Satış sözleşmeleri veya diğer nedenlerle işletme tarafından üçüncü kişilerden alınan avanslar "alınan avanslar", yurtiçinden veya yurtdışından satın alınmak üzere sipariş edilen maddi duran varlıklarla ilgili yapılan avans ödemeleri de "verilen avanslar" hesabında izlenmekte olup bu hesapların değerleme yöntemleri ile ilgili gerek bilim çevreleri gerekse yargı organları arasında herhangi bir uygulama birliği bulunmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar idare tarafından belirlenmiş bir değerleme uygulaması var ise de bu uygulamanın temelini oluşturması gereken yasal altyapı olmadan kanun maddeleri ile ilgili yorum yapılarak olay irdelendiğinden, inceleme elemanları tarafından yazılan raporlarda idarenin görüşü ile çeliştikleri görülmektedir. Yasal boşluk çerçevesinde konu ele alınıp var olan değerleme yöntemleri ve kanun koyucunun gerçekleştirmek istediği amaç doğrultusunda yapılan yorumlar uygulamada standart oluşmasını engellerken konuya muhatap olan mükellef ve ilgili kişilerin uygulama konusunda ne yapmaları gerektiğini bilmedikleri ve sıkıntıya düştükleri gözlemlenmektedir. Bu sebeple avanslar ile ilgili bilim çevreleri, yargı organları ve idare tarafından yapılan yorumlara ve bize göre olması gereken değerleme yöntemine çalışmanın ilerleyen bölümlerinde yer verilecektir.
"3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 35. maddesi; "Malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vukubul- duğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vukubulduğu dönem içinde düzeltilir. Şu kadar ki, iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi şarttır." şeklindedir. Alıcı, nihai tüketici veya KDV Kanununa tabi vergi mükellefi olan gerçek veya tüzel kişi olabilir. Dolayısı ile iadeyi yapan kişilerin statüleri değişiklik gösterebilmektedir. Buna göre, madde hükmü ile malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vukubulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellefin bunlar için borçlandığı vergiyi, bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku- bulduğu dönem içinde düzelteceği hükme bağlanmıştır." Ancak, yukarıdaki şekilde düzeltme yapılabilmesi için, iade olunan malın; işletmeye fiilen girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ve beyannameye yansımış olması gerekmektedir.
Bu çalışmada, ülkemizde sıkça rastlanan kooperatif türleri içinde yer alan konut yapı kooperatifleri ve bu kooperatiflerinin Türk Vergi Sistemi içindeki yeri açıklanmaya çalışılacaktır.
Bu çalışmamızda, ülkemizdeki uzlaşma müessesi ile bazı ülkelerdeki uzlaşma uygulamaları hakkında bilgiler verilecek daha sonra mükelleflere uzlaşma müessesesi ile sağlanan menfaatlerin değerlendirilmesi açısından istatistiklerden faydalanarak bazı çıkarsamalar yapılacak ve Türkiye'deki mükellef sayıları ve denetim birimlerince yapılan inceleme sonuçları hakkındaki istatistikler ile uzlaşma sonuçları hakkındaki istatistikler karşılaştırılarak uzlaşma müessesesi bu istatistik? bilgiler ışığında değerlendirilecektir.
Vergi Kanunları ile mükellef ve sorumlulara çeşitli görevler yüklenmiştir. Bu görevlerin yerine getirilmemesi, geç ya da eksik yerine getirilmesi halinde, mükellef ve sorumlular belli yaptırımlarla karşılaşırlar. Ancak mükelleflerin önceden sezinleyemeyecekleri, önüne geçemeyecekleri ve iradeleri dışında bir takım olaylar meydana gelebilmektedir. Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun 13 üncü maddesinde mücbir sebep halleri sayılmıştır. Aynı Kanun'un 15 inci maddesinde de sayılan mücbir sebeplerden birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürelerin işlemeyeceği, dolayısıyla tarh zamanaşımının işlemeyen süreler kadar uzayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hükmün uygulanması için ilgililer tarafından mücbir sebebin ispat veya tevsik edilmesi ve idare tarafından söz konusu ispat veya tevsik araçlarının kabul edilmesi gerekecektir. Uygulamada mücbir sebep halleri içerisinde sayılmış olan ağır hastalık halinin ispatı konusunda bazı tereddütler ortaya çıkmaktadır. Söz konusu tereddütlerin ve bu tereddütleri giderecek çözüm önerilerinin açıklanması için bu çalışma yapılmıştır.