VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

HASAN ALTUNCU





  • Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 sayılı Kanun ile kurumlar vergisi mükelleflerine 31/12/2015 tarihli bilançolarında görülmekle birlikte, işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve ortaklarından alacaklı oldukları tutarların %3 vergisini ödemek suretiyle kayıtlardan çıkarabilme olanağı getirilmiştir. Ödenecek vergi ve kayıtlarda fiktif olarak yer alan tutarlar kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda şirket hissedarlarının şirkete borçlanmalarının yasaklanması ve bu yasağa uyulmaması halinde uygulanacak adli para cezası ve vergi yükleri yüksek olmakla birlikte bilançoların temizlenmesi açısından, bu Kanun?dan yararlanmak şirketler açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Gerçek olmayan kayıtlarını düzelten bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin yılsonu bilançolarında ortaya çıkan ticari zararın devam eden yıllarda kâr dağıtımı sırasında mahsup edilmesi vergi idaresi tarafından değişik zamanlarda verilmiş özelgelerle kâr dağıtımına bağlı tevkifat matrahını azalttığı gerekçesi ile tevkifata konu edilebilmektedir.

  • Türkiye Muhasebe Standartlarının (TMS) öngördüğü esaslar, muhasebe ve vergi uygulamaları açısından farklı değerleme ölçülerine tabidirler. Vergi kanunlarında mali karın tespiti belli şartlara bağlanmıştır. Aynı şekilde değerleme ölçülerinde de farklılıklar bulunabilmektedir. İştirak yatırımlarında; yatırımcı işletmenin ve iştirakin finansal tablolarının düzenlemesi, iştirak değerinin yatırımcının finansal tablosunda gösterilmesi, iştirakten gelen kâr veya zarar paylarının yatırımcı işletme tarafından finansal tablolarda gösterimi TMS 28 İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlar standardı düzenlemektedir. Bu çalışmanın amacı; iştiraklere yapılan yatırımların Tekdüzen Muhasebe Sistemi ve TMS 28 Standardı açısından nasıl muhasebeleştirileceğini açıklayarak standardın getirdiği yeniliklerden kaynaklanan değerleme etkilerinin vergi mevzuatı ile karşılaştırılmasıdır.

  • Türkiye Muhasebe Standartlarından Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesi esaslarının vergi uygulamaları ile bazı hususlar dışında uyumlu olmadığı görülmektedir. Maddi duran varlıkların maliyetlerinin tespit edilmesi vergi mevzuatı ile benzerlikler taşımaktadır. Vergi kanunlarında mali karın tespiti açısından amortisman yöntemleri, kist amortisman uygulaması, amortisman yöntemlerinde değişiklik, değer düşüklükleri esasları sınırlandırılmış ve belli şartlara bağlanmış olmasına rağmen standartta geniş bir çerçeveden ele alınmış olduğu görülmektedir.

  • Bu çalışmada, TMS 16 Maddi Duran Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı ilkeleri, vergi uygulamasında maddi duran varlıkların muhasebeleştirilme esas ve usulleriyle karşılaştırılarak değerlendirilecektir.

  • Bu çalışmada ise Ar-Ge ve yenilik yoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, teknolojik bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi işbirliklerinin geliştirilmesini, teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile Ar-Ge'ye ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli işgücü istihdamının artırılmasını desteklemek ve teşvik etmek amacıyla çıkarılan 5746 s. Araştırma Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında sağlanan destek ve teşvikler açıklanarak, Ar-Ge harcamalarının Gelir ve Kurumlar vergisi matrahları üzerinden indiriminin genel değerlendirilmesi yapılarak muhasebeleştirilmesi hususları açıklanacaktır.

  • Ar-Ge indirimi, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda yer alan teşvik edici düzenlemenin bir tamamlayıcısı niteliğindedir. Ar-Ge indirimi uygulaması açısından, Ar-Ge bölümünün bulunduğu yerin önemi bulunmamaktadır. Firmanın faaliyet yeri olması şartıyla, gerek firma merkezinin bulunduğu yerde veya ayrı bir yerde, gerekse teknoloji geliştirme bölgelerinde kurulan Ar-Ge vergi raporu bölümlerinde yapılan harcamalar belirlenen ölçütlere uygunsa Ar-Ge indirimi kapsamındadır. 5520 s. Kurumlar Vergisi Kanununun 10/1-a ve GVK 89/9 maddelerine göre araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan tutar, sonraki hesap dönemlerine devreder. Ancak vergiden istisna edilen kazançların giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararların, istisna dışı kazançtan indirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle teknoloji geliştirme bölgelerinde gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetlerinden bir kazanç doğması ve bu kazançla ilgili olarak istisnadan yararlanılacak olması durumunda, istisna uygulanacak kazancın elde edilmesine yönelik olarak yapılan harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Diğer bir ifadeyle, kazancına istisna uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamalar dolayısıyla ayrıca Ar-Ge indiriminden yararlanılması söz konusu olmayacaktır. Ancak, teknoloji geliştirme bölgelerinde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve anılan kanunda yer alan istisnalara konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir.

  • Mali piyasalardaki gelişmeler, mali kurumların kredi açmada daha sağlam faaliyet sonuçları araması, işletmelerin sürekli gelişmesi ve dışa açılmak istemeleri muhasebede mevcut yaklaşımların değişmesine neden olmuştur. Mali tablolarda sunulan bilgilerin kullanıcılar tarafından kolay anlaşılabilmesi, sunulan bilgilerin güvenilir olması mali tabloların en önemli nitelikleridir. Ülkemizde muhasebe standartları alanında çeşitli gelişmeler gözlenmektedir. Uluslararası Muhasebe Standartlarının gelişmesine paralel olarak Türkiye'de de mali tabloların sunumunun; ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir olmaları öngörülmüştür. Bu kapsamda ulusal muhasebe ilkelerinin gelişmesi, benimsenmesi ve kamu yararı için uygulanacak muhasebe standartları saptanmış ve çeşitli kurumlar tarafından yayımlanmıştır. Bu çalışmada Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu Muhasebe Standartlarında gelirlerin nasıl muhasebeleştirilmesi gerektiğine ilişkin esaslar dikkate alınarak, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği tekdüzen hesap planında ifade edilen hesaplarla, yeri geldiğinde vergi mevzuatındaki hususlara da değinilerek muhasebeleştirilmesi açıklanacaktır. .

  • TAMAMLANMIŞ TAAHHÜT YÖNTEMi: Bu yöntemde, yıllara yaygın inşaat ve onarma işleri ne ait kar veya zarar işi n bittiği yılda tespit edilir. işin bittiği yılın geliri sayılarak diğer yükümlülükler yerine getirilir. Yıllara yaygın inşaat ve onarma işi yapan işletme tarafından, işin henüz bitmediği yıllarda elde edilen hasılat ve yapılan giderler bilançolara yansıtılarak izleyen yıllara devredilecek, işin bittiği yılda kar veya zarar kati olarak tespit edilip tamamı o yılın geliri veya zararı olarak beyan edilecektir. Yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerinde işin bitim zamanı geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığı tarih, diğer hallerde ise işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihtir.

  • Mali tablolarda sunulan bilgilerin kullanıcılar tarafından kolay anlaşılabilmesi, sunulan bilgilerin güvenilir olması mali tabioların en önemli nitelikleridir. Ülkemizde muhasebe standartları alanında çeşitli gelişmeler gözlenmektedir. Uluslararası Muhasebe Standartlarının gelişmesine paralel olarak Türkiye'de de mali tabloların sunumunun; ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir olmaları sağlanmaktadır. Bu kapsamda yıllara yaygın inşaat ve onarım sözleşmelerinde muhasebeleştirme esaslarında hangi yöntemin kullanılması gerektiği çeşitli kurumlar tarafından yapılan düzenlemelerle saptanmıştır. Bunlardan biri Tamamlama Yüzdesi Yöntemi" diğeri ise "Tamamlanmış Taahhüt Yöntemi"dir. Bu çalışmada uluslararası muhasebe standartlarına ilişkin Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Seri Xl, No:25 Tebliği 24'üncü kısmındaki inşaat sözleşmelerine ilişkin esaslar ve (TMUDESK)2 tarafından yayımianmış 18 no.lu standarttaki açıklamalar dikkate alınarak, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği tekdüzen hesap planında ifade edilen hesaplarla, yeri geldiğinde vergi mevzuatındaki farklılıklara da değinilerek muhasebeleştirilmesi açıklanacaktır.

  • 6183 sayılı Kamu Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanunda CAATUHK) sayılan alacakların kamu alacağı sayılabilmesi için alacağın Devlete, il Özel idarelerine ve Belediyelere ait olması , kamu hukukundan doğmuş olması, (özel hukuktan doğan alacaklar kamu alacağı sayılmaz) ve AATUHK'un ı 'inci maddesinde belirtilen alacaklardan olması gerekir. Belirtilen madde hükmüne göre bu alacaklar, vergi, resim, harç, ceza tatbik ve takiplerine ait mahkeme masrafı vergi cezası, para cezası gibi asli nitelikteki alacaklar, gecikme zammı, faiz gibi feri nitelikteki kamu alacaklar, sözleşmelerden kamu hizmetinin tatbikatından doğan diğer alacaklar ve kamu alacaklarının takip masraflarından oluşmaktadır. Kanun kamu alacaklarının neler olduğunu belirltiği gibi, Devlet, il Özel idareleri ve Belediyelerin alacaklarının tahsilini güvence altına alan önlemleri de ayrıntılı olarak düzenlemiştir . Yazımııda kamu alacaklarının güvence altına alacak önlemler ayrıntılı olarak incelenecektir.

  • Yazımızın konusunu bu düzenlemeler çerçevesinde kurumların elde ettiği kazançlar üzerinden yapılması gereken vergilerneyi kazancın dağıtılması, sermayeye eklenmesi veya hiç dağıtı lmaması durumlarında ne şekilde yapması gerektiği, söz konusu kurum kazancının istisna kazançlardan olması durumunda nasıl vergiye tabi tutulacağı oluşturmaktadır. Diğer bir ifade ile Gelir Vergisi Kanunun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (a) ve (b) alt bentlerindeki tevkifatların neyi ifade ettiği; kazancı elde eden ortaklar yönünden Gelir Vergisi Kanunun 75 inci maddesinde belirtilen ve gelir unsuru olan menkul sermaye iradı olarak nasıl vergilandirileceği hususları teşkil edecektir. Öte yandan karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmaz" hükmünün ne anlama geldiği veya gelmediği , aynı şekilde kurumun mali zararı varsa veya kar olmakla beraber istisna uygulaması mali zarara neden olmakta ise istisna kullanımına bağlı stopaj açısından ne işlem yapılacağı, istisnanın zarar şeklinde sonraki yıllara taşınması halinde, stopajın uygulanıp uygulanmayacağı tartışmaianna girilmeyecektir. Kanun maddeleri ve tebliğ hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır.

  • Bireysel Emeklilik Üzerine

    02.12.2016 02:12

    Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi kanun tasarısı , kamu sosyal güvenlik sistemine ilave olarak, katılımcıianna emeklilik döneminde ek gelir sağlamak üzere, gönüllü katılıma dayal ı ve katkı esas ı na göre oluşturulacak bireysel emeklilik sistemi çerçevesinde; Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Damga Vergisi, Gider Vergileri Kanunlarında değişiklikler yapmaktadır . Bireysel emeklilik sistemine katılacak kişiler 18 yaşını doldurmuş veya kanuni ehliyete haiz kişiler olarak emeklilik şirketi ile emeklilik sözleşmesi imzalamak zorundadırlar. Öte yandan bireysel emeklilik sistemine katılan kişiler sisteme giriş tarihinden itibarer en az 1 O yıl sistemde bulunmak koşulu ile 56 yaşını tamamladıktan sonra sistemden emekli olmaya hak kazanacaklardır. Bireysel emeklilik sistemi için kurulacak emeklilik şirketi , bireysel emeklilik branşında ruhsat almış şirket olması gerekmektedir. Bunun yanında emeklilik şirketleri tarafından emeklilik sözleşmeleri çerçevesinde alınan ve katılımcılar adına bireysel emeklilik hesaplarında izlenen katkıların , riskin dağıtılması ve inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmes i amacıyla oluşturulan malvarlıkları olarak tanımlanan emeklilik yatırım fonları diğer yatırım fonları gibi kurulabilecektir (Menkul Kıymetler Yatırım Fonları gibi). Yazımızın konusunu Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım sistemi kapsamında vergilendirmeye ilişkin bazı vergi kanunlarında yapılacak düzenlemelerinneyi ifade ettiği oluşturmaktadır.

  • 4369 sayılı Kanun(1) ve Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendi değiştirilmiş ve 1999 hesap dönemi kurum kazançlarından başlamak üzere kurumlar vergisi indirildikten sonra kalan kısmın ayrıca gelir vergisi stopajına (dar mükellefler hariç) tabi tutulması kaldırılmıştır. Bunun yerine yapılacak tevkifatın dağıtılan kar payı üzerinden yapılması esası getirilmiştir.

  • 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1/D maddesinde Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları Kurumlar Vergisine tabi tutulmuştur. Dernek ve vakıflar tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisine tabi değildirler. Bu kuruluşlar ancak iktisadi işletmeleri nedeniyle vergiye tabi tutulmuşlardır .