VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

Yavuz ÇALIK





  • Bu çalışmada, iflas ertelemesine ilişkin TTK'da yer alan düzenlemeler ile şüpheli ticari alacaklara ilişkin VUK'da yer alan düzenlemeler açıklandıktan sonra, iflas ertelemesi alan şirketin alacaklılarının durumu, VUK'un 323. maddesinde düzenlenen şüpheli ticari alacaklar açısından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Buna göre; şüpheli ticari alacakların şartlarından dava safhasında bulunma ve icra safhasında bulunma hususları, VUK ve TTK düzenlemeleri, özelgeler ve mahkeme kararı ışığında ayrı ayrı tetkik edilmiş olup; neticesinde, iflas ertelemesi kararı verilen şirketten olan alacakların şüpheli ticari alacak sayılması gerektiği, bu doğrultuda iflas ertelemesi kararının verildiği dönemde bu alacaklar için karşılık ayrılmasının mümkün olduğu, iflas ertelemesi sürecinde yapılan ticari işlemlerden kaynaklanan alacaklarında aynı usule tabi tutulması gerektiği değerlendirilmiştir.

  • Bu çalışmada inceleme sürecine ilişkin sürelerin (işe/incelemeye başlama, inceleme süresi, değerlendirme süresi) hukuki nitelikleri irdelenmiş olup konu ile ilgili gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra süre aşımı durumlarının inceleme raporları üzerindeki etkisi üzerinde durulmuştur. Söz konusu sürelerin hak düşürücü değil düzenleyici mahiyette olduğu değerlendirilerek inceleme süresi geçtikten sonra düzenlenen vergi inceleme raporlarına dayanılarak tarh edilen vergilerin yok sayılmasının mümkün olmadığına değinilmiştir. Konu ile ilgili örnek bir mahkeme kararı ele alınmış olup mevzuat açısından değerlendirilmiştir. Söz konusu süreleri durduran ve kesen hallere de değinilmiş olup bu konuda herhangi bir düzenlemenin bulunmadığına dikkat çekilerek acil bir düzenleme yapılmasının gerekliliğine ayrıca incelemeye başlama süresinin 1,5 ya da 2 aya çıkarılmasının uygun olacağı hususlarına değinilmiştir.

  • İFLAS ERTELEMESİ

    02.01.2017 08:01

    Bu çalışmada, iflas ertelemesinin mevzuattaki yeri, çağrı ve bildirim yükümü, iflas ertelemesi süreci, iflas ertelemesinden yararlanabilecekler, iflas ertelemesinden yararlanma şartları, yargı süreci, erteleme tedbirleri, iflas ertelenmesi kararının etkileri, erteleme süresi ve birtakım özellikli hususlar başlıkları altında incelemeye çalışacağız.

  • Zirai ürünler, insan hayatında oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir. Gıda maddeleri, ahşap ürünleri ve giyim eşyaları yoğun bir zirai faaliyet aşamasından geçerek günlük hayatımızda kullanıma sunulmaktadır. Buna bağlı olarak zirai ürünlerin üretimi de ekonomik hayatta oldukça geniş yer tutmaktadır. Zirai faaliyette bulunan çiftçilerden bir kısmı gerçek usulde vergiye tabi tutulmuş olup bir kısmı ise gerçek usulde vergiye tabi tutulmamıştır. Zirai ürünlerin gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın alınması durumunda müstahsil makbuzu ile belgelendirme esası benimsenmiştir. Bu araştırmamızda gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler ve müstahsil makbuzuna ilişkin belli başlı hususlar kanuni dayanakları ile ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

  • Kurumlar faaliyetlerini sürdürebilmek için belirli bir sermayeye ihtiyaç duymaktadırlar. ihtiyaç duydukları bu sermayenin tamamını öz kaynaklardan karşılamayıp değişik oranlarda yabancı kaynaklardan yararlanma yoluna gidebilirler. Bu borçlanma karşısında kurumlar; katiand ıkiarı faiz, kur farkı v.b. masraflarını gider olarak kaydederler. Kurumların kimlerden borçlandıkları vergi mevzuatı açısından önem arz etmektedir. Şöyle ki ; kurum kendi ortaklar ınd an veya ortaklarıy l a ilişkili kişilerden borçlanması durumunda, eğer belli şartlar sağlanıyorsa bu işlem borç değil örtülü sermaye olarak kabul edilmektedir. idare, vergi mevzuatındaki düzenlemelerle, örtülü sermaye şartlarını taşıyan şirket borçlanmalarında hesaplanan faiz, kur farkı v.b. giderlerin, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmasını önlerneyi amaçlamaktadır. Örtülü sermaye düzenlemelerinin altında yatan temel düşünce ise ortaklar tarafı ndan şirkete sermaye olarak konulup karşılığında kar payı alınması gereken paraların borç para gibi gösterilerek, ödenen faizlerin gider yazılması suretiyle, şirket kazançlarının vergisi ödenmeden kurum dışına çıkarılmasını önlenmektir. Böylece merkezl eri Türkiye'de bulunan yabancı şirketlerin , ilişkili oldukları kurumlar aracılığı ile kazançlarını sürekli olarak Türkiye dışına çıkarmaların ın da önüne geçilmiş ola c aktır. 01.01.2006 tarihinden önce yürürlükte olan 5422 say ılı Kurumlar Vergisi kanunu 'nun 16. maddesinde örtülü sermaye ile ilgili olarak "kurum/ann aralannda vas ttalt, vasttastz bir şirket münasebeti ile devamit ve stkt bir iktisadi münasebet bulunan gerçek ve tüzel kişilerden yapttklan istikrazlar teşebbüste devamit olarak kul/ant/tr ve bu istikrazlarla kurumun öz sermayesi arastndaki nispet, emsa/i kurum/annkine nazaran bariz bir fazla/tk gösterirse mezkur istikrazlar örtülü sermaye saytltr." hükmü yer almaktaydı. Madde metninden de anlaşılacağı üzere sözkonusu kanun metninde "örtülü sermaye" sübjektif unsurlar içermekteydi. Bu nedenle mükelleflerle idare arasında oldukça fazla ihti laf konusu olmaktaydı. Örtülü sermaye konusunda ortaya çıkan ihtilafları önlemek maksadıyla, 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunuyla daha net ve objektif düzenlemeler getiri lmiştir. Getirilen bu yeni düzenlemelere ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.