Değerleme, Vergi Usul Kanunu'nun 258'inci maddesinde, "Vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir." şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca ticari kazancın tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümlerine uyulması gerektiği Gelir Vergisi Kanunu'nun 38'inci maddesinde belirtilmiştir. Dolayısıyla değerlemenin vergi kanunları açısından önemi yüksektir. Mükellefler, dönem sonu işlemleri açısından Türk Lirası cinsinden alacak ve borçlarını, muhasebe kayıtlarında yer alan kayıtlı değerleri (mukayyet değer) üzerinden değerleyeceklerdir. Mevduat ve kredi sözleşmelerine dayanan alacak ve borçlarda ise değerleme gününe kadar işlemiş faizler dikkate alınarak değerleme yapılacaktır. Senede bağlı alacak ve borçlarla ilgili olarak reeskont uygulaması hususunda, banka, banker ve sigorta şirketleri dışındaki mükelleflere ihtiyarilik tanınmıştır. Ancak alacak senetlerini reeskonta tabi tutan mükelleflerin, aynı şekilde borç senetlerini de reeskonta tabi tutmaları zorunludur. Türkiye Muhasebe Standartları açısından, alıcılar ve satıcılar hesabında izlenen tutarlar finansal varlık niteliğinde olduğundan TMS 39 kapsamında iskonto edilmiş değerleri üzerinden gösterilirler. Genel uygulama olarak piyasa şartlarında önemli değişikliklerin olmadığı dönemlerde vadesi üç ay veya daha kısa olan alacak ve borçların kayıtlı değerlerinin makul değerleri ile eşit olduğu kabul edilir ve iskonto işlemine tabi tutulmaz.

Açıklamasıİndir
Makale

Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.