VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

LEVENT KÜÇÜK





  • 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 227. ve Mükerrer 257. maddeleri ile Maliye Bakanlığı, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye ve bunlarda değişiklik yapmaya yetkili kılınmıştır. Bakanlık, bu yetkisine istinaden, hizmet işletmelerinde adisyon kullanılması mecburiyeti getirmiştir. Adisyon kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar daha önce yayımlanan 185, 200 ve 222 sıra numaralı VUK Genel Tebliğlerinde belirlenmişti. 05 Ağustos 2001 tarih ve 24484 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 298 sıra numaralı VUK Genel Tebliğ ile 20 Ağustos 2001 tarihinde yürürlüğe girmek üzere, adisyon kullanımının kapsamı genişletilmiştir. Ayrıca, 298 sıra nolu Tebliğ ile 222 sıra nolu Tebliğ, 20 Ağustos 2001 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. 185 ve 200 sıra nolu Tebliğierin ise, 298 sıra nolu Tebliğe aykırı olmayan hükümleri yürürlükte kalmıştır. Ancak, 298 nolu Tebliğin yayımından sonra, 18 Ağustos 2001 tarih ve 24497 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 299 sıra numaralı VUK Genel tebliğ ile 20 Ağustos 2001 tarihinden geçerli olmak üzere, adisyon kullanımı yeniden belirlenmiş, kapsamı tekrar daraltılmıştır. Böylece, 298 sıra numaralı Tebliğ hükümleri uygulamaya başlanmadan, 299 sıra numaralı tebliğ ile kapsamı tekrar sınırlandırılmıştır. Yazımızın aşağıdaki bölümlerinde, 298 ve 299 sıra numaralı VUK Genel Tebliğleri ile getirilen yeni uygulama şekli açıklanacaktır.

  • Gelir vergisinin konusunu oluşturan gelir, gerçek ve safi tutarı ile vergiye tabi tutulur. Safi tutarın bulunması için gelirin elde edilmesi ve kaynağın idamesi için yapılan giderler, gayrisafi hasılattan indirilir. Bunların nelerden ibaret olduğu, Gelir Vergisi Kanununda, her gelir unsuru için ayrı ayrı tesbit edilmiştir.. Gelir Vergisi Kanunu'nun 37'nci maddesi gereğince ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu Kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usule göre tespit edilmektedir. Ticari kazancın tesbitinde dikkate alınacak giderler, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'ıncı maddesinde belirtilmiş , ayrıca 41 'inci maddesinde (Gider kabul edilmeyen ödemeler başlığı altında) bir kısım harcamaların gider sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Yürürlükteki düzenlemelere göre, gider kabul edilmeyen ödemeler arasında (Kanunun 41/2. maddesinde), "Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve teminatlar" bulunmaktadır.

  • Ticari eşya sevkiyatı yapan nakliye ambarları : belirli şehirlerdeki merkezlerinde toplanan malları muhtelif şehirlerde bulunan şubelerine göndermekte, şubeler vasıtasıyla da malın alıcıya teslimini sağlamaktadırlar . Merkezde mallar, ticari eşyayı sevk edenin (satıcı veya mal scıhibi) düzenlemiş olduğu sevk irsaliyeleri ile teslim alınmakta, teslim sonrası Ambar Tesellüm Fişi düzenlenerek, şubelerin bulunduğu şehirlere toplu halde gönderilmesi esnasında da (Toplu) Taşıma irsaliyesi düzeniPnmektedir, istanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde merkezleri bulunan nakliye ambarları, bu merkezlerinden çeşitli şehirlerdeki şube l erine hergün yüzlerce kamyon mal sevk etmekte, bu sevk esnasında da çok sayıda Tesellüm Fişi ve Taşıma irsaliyesi (Toplu) düzenlemektedirler. Nakliye ambarlarından günlük sevk edilen mal miktarı , ekonomik açıdan da ticari hayatın bir göstergesi ol maktadır. Şehir giriş ve çıkışlarında sürdürülen vergi denetimlerinde, nakliye arn barlarınca düzenlenen tesellüm fişlerinde ve (Toplu) taşıma irsaliyelerinde "Taşıma Ücreti"nin yazılmadığı tespit edilmekte ve tenkit konusu yapılmaktadır . Uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları gidermek amacıyla konu tarafımızca araştırılmıştır. Yazımızın aşağıdaki bölümlerinde; nakliye ambarlarının VUK gereğince mal sevki sırasında düzenleyecekleri belgeler açıklanmış, nakliye ambarlarının örgütlenme ve mevcut çalışma biçimleri ortaya konularak konu hakkındaki görüşlerimiz belirtilmiştir.

  • Asıl prim belgelerini yasal süre içerisinde Kuruma veren ve bunlara ilişkin primleri süresinde yatıran işverenler tarafından, asıl prim belgelerine ilaveten yasal süreden sonra verilen ek prim belgelerine Sigorta Müdürlüklerince idari para cezası uygulanmaktadır. Kuruma yasal süre içerisinde verilmemesi nedeniyle idari para cezası uygulanan asıl prim belgelerine ilaveten, aynı aya veya döneme ilişkin yasal süreden sonra verilen ek prim belgelerine de idari para cezası uygulanmaktadır. 506 sayılı SSK.nun 140. maddesinin (c) fıkrasının "süresinde verilmeyen her bir ek prim belgesi için asgariücretiniki katı tutarında idari para cezası uygulanır" hükmü uyarınca (1 Ağustos 1997'den geçerli 35.437.500.- TL. tutarındaki asgari ücret esas alındığında) her bir ek prim belgesi için 70.875.000.- TL. idari para cezası uygulanmaktadır. SSK Genel Müdürlüğü'nce yayınlanan 1 no'lu Tahsilat Genel Tebliğinde ve 16-74 Ek sayılı Genelgede ek prim belgelerine idari para cezası uygulanmamasına ilişkin işverenler lehine bir takım düzenlemeler getirilmiş olmakla birlikte, Kurum sözkonusu düzenlemeleri kendi lehine hareketle daraltarak uygulamaktadır. Ayrıca çeşitli illerdeki Sigorta Müdürlüklerinde, ek prim belgelerine idari para cezası uygulamasında farklılıklar yapıldığı öğrenilmiş bulunmaktadır. Yazımızın aşağıdaki bölümlerinde, konu ile ilgili 506 sayılı Kanunda yer alan hükümler, SSK Genel Müdürlüğü'nün uygulamaya ilişkin düzenlemeleri ve yargı kararları ele alınmış, görüş ve önerilerimiz ortaya konulmaya çalışılmıştır.

  • Yazımızın aşağıdaki bölümlerinde; Derneklerin Vergi Kanunları Karşısındaki Durumu , Derneklerin Kamu Yararına Çalışma Niteliği, Kamu Yararına Çalışan Dernek Sayılma ve Sağlanan Ayrıcalık ve Bağışıklıklar açıklanacaktır .

  • Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi mükellefi olan sigorta şirketleri ile acentalannın .'5igortacılık faaliyetinden doğan kazançları, Türk Ticaret Kanunu'nun 12. maddesi ve Gelir Vergisi Kanunu'nun 37. maddesi gereğince ticari kazanç sayılmaktadır. Sigorta şirketleri ile acentalarının verdikleri hizmetler karşılığında düzenleyecekleri belgeler, uygulamada tartışma ve karmaşa konusu olmuştur. Özel kanunlannda belirtilen belgeler dışında, VUK hükümleri gereğince sigorta işlemleri karşılığı aldıkları bedeli fatura veya perakende satış vesikası ile belgelendinneleri gerekmektedir. Maliye Bakanlığı bu konu ile ilgili olarak verdiği 15.12.1993 tarih GEL: 0.49/ 443-232-1080 sayılı özelgede sigorta şirketleri ile acentalarının sigorta işlemleri karşı lığı aldıkları bedelleri fatura veya perakende satış vesikası ile belgelendirmeleri gerektiğini bildirmiştir. Ancak, uygulamada hem faturanın hem de paliçenin (veya (zayilnamenin) birlikte düzenlendiği veya fatura düzenlerneyerek sadece paliçenin düzenlendiği ve sigorta ettiren ile eden tarafların da bu belgeleri muhasebeleştirerek kayıtlarına intikal ettirdiği görülmektedir. Bu uygulama mükerrer. belge düzenlenmesine ve belge düzeninde karmaşaya yol açmaktaydı. Maliye Bakanlığı, VUK.nun 257. maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak sigorta şirketleri ile acentalarının faaliyetleri sırasında düzenleyecekleri belgeler ile ilgili olarak yeni düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemeler 243 sıra no.lu YUK Genel Tebliğinde (R.G. 7.9.1995- 22397) yer almıştır. Yazıda bu tebliğde yer alan düzenlemeler açıklanmıştır.