Tablo 5: Emlak Vergisi Gelirleri (Bin TL)

 

2014

2015

2016

2017

2018

Bina Vergisi

3.562.971

4.231.917

4.892.484

5.050.575

6.475.820

Arsa Vergisi

1.367.047

1.584.148

1.758.890

1.682.320

2.134.067

Arazi Vergisi

62.205

65.054

76.867

75.624

92.747

Ç.T.V.

361.814

395.296

474.733

465.589

541.695

Toplam

5.354.037

6.276.415

7.202.974

7.274.108

9.244.329

 

 Kaynak: https://muhasebat.hmb.gov.tr/mahalli-idareler-butce-istatistikleri, Erişim Tarihi: 20.02.2020

Yerel yönetimlerce sunulan hizmetlerden genellikle emlak sahiplerinin doğrudan fayda sağlaması sebebiyle, emlak vergileri bir tür fayda vergisi olarak ifade edilmektedir[22]. Bu saikle emlak vergisi, yerel yönetimlere tahsis edilmesi en uygun vergi türüdür. Emlak Vergisi Kanunu’nda daimi ve geçici muafiyetler bulunmaktadır. Buna göre, kamu tüzel kişilerine ait olan ve tasarruf mevduatı sigorta fonuna aktarılmış olan arsa, bina ve araziler ile kurumlar vergisine tabi işletmelere ait olmamaları şartıyla kamu menfaatine yararlı derneklere ait binalardan emlak vergisi alınmamaktadır. Yani daimi muaflık söz konusudur. Emlak Vergisi Kanunu’nda daimi muafiyetlerin yanında geçici muafiyetlerde bulunmaktadır. Geçici muafiyetler ise şu şekildedir;

  • Mesken olarak kullanılan binalar inşaatının tamamlanmasından sonra 5 yıl süreyle vergi değerlerinin ¼’ü emlak vergisinden muaf tutulmaktadır.
  • Doğal afetlerde zarar gören binalar, doğal afetin meydana gelmesinden sonra 5 yıl içinde yetkililerin gösterdiği yerde inşa edilmek şartıyla 10 yıl süreyle emlak vergisinden muaf olacaklardır.
  • Sınai tesisleri, inşaatın tamamlanmasından sonra 5 yıl emlak vergisinden muaftır.
  • Turizm teşvik belgeli işletmeler binaların inşaatını tamamlayan süreden başlayarak 5 yıl süreyle emlak vergisinden muaf olacaklardır.
  • Sergi panayır ve fuarlar için kullanılan binalar bu amaçla kullanıldığı sürece emlak vergisinden muaftırlar. Binanın kullanım amacı değiştiği takdirde emlak vergisi ödemeye başlayacaktır.
  • İnsan eliyle orman haline getirilmiş arazilerde 50 yıl süre ile emlak vergisi ödemeyeceklerdir.
  • Tarıma elverişli hale getirilen araziler de 10 yıl süre ile emlak vergisinden muaf tutulmaktadır. Mevcut arazi bağ bahçe yapılmış ise 2-10 yıl arasında değişen sürelerle muafiyetten yararlanır.
  • Organize sanayi bölgeleri için tahsis edilmiş araziler de organize sanayi bölgesinin kurulup kullanılmaya başlanıncaya kadar emlak vergisinden muaftır.

Mesken nitelikli taşınmazlar üzerinden alınacak olması sebebiyle emlak vergisinin bir benzeri olarak karşımıza çıkan değerli konut vergisi merkezi yönetim tarafından tahsil edilecek olan servet vergileri içerisinde değerlendirebileceğimiz yeni bir vergi türüdür.

  1. Değerli Konut Vergisi

Kamu harcamalarının finansmanında vergilerin, diğer kamu gelirleri ile karşılaştırıldığında maliye politikalarının sonuçları açısından birçok avantaja sahip olduğu ifade edilebilir. Bundan dolayı kamu harcamalarının finansmanı konusunda en sağlıklı ve ekonomiye en az zarar veren yöntem vergi gelirlerinin artırılması olmaktadır[23]. Bu nedenle 2019 yılında henüz çok yeni olan değerli konut vergisi yeni bir vergi türü olarak kamu gelirleri arasına katılmıştır. 07.12.2019 tarihinde yayınlanan 30971 sayılı Resmi Gazete’de yer alan 7194 sayılı kanun ile vergi kanunlarında bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile değerli konut vergisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yeni vergi 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na eklenen “değerli konut vergisi” başlıklı 4. kısım altında 42 ila 49. maddeler arasında düzenlenerek emlak vergisi açısından köklü yenilikler getirmektedir. 07.12.2019 tarihli 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren bu maddelere göre; Türkiye sınırları içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlardan bina vergi değeri 5 milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlar % 0,3 ile % 0,10 arasında oranlarla değerli konut vergisine tabi olacaktır. Değeri 5 milyon liranın altında kalan mesken nitelikli taşınmazlar ise değerli konut vergisine tabi olmayacaktır. Ancak ihdas edilen bu yeni vergi henüz uygulamaya konulmadan, 20.02.2020 tarihinde yayınlanan 31045 sayılı Resmi Gazete’de yer alan hususlar doğrultusunda önemli değişikliklere uğramıştır. Söz konusu değişiklikler doğrultusunda; değerli konut vergisine tabi mesken nitelikli taşınmazlar, Tablo 6’da yer alan vergi tarifesindeki oranlara göre vergilendirilecektir.

Tablo 6: Değerli Konut Vergisi Oranları

Matrah

Oran

5.000.000 TL ile 7.500.000 TL arasında olanlar, 5 Milyon TL’yi aşan kısmı için

‰ 3

10.000.000 TL’ye kadar olanlar (bu tutar dahil) 7.500.000 TL’si için 7.500 TL, fazlası için

‰ 6

10.000.000 TL’den fazla olanlar 10.000.000 TL’si için 22.500 TL, fazlası için

‰ 10

 

Kaynak: T.C. Resmi Gazete, 20.02.2020, Sayı:31.045

Son düzenleme ile değerli konut vergisinden muaf olunan bazı durumlar ise şu şekilde belirtilmiştir. Türkiye sınırları içinde mesken nitelikli tek taşınmazı olanlar bu vergiden muaf olacaktır. Birden fazla mesken nitelikli taşınmazı bulunanların, değerli konut vergisi konusuna giren en düşük değerli mesken nitelikli tek taşınmazı ile “Toplu Konut İdaresi Başkanlığı”nın mesken nitelikli taşınmazları muafiyet kapsamına alınmıştır. Bununla beraber,  genel ve özel bütçeli idarelerin, belediyelerin ve üniversitelerin maliki veya intifa hakkına sahip olduğu mesken nitelikli taşınmazlar değerli konut vergisinden muaftır. Yabancı devletlere ait olup elçilik ve konsolosluk olarak kullanılan mesken nitelikli taşınmazlar ile elçilerin ikametine mahsus mesken nitelikli taşınmazlar ve bunların müştemilatı (karşılıklı olmak şartıyla) ve merkezi Türkiye’de bulunan milletlerarası kuruluşlara, milletlerarası kuruluşların Türkiye’deki temsilciliklerine ait mesken nitelikli taşınmazlar değerli konut vergisinden muaftır. Son olarak esas faaliyet konusu bina inşaatı olanların işletmelerine kayıtlı bulunan ve henüz ilk satışa, devir ve temlike konu edilmemiş yeni inşa edilen mesken nitelikli olanlar değerli konut vergisinden muaf olacaktır.

Değerli konut vergisini, mesken nitelikli taşınmazların maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa mesken nitelikli taşınmaza malik gibi tasarruf edenler ödeyeceklerdir. Bir mesken nitelikli taşınmaza paylı mülkiyet hâlinde malik olanlar, hisseleri oranında mükellef olmakla birlikte, elbirliği mülkiyette ise malikler vergiden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Elbirliği mülkiyetinde mükellefler müşterek beyanname verebilecekleri gibi, münferiden de beyanname verebilirler. Paylı mülkiyet hâlinde ise beyanname münferiden verilecektir. Mesken nitelikli ilgili taşınmazların değeri her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı “Vergi Usul Kanunu” hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında arttırılacaktır.

Mükellef tarafından, mesken nitelikli taşınmaza ilişkin bina vergi değeri, mesken nitelikli taşınmazın bulunduğu yerdeki “Gelir İdaresi Başkanlığı”na bağlı yetkili vergi dairesine, mesken nitelikli taşınmazın değerinin 42’nci maddede belirtilen tutarı aştığı yılı takip eden yılın şubat ayının 20‘nci günü sonuna kadar beyanname ile beyan edilecektir. Değerli konut vergisi, yetkili vergi dairesince yıllık olarak tarh ve tahakkuk olunacak; müteakip yıllar için mükellef tarafından aynı şekilde yıllık olarak beyanname verilecektir. Vergi dairesi tarafından tarh ve tahakkuk ettirilen vergi, ilgili yılın şubat ve ağustos aylarının sonuna kadar iki eşit taksitte ödenecektir.

Değerli konut vergisi matrahının belirlenmesinde belediyelerce belirlenen bina vergi değeri asgari anlamda baz alınmaktadır. Tahsil edilen değerli konut vergisi, genel bütçe geliri olarak kaydedilmekle birlikte, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere “Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun” ile diğer kanunlara göre mahalli idarelere verilecek payların hesap edilmesinde ise dikkate alınmamaktadır.

Değerli konut vergisi mükellefiyeti 2021 yılından itibaren uygulamaya konulacak olup, uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, muafiyetlerin uygulanmasında aranacak belgeleri tespit etmeye, 47’nci maddede yer alan beyanname verme ve ödeme sürelerini üç aya kadar uzatmaya, beyannamenin verileceği yetkili vergi dairesini, beyannamenin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye ve verginin beyanname aranmaksızın tahakkuk ettirilmesine ise Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

  1. Değerli Konut Vergisi Uygulamasının Türkiye Açısından Değerlendirilmesi

Türkiye’de yaklaşık 19,5 milyon konut bulunmaktadır[24]. Gayrimenkul veri analizi platformu Endeksa’nın değerli konutlara ilişkin araştırması, değeri 5 milyon lira ve daha yüksek olan konut sayısının 147.256 adet olduğunu ortaya koymaktadır. Birinci sırada 121.042 adet ile İstanbul bulunurken, raporda kentteki toplam konut sayısının yüzde 2’sinin 5 milyon lira ve daha yüksek değerli olduğu gösterilmektedir. İkinci sırada 11.038 adet konut ile Muğla gelirken, bunları 8.118 konut ile İzmir, 2015 konut ile Antalya, 1041 konutla Ankara, 632 konutla Sakarya, 495 konutla Kocaeli, 473 konutla Bursa, 381 konutla Balıkesir takip etmektedir[25].

Yapılan yeni düzenleme ile konutu 5 milyon TL’nin üzerinde değere sahip olanlar ödeyecekleri emlak vergisi sonrasında ikinci bir vergi olarak da değerli konut vergisine tabi tutulacaklardır. 5 milyon TL üzerindeki değere sahip olsa da tek konutu bulunanlar ise değerli konut vergisinden muaf tutulmuştur. Bu durum hedeflenen vergi gelirini azaltacak olsa da vergilendirmede adalet ilkesi gereği sahip olduğu servetinin büyük bölümünü tek bir meskenin oluşturduğu bireyler açısından yerinde bir düzenleme olmuştur.  Mevcut düzenleme ile değerli konut vergisinin merkezi yönetim bütçe gelirine sağlayacağı faydanın 200 milyon TL olması beklenmektedir.

Değerli konut vergisine göre değeri 5 milyon TL’nin üstünde konutu bulunan yükümlüler binde 3 ile binde 10 arasında değişen oranlarda vergiye tabi olacaklardır. Rakamsal olarak açıklanacak olursa değeri 7,5 milyon TL olan bir konuta sahip kişi yıllık 7.500 TL, değeri 10 milyon TL olan konutu bulunan bir kişi yıllık 22.500 TL, değeri 20 milyon TL olan konuta sahip bir kişi ise yıllık 100.000 TL değerli konut vergisi ödeyecektir. Daha fazla kazanandan daha fazla vergi alınmasını ifade eden mali güce göre vergilendirme, vergide dikey adaletin sağlanması ve verginin tavana yayılması açısından bu yeni verginin ihdas edilmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak bunun yanı sıra uygulamada Anayasa’ya ve piyasa işleyişine aykırılık teşkil edecek bazı olumsuz durumların varlığı da söz konusudur.

  1. Değerli Konut Vergisine Dair Olumsuz Eleştiriler

Değerli konut vergisi bir servet vergisi olması, kamu geliri yaratacak olması ve gelirin yeniden dağılmasına hizmet edecek olması sebebiyle yerinde bir vergi olduğu söylenebilir. Ancak hızlı bir şekilde hazırlıksız olarak ihdas edilen bu yeni verginin yapılan değişiklikler neticesinde birçok eksikliğinin giderildiği görülmektedir. Ancak değerli konut vergisinin uygulanması ile ilgili bazı eksikliklerin devam ettiği de görülmektedir. Bu eksiklikleri şu şekilde sıralayabiliriz;

 

Değeri 5 milyon TL’yi aşan mesken nitelikli taşınmaza sahip olan mükellefler emlak vergisi ödedikten sonra merkezi hükümete de aynı mesken üzerinden değerli konut vergisi ödeyecektir. Aynı vergi konusu üzerinden önce yerel idare tarafından emlak vergisi toplanırken, daha sonra merkezi idare tarafından değerli konut vergisi tahsil edilmesi mükerrer vergilemeyi doğuracak, vergilendirmede adalet ilkesine aykırı olarak, mükellefler teorik açıdan çifte vergilendirmeye maruz kalacaklardır.

Uygulanacak olan bu yeni vergi, mükellefin toplam varlığını dikkate almamaktadır. Yani 5 milyon TL’nin altında değere sahip 5 adet konutu olan bir kişi değerli konut vergisine tabi olmamaktadır. Bu noktada bireyin mesken sayısına bakılmaksızın toplam mal varlığı göz önüne alınmadan değerli konut vergisi salınacak ve bu durum Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir. Bu durum mali güce göre vergileme ve eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Üniter vergi sisteminin benimsendiği Türk vergi sistemine göre mükellefin malvarlığının toplu olarak ele alınması ve vergilendirmeye tabi tutulması daha doğru olacaktır. Bununla beraber paylı mülkiyette ise malvarlığının toplam değeri esas alınmakta 6 milyon TL’lik bir konuta 3 kişinin ortak şekilde sahip olması durumunda her birinin servetinin 2 milyon TL olmasına rağmen ilgili gayrimenkul, değerli konut vergisine tabi tutulmaktadır.

Aynı değerdeki işyerlerinden değerli konut vergisinin alınmayacak olması da bir başka tutarsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Vergi sisteminin, mükelleflerin kararları üzerinde etkisinin minimum seviyede ve piyasanın işleyişini bozmayacak düzeyde tutulmasını ifade eden vergide tarafsızlık ilkesi de göz ardı edilmektedir[26]. Bu kapsamda gerek konjonktürel gereklilik gerekse hedeflenen kamusal harcamaların finansmanı amacıyla getirilen bu verginin, ekonomik işleyiş içerisinde yaratacağı muhtemel olumsuz sonuçlar doğurmaması amacıyla, sadece meskenlere yönelik olmasının yanında işyerlerini hedef almamış olması, bunun bir servet vergisi saiki ile getirilmiş olduğuna yönelik inancımızı zedelemektedir. Zira emlak olarak işyerlerinin, verginin konusu kapsamı dışında tutulması, kira geliri veyahut değer artışı amacı ile bu mülkleri ellerinde bulunduranlar için bir kayırmaya sebebiyet verecektir. Örneğin kendi mülküne ait fabrikada faaliyet yürüten Ahmet Bey ile sahibi olduğu işyerlerini kiraya vererek ekonomik faaliyette kullandıran Mehmet Bey’in aynı saiklere sahip olmadıklarının bilinmesine karşın, iki tarafın da söz konusu vergi kapsamı dışında tutulması vergilendirmede adalet ilkesi ile bağdaşmayacaktır.

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi ile korunan, mülkiyet hakkının ihlalinin söz konusu olduğu söylenebilir. Serbest piyasa düzeninin ilke ve esaslarına aykırı hareket edilmesinin de, ekonominin istikrarını olumsuz etkileyebileceği ve üretilecek konutlarda, vergi değeri 5 milyon TL’yi aşmayacak şekilde bir harekete sebep olacağı; bu saikle gayrimenkul sektörüne negatif dışsallık yaratacağı öngörülmektedir

Değerli konut vergisi, kişilerin yurtiçi mesken nitelikli taşınmazlarını kapsamına alırken, yurtdışında bulunan mülklerini dikkate almamaktadır. TC vatandaşları için “yurtiçi ve yurtdışında bulunan…” şeklinde düzeltilmesi daha doğru olacaktır.

Emlak Vergisi Kanunu’na göre kamu yararına olan dernekler emlak vergisinden muaf iken değerli konut vergisinde kamuya yararlı dernek taşınmazlarına herhangi bir muafiyet tanınmamıştır. Buradaki çelişkinin ortadan kaldırılarak emlak vergisi muafiyeti tanınan derneklerin mülkiyetindeki taşınmazların değerli konut vergisi kapsamında olanlarının da değerli konut vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

Bu uygulama sonucunda artan verginin ikame etkisinin de ortaya çıkacağı, bireylerin kararları üzerinde etkili olacağı, mükelleflerin tüketim, yatırım ve tasarruf gibi kararları üzerinde etki yaratabileceği söylenebilir

Kamu gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturan vergi gelirleri mali, ekonomik ve sosyal amaçlarla toplanmaktadır. Mali amacının yanında, sosyal amacı öne çıkan servet vergilerine, değerli konut vergisi adı altında yeni bir vergi ihdas edilmiştir. 7194 sayılı kanun ile vergi kanunlarında yapılan bazı düzenlemeler sonucu Emlak Vergisi Kanunu’na eklenen değerli konut vergisine göre 5 milyon TL üzerinde değere sahip olan konut niteliğindeki taşınmazlar bu yeni verginin kapsamına alınmaktadır. Henüz uygulamaya konulmadan 20.02.2020 tarihinde yayınlanan 31045 sayılı Resmi Gazete’ de yer alan “Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile değerli konut vergisinin uygulamasına yönelik köklü değişiklikler yapılmıştır. Son hali ile ele aldığımız değerli konut vergisi 2021 yılından itibaren uygulamaya konulacaktır. Mevcut durumda gelir, servet ve harcamalar üzerinden toplanan vergi gelirlerinin, sadece %3’ü servet vergilerinden oluşmaktadır. Bu yeni verginin, kişinin mali gücünün en önemli göstergelerinden biri olan servet üzerinden alınacak olması, verginin tavana yayılması ve vergi adaleti açısından olumlu bir kazanımdır. Ancak değerli konut vergisi uygulamasının, eleştirilmesi gereken bazı olumsuzluklarının ve temel vergileme ilkelerine aykırılık teşkil eden tutarsızlıklarının varlığı da göz ardı edilemez.

Emlak vergisi sonrası aynı mesken üzerinden bir de değerli konut vergisi adı altında bir verginin toplanacak olması çifte vergilendirmeye yol açarak vergi adaletini zedeleyecektir. Paylı mülkiyette, meskenin toplam değerinin esas alınacak olması kişilerin, 5 milyon TL’nin altında bir servete sahip iken değerli konut vergisine tabi olmasını gerektirmektedir. Bu durum mali güce göre vergileme ve eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Aynı zamanda kişinin sahip olduğu mesken sayısına bakılmaksızın, sınır altında birden çok meskeni olanın vergi dışı olması toplam mal varlığının göz ardı edilerek değerli konut vergisinin salınması da Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir. Türk vergi sisteminde üniter vergi sistemi benimsendiğinden, mükellefin malvarlığının toplu olarak ele alınması ve vergilendirmeye tabi tutulması daha doğru olacaktır. Kamuya yararlı derneklere tanınan emlak vergisi muafiyeti, Emlak Vergisi Kanunu içerisinde düzenlenmiş olmasına rağmen değerli konut vergisinde tanınmamıştır. Bu durum da iki vergi arasında uygulama farklılığı yaratmaktadır. Nitekim bu durumda kamuya yararlı derneklere tanınan emlak vergisi muafiyetinin değerli konut vergisinde de tanınması daha doğru olacaktır.

Aynı değerdeki gayrimenkullerden arsa, arazi veya işyerleri değerli konut vergisi kapsamında değilken yeni verginin konusu sadece mesken nitelikli taşınmazlardan oluşmaktadır. Bunun yanında Türkiye içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlar üzerine salınan bu vergi, kişilerin yurtdışındaki mülklerini kapsamına almamaktadır. Bu durum temel vergileme ilkelerini zedelemektedir. Değerli konut vergisi, mükelleflerin yatırım ve tasarruf gibi kararları üzerinde etkili olarak verginin tarafsızlığı ilkesinden sapma oluşturacaktır. Serbest piyasa düzenini etkileyeceği düşünülen bu yeni vergi üretilecek konutlarda, vergi değeri 5 milyon TL’yi aşmayacak şekilde bir harekete sebep olacak ve negatif dışsallık yaratacaktır. 

Emlak vergisini yerel yönetimler toplarken değerli konut vergisi merkezi yönetim tarafından tahsil edilecektir. Bu açıdan değerli konut vergisinin ortaya çıkış nedenlerinden biride, merkezi yönetimin değer sınırını bir tarafa bırakırsak, türdeş bir emlak vergisi benzeri vergi üzerinden kendine düşen payı almak istemesi diğer yandan da görevi olan vergilendirmede adalet ilkesi kapsamında belirli bir mükellef grubuna servet vergisi yüklemek istemesidir. Ancak değerli konut vergisinin mükellefin genel servet durumunu dikkate almaksızın belirli varlığa yönelik uygulanmak istenmesinin yanında, emlak servetinin büyük bölümü işyeri sahipliğinden ileri gelenleri kapsamına almamış olması da vergileme ilkelerini zedelemektedir.

Son tahlilde servet üzerinden alınacak vergiler, vergi gelirlerinin tavana yayılması açısından ve gelir dağılımında adaletin sağlanması açısından çok önemli bir politikadır. Bu konuda servet üzerinden daha fazla vergi alınması olumlu bir gelişmedir. Servet vergilerinden biri olarak değerlendirdiğimiz değerli konut vergisinin de olumlu bir gelişme olduğunu ancak ele aldığımız tutarsızlıkların bir an önce düzeltilerek uygulamaya devam edilmesinin gerekliliği önem arz etmektedir.


[1] Osman Pehlivan, Kamu Maliyesi, Celepler Yayınevi, Temmuz 2016, s.87

[2] Mircan Tokatlıoğlu, Ufuk Selen, Maliye Politikası, Ekin Yayınevi, Mart 2017, s.37

[3] Hülya Kirmanoğlu, Kamu Ekonomisi Analizi, Beta Yayınevi,1. Baskı, 2007, s.258

[5] Erdoğan Öner, Türk Vergi Sistemi, Seçkin Yayınevi, 6. Baskı, 2015, s.291

[7] Nur Keskin, Sosyal Dışlanmanın Avrupa Sosyal Şartı İçerisindeki Yeri ve Önemi, Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt:2, Sayı:4, 2018, s.34

[10] Ersan Öz, Hüseyin Kutbay, Türk Servet Vergisi Sistemine Modern Bir Yaklaşım, Gümrük ve Ticaret Dergisi, Sayı:4, 2014, s.87

[11] Özgür Mustafa Ömür, Adnan Gerçek, Türkiye ve Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerde Servet Vergilerinin Karşılaştırılması, MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:15, Sayı:2, 2017, s198

[12] Özgür Mustafa Ömür, Adnan Gerçek, a.g.m., s.212

[13] Mircan Tokatlıoğlu, Ufuk Selen, Maliye Politikası, Ekin Yayınevi, Mart 2017, s.38

[14] Ceyda Şataf, Şerife Aygün, Hukuk Ve İktisat Araştırmaları Dergisi, Cilt:11, No:1, 2019, s.92

[15] Şataf ve Aygün a.g.m., 91

[16] Şataf ve Aygün, a.g.m., s.92

[17] Özhan Çetinkaya, Mahalli İdareler Maliyesi, Ekin Kitabevi, 4.baskı, 2014, Bursa, s.73

[18] Doğan Şenyüz, Mehmet Yüce, Adnan Gerçek, Türk Vergi Sistemi, Ekin Yayınevi, Bursa, 2014, 363

[19] Taha Emre Çiftçi, İbrahim Organ, Emlak Vergisi Özelinde Vergi Güvenlik Önlemlerinin Değerlendirilmesi, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.27, S.1, 2019, (79-105), s.82

[20] Murat Yıldırım, Maltepe Üniversitesi SBE Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi,  Türk Vergi Sisteminde Emlak Vergisi Uygulaması, 2019, s.8

[21] Taha Emre Çiftçi, Çeşitli Ülke Mevzuatlarında Emlak Vergisi: Türkiye Uygulamasında Ortaya Çıkan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, PAÜ SBE Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2014, s.52

[22] Murat Yıldırım, Türk Vergi Sisteminde Emlak Vergisinin Uygulanması, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, 2019, s.124

[23] Baki Yeğen, Kamu Kesimi Açıklarının Finansmanında Maliye Politikasının Rolü, Politik Ekonomik Kuram Dergisi, Cilt:3/2, 2019, s.185.

[26] Gizem Kapucu, Uluslararası Sermaye Yatırımlarının Vergilendirilmesinde Tarafsızlık İlkesi, Cilt 2, Sayı 1, (2017), (109–123), s.110