Şirketler ellerindeki atıl fonları kısa vadeli yatırım araçlarına yönlendirecekleri gibi uzun vadeli yatırım araçlarına yönlendirmeyi de tercih edebilmektedirler. Uzun vadeli yatırım araçları arasında, yeni alanlarda faaliyette bulunmak da yer almaktadır. Yeni alanlarda faaliyette bulunmayı tercih eden mükellefler sıfırdan bir işletme kuracakları gibi, başka şirketlerin ellerinden çıkarmayı planladıkları işletmeleri (faaliyet kollarını) satın alma yoluna da gitmektedirler. Faaliyet kolunu satın alan şirketlerle, satan şirketlerin yaptığı alım satım işlemlerinin kurumlar vergisiyle katma değer vergisi dışında kalıp kalmadığı tartışma konusu olmaktadır. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 19. maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-c maddesine göre sermaye şirketlerinin aktifi ve pasifiyle tamamen, kül halinde başka bir sermaye şirketine devredilmesi işlemleri kurumlar vergisi ve katma değer vergisi dışında kalması hüküm altına alınmıştır. Ancak faaliyet devri halinde vergi kanunlarında 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinde yer alan; faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen doğan kazançlar ticari kazanç sayılır; şeklindeki hükmün dışında özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Kıymetli madenler arasında tarih boyunca en istikrarlı ve en çok tercih edilen yatırım ve değişim aracı olan altının ülkemizdeki talebi, yüksek getirisi nedeniyle son yıllarda artan bir seyir izlemektedir. Söz konusu talep artışı da, finansal piyasalarda altın arzı ve yatırımı şeklinde yeni yöntemler bulunmasına sebep olmuştur. Bu yeni yöntemlerden en çok dikkat çekeni ve tercih edileni ise, bankaların yürürlüğe koyduğu altın depo hesabıdır. Altın depo hesabı bankaların müşterilerine sunduğu bir çeşit vadeli veya vadesiz mevduat hesabı çeşididir. Buna göre bankalar, müşterilerinden topladıkları altın karşılığında onlar adına açtıkları hesapta altınları hem fiziken hem de kayden izlemekte, bunun karşılığında kendilerine, altınları fiziken saklama ve müşterilerinin istedikleri anda paraya çevirme hizmeti vermekte ya da vadesine göre altın bazında faiz ödemesi yapmaktadırlar. Bankaların müşterilerine hem altın depo hesabında yer alan altın miktarına bağlı olarak faiz ödemesi yapması, hem de altın alım satımı işlemi yapması nedeniyle bu işlemler, verginin konusuna girmektedir.
Ülkelerin kendi iç vergi mevzuatları gereği vergilendirdikleri gelirler, başka ülkelerin de kendi iç vergi mevzuatları gereği de vergilendirilebilmektedir. Bu durum, çifte vergilendirmeyi karşımıza çıkarmaktadır. Çifte vergilendirmeyi önlemek için ülkeler birbirleriyle anlaşmalar imzalamaktadır. Uluslararası anlaşma niteliğinde olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları uygulamada, ülkelerin kendi iç mevzuatlarından (kanunlardan) önceliği bulunmaktadır. Bu nedenle çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında, detaylı düzenlemeler yer almakta ve bu anlaşmalara büyük önem verilmektedir. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları imzalandıkları ülkeler arasında hüküm ifade etmekle birlikte bu anlaşmalar, temel olarak tek tip anlaşmalar şeklinde düzenlenmektedir. Dolayısıyla anlaşmalar, küçük farklılıklar dışında, birbirinin aynısıdır. Bu durum da çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının kavranmasını kolaylaştırmaktadır. Türkiye bugüne değin 80 ülke ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzalamış olup; bu sayı her geçen gün artmaktadır.
Menkul sermaye iradı; sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde edilen kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlardır. Gelir Vergisi Kanununun 75'inci maddesinde menkul sermaye iratları bentler halinde tek tek sayılmıştır. Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi ve beyanı aynı kanunun birçok maddesinde yer alan düzenlemelere göre olmaktadır. menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi temel olarak tevkifat suretiyle olmakla ve yapılan tevkifat nihai vergi olmakla birlikte, bir kısım menkul sermaye iratları ise beyanname verilmesi suretiyle vergilendirilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakereleri kapsamında Birlik ile Türkiye arasındaki uyumsuzlukların giderilebilmesi için Avrupa Birliği tarafından ülkemize mali yardımlar yapılmaktadır. Mali yardımların kullanılabilmesi için de, uyuma ilişkin projeleri içeren A.T. sözleşmeleri imzalanmaktadır. Söz konusu sözleşmeler kapsamındaki işlemler belirli şartlar dahilinde gümrük veya ithalat vergileri, harçları, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi veya herhangi bir diğer benzeri vergi, gümrük veya ithalat vergisi veya harca tabi değildir. Ayrıca bu kapsamda elde edilen gelirler de gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Üzerinden vergi hesaplanacak değer olarak ifade edilen vergi matrahına ulaşmak için mükelleflerin, söz konusu değerin parasal tutarlarını tespit etmeleri gerekmektedir. Bu parasal tutarlara nasıl ulaşılacağı ise değerleme kavramlarıyla açıklanmaktadır. Değerleme, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nda işletmeye dahil mevcutların, alacakların ve borçların takdir ve tespiti olarak tanımlanmaktadır. Değerlemeye ilişkin hükümler Vergi Usul Kanunu'nun 258 ve takip eden maddelerinde yer almakla birlikte, diğer vergi kanunlarında da değerleme esasları ve ölçülerine ilişkin hükümler bulunmaktadır. Mükellefler, iktisadi kıymetlerin değerlemesini Vergi Usul Kanunu ve diğer vergi kanunlarında yer alan hükümlere göre yapmak zorundadırlar. Neticede, değerlemenin ölçüleri vergi kanunlarında belirlenmiş olup; mükelleflerin bunlara uymamaları halinde, vergi tarhiyat ve cezalarına muhatap olabileceklerdir. İktisadi kıymetlerin değerlemesine ilişkin kavram ve ölçülerine, makalenin ilerleyen bölümlerinde yer verilmiştir.
Ticaret şirketleri; faaliyetlerinin devamı sırasında tasfiye olmaksızın, şirketin türlerini değiştirebilmektedirler. Nev'i değiştirme olarak adlandırılan bu konu hakkında 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 152, 268, 553, 554 ve 555. maddelerinde hükümler yer almaktadır. 6762 Sayılı T.T.K.'nun 152. maddesinde "Bir ticaret şirketinin nev'inin diğer bir ticaret şirketi nev'ine çevrilmesi, kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni nev'e ait kuruluş merasimine tabidir. Böylece yeni nev'e çevrilen şirket eskisinin devamıdır." hükmü yer almaktadır. Buna göre, faaliyetine devam eden bir ortaklık herhangi bir mer- ciden önceden izin almaksızın ve tasfiye olmaksızın, mevcut ortaklığın türünü değiştirebilmektedir. Nev'i değiştirmede yeni şirket eski şirketin devamı sayılır. Nev'i değişikliğinde devrolan şirket tüm aktif ve pasifiyle tasfiye olmaksızın infisah etmektedir. Ayrıca, T.B.M.M. tarafından kabul edilip, yürürlük tarihi 01.07.2012 olarak belirlenen ve makale tarihi itibariyle Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmamış olan yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 180. maddesine göre tür değiştirme başlığı ile yer alan nev'i değiştirmede yeni türe dönüştürülen şirket eskisinin devamıdır. Makalenin ilerleyen bölümlerinde şirketlerde nev'i değiştirme konusunun ayrıntıları irdelenecektir.
İşletme sahip veya ortaklarının işletmenin aktifleri üzerindeki hakların toplamını ifade etmekte olan özkaynaklar, aktif toplamı ile yabancı kaynaklar toplamı arasındaki farktan oluşmaktadır. Tek Düzen Hesap Planına göre 500'lü kod altında yer alan özkaynaklar, ödenmiş sermaye, sermaye yedekleri, kar yedekleri, geçmiş yıllar karları, geçmiş yıllar zararları ve dönemin net kar/zararını kapsamaktadır. Sermaye, işletmeye tahsis edilen veya işletmenin esas sözleşmesinde yer alan ve ticaret siciline tescil edilen tutar olup, 500 Sermaye hesabının alacağında izlenir. Ödenmemiş sermaye, işletmeye tahsis edilen veya ortaklar tarafından taahhüt edilen sermayeden henüz ortaklarca ödenmemiş olan kısım olup, 501 Ödenmemiş Sermaye hesabının borcunda izlenir. Öd e nmiş sermaye ise, sermaye ile ödenmemiş sermaye arasındaki farktır. Sermaye yedekleri ; hisse senedi ihraç primleri, iptal edilen ortaklık payları gibi sermaye hareketleri sonucunda oluşan ve işletmede bırakılan tutarları ifade etmektedir. Hisse senetlerinin primli satışından kaynaklanan tutarlar hisse senedi ihraç primleri olarak tanımlanmakta olup, 520 Hisse Senedi ihraç Primleri hesabının alacağında izlenir. iptal edilen hisse senetlerinin yerine çıkarılan hisse senetlerinin hasılat eksiği iptal edilen hisse senetlerine karşılık olarak tahsil edilen tutardan düşüldükten sonra kalan tutar hisse senedi iptal karı olarak tanımlanmakta olup, 521 Hisse Senedi iptal Karları hesabının alacağında izlenir. Sermaye hareketlerinden kaynaklanmakta olup, 520 ve 521 kodlu hesaplarda izlenemeyenler ise 529 Diğer Sermaye Yedekleri hesabının alacağında izlenir. Kar yedekleri, kardan dağıtılmayarak işletmede bırakılan tutarlardır. Yasal nedenlerle kardan ayrılan ve işletmede bırakılan tutarlar yasal yedekler, ana sözleşme gereği ayrılan ve işletmede bırakılan tutarlar statü yedekleri, genel kurul kararıyla ayrılan ve işletmede bırakılan tutarlar ise olağanüstü yedekler olarak adlandırılır, bu adlarla açılan hesapların alacaklarında izlenir. Söz konusu kar yedekleri içinde izlenemeyenler ise diğer kar yedekleri olarak nitelendirilir ve 548 Diğer Kar Yedekleri h e sabının alacağında izlenir. Özel fonlar ise işletmede bırakılması zorunlu olan ve çeşitli sebeplerle ayrılan fonlardır ve 549 Özel Fonlar hesabının alacağ ında izlenir. Önceki dönemlerde oluşan ve dağ ıtılmamış karlar geçmiş yıllar karları olarak adlandırılır ve 570 Geç miş Yıll a r Karları hesabının alacağ ında izlenir. Önceki dönemlerde oluşan zararlar ise 580 Geçmiş Yıllar Zararları hesabının borcunda izlenir. Cari dönem net kar 590 Dönem Net Karı hesabının alacağında, cari dönem net zarar ise 591 Dönem Net Zararı hesabının borcunda izlenir. Yukarıda tanımlanan ve özkaynaklar kapsamındaki hesaplar, değerleme gününde mukayyet değerle değerlenir. Mukayyet değer ise YUK'nun 265. maddesinde, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır. Özkaynaklar kapsamındaki hesapların değerlernesi ve bunların dönem sonu işlemlerine ilişkin bilgilere izleyen kısımlarda yer verilmiştir.