Ülkemizin geride bıraktığı yıllarda geçirdiği ekonomik krizlerden bir çok bankanın olumsuz etki lendiği , bir kısmının ise yükümlülüklerindeki aksamalar nedeniyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna dahil edildiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Ülkemiz mali p iyasalarının gelişmesi ve yaşanması muhtemel krizIerin en az maliyetle atlatılabilmesi için, bankaların mali yapılarının güçlü olmasının önemi açıktır. Bunun için gerek daha önceki krizlerden çıkarılan bazı dersler nedeniyle gerekse ülkemizde faaliyette bulunan bankaların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki amacıvla çeşitli kanunlarda bazı düzenlemelere gidilmişti r. Bankaların mali yapılarının düzeltilmesine yönelik olarak Kurumlar Vergisi Kanununa (KVK) 4605 Say ı lı Kanun ile geçici 29. madde eklenmiştir. 4605 Sayılı Kanunun 7 maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 29. maddeye daha sonra 4684 Sayıl kanunun 18/F maddesiyle 6. ve 7.bentler eklenmiştir . Kurumlar vergisi Kanununun geçici 29.maddesinin 7. bendinde ; "7. (4684 say ı lı Kanunun 18/F maddesiyle eklenen bent, Yürürlük: 3 .7.2001 ) Türkiye'de faaliyette bulunan bankalarla ilgili olarak yukarıda yer alan hükümler, (5035 Sayılı Kanunun 48 inci maddesiyle değişen ibare, Yürürlük: 2.1 .2004; Geçerlilik: 1..1 .2004) Türkiye'de faaliyette bulunan özel finans kurumları ile tüzel kişiliğin sona ermesi şartı aranmaksız ı n yurt dışında kurulu bankaların Türkiye'deki şubeleri hakkında da uygulanır . " hükmüne yer ver i lmiştir . Bu nedenle makalemizin konusunu oluşturan 6. bende ilişk i n açıklamalarımııda Türkiye'de faaliyette bulunan bankalara yönelik değerlendirmelerimizin .bentte belirtilen kurumlar içinde geçerli olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekmektedir.
Günümüzün en yaygın tüketim vergilerinden olan katma değer vergisinin diğer tüketim vergilerinden en önemli ayrıcalığı bünyesinde bulundurduğu mahsup sistemidir. Mahsup sisteminde; her mükellef (nihai tüketiciler hariç) satışını yaptığı emtiaya ait hesapladığı katma değer vergisinden bu emtiayı alırken veya imal ederken ödediği katma değer vergisini indirim konusu yapmaktadır. Mükelleflerin indirim konusu yapacakları katma değer vergisi ile tıesapladıkları katma değer vergisinin sağlıklı bir şekilde tespitinin en önemli şartı , alış ve satışların 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen tevsik edici vesikalara dayandırılmasıdır. Bu yönüyle katma değer vergisi aynı zamanda belge düzeninin yerleşmesi ve işlemesi açısından da vergi mevzuatımız içerisinde önemli bir yere sahiptir. Katma değer vergisinin uygulanması belge düzeninin sağlanarak kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasında da önemli bir araçtır Ancak ülkemizde hem kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonomiye oranının yüksek olması , hem de uygulanmakta olan katma değer vergisi oranlarının fazla olması mükelleflerin alış ve satışlarını belgeye dc:.yandırmadan yapmalarının en önemli nedenidir. Mükellefler yukarıda sayılan nedenlerden dolayı belgesiz alış-verişe yönelmekte bu ise hem kayıtdışı ekonominin artması yoluyla kamunun en önemli finansman kaynağı olan vergi gelirlerinin azalmasına yol açmakta, hem de belgesiz alım satım yapanlar lehine belgeli alım satım yapanlar aleyhine haksız rekabete yol açmaktadır . Bu durum vergil~ndirmenin ana ilkeleri olan, vergilernede adalet ve eşitlik ilkelerine de aykırıdır. Bu tür aykırılıkların önlenmesi amacıyla 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunumuzun "Vergi sorumlusu" başlıklı 9 uncu maddesine 4008 sayılı Yasanın 30 uncu maddesi ile ikinci fıkra eklenmiştir. Yazımızın konusu da anılan fıkra hükmünün; irdelenmesi ve uygulanabilirliğinin tetkikine yöneliktir.