VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmen Yardımcısı

Oya TEZEL





  • Vergi Usul Kanunu Alacaklarda ve Sermayede Amortisman başlığı altında tahsil kabiliyetini kısmen veya tamamen kaybetmiş alacakları düzenlemiş 322. maddede değe rsiz alacaklara, 324. maddede ise vazgeçi len alacaklara yer vermiştir. Söz konusu düzeniemelerin nedeni esas olarak ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk ilkes inin benimsenmesidir. Tahakkuk ilkesinin benimsenmesi nin doğal sonucu, mal veya hizmet bedelinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın iş l emin gerçekleştirildiği anda gelir yazılması ve vergi matrahına eklenmesidir. Ticari faal iyette bulunan işletme l er günümüz koşulları gereği mal teslimleri ve hizmet ifalarını vadeli satmaktadırlar. Vadeli satışlar , alacağ ı n zamanında tahsil edilernemesi veya tahsilinin imkansız hale gelebilmesi sorununu beraberinde taşımaktadır. Tahsil edilemeyen bir alacağın vergisinin alınması ise zarar edilen bir faaliyetten vergi alı n ması anlam ı na gelir. Bundan dolayı kanun koyucu vergi matrahının doğru tespit edilebilmesi amacı ile birbirine sıkı sıkıya bağlı iki ayrı düzenleme olan değersiz ve vazgeçilen alacaklara yer vermiş ve her iki halde de bazı şe k il ve şartlar aramıştır. Bu yazımız tahsil edilemeyen alacakların değersiz alacak sayılarak zarar yazılabilmesi için gereken koşu l lar ile alacakl ı sı tarafından çeşitli nedenlerle tahsilinden vazgeçi lenalacağ ı n , borçlusu tarafından izlenecek prosedür hakk ın da olacaktır.

  • Çoğu zaman kur farkı ile vade farkı birbirine karıştırılmakta kur farklarının da sunulmuş olan bir finansman hizmetinin karşılığı olduğu iddia edilmektedir. Bu bağlamda vade farkı ve kur farkı terimlerinin ve farklılıklarının üzerinde durmak yerinde olur. Vade farkının önemli iki özelliği vardır . Birincisi önceden taraflarca tespit edilmesi ve taraflar ar.laşmadıkları sürece değiştirilmesinin söz konusu olmaması; ikincisi de mutlaka pozitif bir değer olmasıdır. Döviz kurları ise içinde bulunulan ekonominin hatta dünya konjöktöründe oluşan dalgal anmanın eseridir. Önceden kararlaştırılması mümkün olmamakla beraber olumlu yada olumsuz yönde değişebileceği dikkate alındığında kur farkları vade farkları ile aynı kabul edilemez.. Vade farkı ve kur farkının vergilendirilmesi ile ilgili uygulamada farklılık ve tereddütler yer almaktadır. Katma Değer Vergisi Kanunu ise bunların başında gelir. Bu hususta Maliye Bakanlığının da net bir görüşü yoktur. Bu yazıda vade farkı ve kur farklarının KDV karşısındaki durumu ayrı ayrı ele alınacak ve değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.