Genel bütçeye,belediyelere ve il özel idarelerine ait vergi, resim ve harçlar bunlara bağlı zamların tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununu kapsamında takip edilirken, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı , faiz gibi fer'i amme alacakları ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masraflarının takip ve tahsili 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri tatbik olunur. Görüleceği üzere Vergi Usul Kanunu vergi, resim, harçlar ve bunlara bağlı zamları kapsarken, 6183 Sayılı A.A.T.U.H.K vergilendirmenin tahsil aşamasını daha geniş bir düzenleme ile kurallara ba ğlamıştır. Örneğ in;Gümrük vergileri tarh ve tahakkuk işlemler vergi usul kanunu kapsamı dışında iken aynı vergiler 4458 sayılı Gümrük Kanununun 200 ve 201 .maddeleri hükmü gereğince süresinde ödenmeyen kesinleşmiş gümrük vergilerinin 6183 sayılı kanun kapsamında takip ve tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır . Amme alacaklarının hususi kanunlarda belli edilen zamanlarda rızaen ödenmesi esastır. Amme borçlusunun gerek kendi beyanı üzerine ve gerekse resen, ikmalen ve idarece tarh olunarak tahakkuk eden amme borçlarının iradi olarak ödenmemesi karşısında alınacak tedbirler mevcuttur. 6183 Sayılı A.A.T.U.H .K' nun " ikinci Bölümü" Amme Alacaklarının Korunması başlığı altında korunma yöntemlerini düzenlemiştir . Bunlar sırası ile; ? Teminat isteme( Md.9-10-11-12), ? ihtiyati Haciz ( Md.13), ? ihtiyati Tahakkuk (Md.17), ? Amme Alacaklarında Rüçhan Hakkı ( Md.21)
Bilindiği üzere, vergi sistemimiz geniş ölçüde beyan esasına dayanmaktadır. Beyan esasında, bir verginin iyi uygulanması idareye geniş yetkiler verilmesi ile mümkündür. Bu durum ise, idarenin yetkisini kullanırken mükellefin gerek özel hayatına ve gerekse meslek ve sanatına veya ticari muamelelerine ait, gizli kalması gereken sırların öğrenilmesine neden olur. Vergi muameleleri nedeniyle öğrenilen bu sırların . ifşası mükellefleri maddi ve manevi zarar uğratabileceği gibi ticari işlemlerine ait gizli kalması ve özellikle de diğer mükelleflerce duyulmaması ilkesine de uymaz. Ayrıca vergi muameleleri dolayısıyla öğrenilen sırların açıklanması, mükellefin vergi idaresine karşı güvenlerinin sarsılmasına da neden olur. İşte vergi sistemimizin tam olarak yerleşmesi ve aksamadan işlemesi ve mükelleflerin vergi idaresine güveninin sarsılmaması ve güvenin sağlanması için, öğrenilen sırların gizli kalması, yani "Vergi Mahremiyeti" esası getirilmiştir. Başka bir ifadeyle bu esas; Vergi muameleleri dolayısıyla mükellefin şahsına veya işine ait öğrenilen sırların her ne suretle olursa olsun açıklanmasına engel olan bir tedbirdir. Vergi incelemeleri ve işlemleri ile uğraşan memurlar yaptıkları işlemler ve incelemeler sırasında mükelleflerin ticari faaliyetine ilişk in tüm bilgileri ö ğrenebilmekte, işlemlerin hangi firmalardan ne gibi koşu ll ardan mal aldığını yada sattığını da defter ve belgelerden kolayca tesbit edebilmektedir. Bu bil gilerin ve işle ilgili sır olarak nitelendirilebilecek hu susların üçüncü kişilerce öğrenilmesi, mükellefi hem maddi hem de manevi yönden sıkıntı ya sokarak ve önemli kayıplara uğratabilecektir. İşte bu ve benzeri durumlarda mükellefin zor duruinda kalmalarını önlemek amacıyla , Vergi Usul Kanunu'nun 5. maddesi "Vergi Mahremiyeti" müessesesine yer verilmiştir . Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, idarenin vergilerneye dönük yasal işlemleri nedeniyle, mükellef veya sorumluları hakkında edineceği ve gizli kalması gereken bilgilerin herhangi bir nedenle de olsa üçüncü şahıslara verilmesi veya değişik şekill erde , bu şahısların sözkonusu bilgilerden haberdar edilmeleri mümkün değildir .