Makro ekonomideki iyileşmeler hem tüketici kredilerinde hem de konut kredilerinde artış trendini devam ettireceğe benziyor. Düşen reel faizler ve yurtdışından sağlanan (sendikasyon ve seküritizasyon) uzun vadeli, düşük faizli krediler sistemin tetikleyicisi olarak görünmektedir. Konut kredilerinin bireysel kredilere, toplam kredilere ve GSYiH'ya oranı yukarıda da değindiğimiz gibi oldukça düşük seviyelerdedir. Bu oranlar Türk Bankacılık sektörüne zarar verecek nitelikte değildirler. Kullandırılan konut kredilerinin vadelerinin çok uzun olmaması, sağlanan kredilerle aktif ve pasif vade boşluğunun azaltılması bankalar için olumlu gelişmelerdir. Her bankanın bünyesinde bulunan Risk Yönetim servislerinin etkin çalışmaları riskierin yakından takip edilmesi ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktadır. Ayrıca bankalar kanununda da olduğu gibi SermayeYeterlilik Rasyosu, Döviz Pozisyonu gibi risk faktörlerine çok önemli sınırlamalar getirilmesi sektörü daha işler hale getirmektedir. Konut kredilerindeki artış ile beraber DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) sayısı da artmakta depreme karşı risk de minimum seviyeye indirilmektedir. Bu bağlamda makro ekonomide sağlanan olumlu gelişmelere paralelolarak Türk Bankacılık Sisteminde yaşanan kredi genişlemesi ileriki zamanlarda ekonomik büyümede önemli bir rol üstlenecektir.

Açıklamasıİndir
Makale

Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.