Değer, bir nesnenin, bir işin ya da hizmetin para ve benzeri bir şeyle ölçülebilen ederidir. Değerleme ise bu şeylerin değerinin biçilmesidir. Vergi Usul Yasasının 258'inci maddesine göre değerleme, vergi matrahının hesaplanması ile ilgili ekonomik değerlerin takdir ve tespitidir. Değerleme ölçülerinin neler olduğu aynı Yasanın 261'inci maddesinde belirtilmiştir. Vergi Usul Yasasının servetlerin değerlemesine ilişkin kuralları da 291-312'nci maddeler arasında düzenlenmiştir. Yapı kooperatifi payının karşılıksız geçişe konu olması ise veraset ve intikal vergisinin doğmasına neden olacaktır.
Ticari işlemlerin saptanması ve izlenmesi dönembaşı bilançosu ile başlar. Dönem içerisinde ortaya çıkan ticari işlemler tarih sırasına göre günlük deftere yazılırlar ve daha sonra ilgili büyük defter hesaplarına aktarılırlar. Dönem sonuna (12. ayın sonuna) gelindiğinde ise kontrol amacıyla genel geçici mizan düzenlenir. Genel geçici mizan düzenlendikten sonra sayım (envanter) işlemleri yapılarak kesin mizan düzenlenir. Muhasebe bakımından sayım yapmak önemli bir iştir. Çünkü, işletme yöneticileri işletmelerinin yıl sonu kar ya da zarar durumunu bilmek isteyeceklerdir. Öte yandan, vergi yasaları bakımından da vergi yükümlüleri yılda hiç olmazsa yılda bir kez sayım yapmak zorundadırlar. Günümüzde sayım sözcüğü, birçok anlama gelecek biçimde kullanılmaktadır.
Bir ülkede ekonomik etkinlik hacmi, kayıtlı ve kayıtdışı ekonomik etkinliklerin toplamında oluşur . Bu bütünün kayıtdışı ekonomi boyutu ülkemizde son yıllarda çok hızlı bir büyüme göstermiştir. Doğal olarak kayıtdışı ekonominin boyutlarının büyümesi ülkede; vergisizlik, borç, faiz, enflasyon, Türk parasından kaçış ve toplumsal huzursuzlukların oluşmasına neden olmaktadır. Öyleyse kayıtdışı ekonomi nedir? Kayıtdışı ekonomiyi, bilinen istatistik yöntemlere göre kestirilemeyen ve Kesintisiz Ulusal Gelir hesaplarını elde etmede kullanılamayan gelir yaratıcı ekonomik etkinlikler olarak tanımlayabiliriz. Vergisel anlamda kay ı tdışı ekonomi ise. vergi kaçırma ve vergiden kaçınma güdüsü ile vergi yönetiminin bilgi alanı dışında bırakılmış etkinliklerin bütünüdür. Her sektörün kendine özgü ekonomik yapısı ve çalışma düzeni vardır. Bazı sektörler yapıları gereği zor denetlenebilir sektörlerdir. Sektörün zor denetlenebilir olması ise, kayıtdışı çalışma yönünden bir avantaj olarak ortaya çıkmakta ve bu amaçla çalışanların gelirlerini gizleme eğilimi artmaktadır. Ekonomik yaşamı gözlemleyan ve toplumun farklı kesimlerinde de dile getirildiği üzere, gelirlerinin önemli bir kısmını kayıtlara geçirmediği ve yeterince vergi ödemedikleri genel kabul gören sektörlerden biri de emlakçılık sektörü (emlak komisyonculuğu)dür. Bu sektörde uğraşan herkes kayıtdışı ekonominin bir öğesi ve vergi kaçıran kişi değildir. Her sektörde, yasalara uymaya ve vergisini tam olarak ödemeye çaba gösteren kişi ve kuruluşların bulunduğu da bilinen bir gerçektir. Emlakçılık sektöründe çalışanlara emlak komisyoncuları ya da emlakçı, yapılan işe de emlak komisyonculuğu ya da emlakçılık denilmektedir.
Sanayi işletmelerinde üretilen mallarda dolaysız (direkt) ilkmadde ve malzeme giderleri, dolaysız işçilik giderleri ve genel üretim giderleri temel maliyet öğeleridir. Giderlerin belirlenmesi ise gider türü , gider yeri ve gider taşıyıcıları akışına göre yapılır. Işletmelerin standart maliyet dizgesi uygulaması durumunda dönembaşı ve dönemsonu mamul ve yarı mamul stoklarındaki farkların üretim maliyetine eklenmesi ya da çıkarılmasıyla satılan malın maliyetine ulaşılır. Ancak yarı mamul ve mamul değişimleri (farkları) tüm giderler içinde önemli bir yer tutmaz. Hizmet işletmelerinde satılan malın maliyeti söz konusu olmadığından, bunun yerine Satılan Hizmet Maliyeti hesaplanır. Bu da bir hesap dönemi içinde yapılan tüm giderlerin dökümünden oluşmaktadır. Maliye Bakanlığının 26.12.1992 tarih ve 21447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Tek Düzen Hesap Planının 62 numaralı hesap kümesinde satışların maliyeti hesapları toplanmıştır . Bu kümede yer alan hesaplar 620~ Satılan Mamüller Maliyeti, 621 - Satılan Ticari Mallar Maliyet, 622- Satılan Hizmet Maliyeti ve 623- Diğer Satışların Maliyeti hesaplarıdır. Işte yazımızın konusunu da sözkonusu hesapların açıklaması oluşturmaktadır.
Paranın genel bir değişim aracı olarak kullanılmaya başlanmasından önce, tüccar senetleri ve mal karşılığı kredi biçiminde ilkel banka işlemleri yapılmaya başlanmıştır. Bankalar, günümüzdeki yapılarına ticaret ve sanayinin geliştiği son çağlarda ulaşmışlardır. Döviz piyasası, bireylerin, firmaların ve bankaların yabancı para ya da döviz alım satımı yaptıkları örgütlü bir piyasadır. Bankalarararası bir piyasa olan döviz piyasası sermayenin uluslararasılaşmasıyla entegre bir nitelik kazanmıştır. Bankalar, döviz piyasasında hem müşterileıinin buyruklarını yerine getirmek için hem de kendi hesaplarına işlem yaparlar Döviz piyasasında yapılan işlemlerden birisi de arbitraj işlemleridir. Ülkemizde bankalar, kendilerine döviz pozisyonu tutma yetkisinin tanınmasıyla bh·likte arbitraj yapm.a olanağına sahip olmuşlardır. Arbitraj işlemleri çeşitli sınıflandırmalar yapılarak açıklanabilir.
Ülkemizde işletmelerin muhasebe işlemlerinin tek düzen hesap çerçevesinde düzenlenmesi çalışmaları yıllar öncesine dayanmasına karşın, Maliye Bakanlığı 213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 175 ve mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak Resmi Gazete'nin 26.12.1992 gün ve 21447 mükerrer sayısıyla "Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği" ni yayımlamıştır. Bu yazımızın amacı, katma değer vergisiyle ilgili hesapların tek düzen hesap planı içerisinden ayıklanarak, hesapların gerektirdiği ölçüde yasal belirlemelere de değinilerek açıklamalarda bulunulacaktır. Diğer bir deyimle, Katma Değer Vergisi Yasasının yükümlülere yüklediği tüm ödevlerin açıklamasının yapılması amacımız dışına çıkacağından, açıklamalarımız katma değer vergisi hesaplarının işleyiş ve açıklaması çerçevesinde yapılacaktır.
Devlet, halkın gereksinimlerini karşılayabilmek için yürütme organı aracılığıyla çeşitli hizmetleri gerçekleştirmek durumundadır. Bunun için de gelire gereksinmesi vardır. Devletin en önemli geliri vergilerdir. Nitekim devlette gelirindeki yetersizlik nedeniyle bir kısım yükümlülere ek vergiler salmış bulunmaktadır. Bilindiği üzere, 4 Mayıs 1994 tarih ve 3986 sayılı "Ekonomik Denge İçin Yeni Vergiler İhdası ile Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" yürürlüğe girmiştir. Sözkonusu yasanın 5, 6 ve 7 nci madde hükümleri ile BİR DEFAYA ÖZGÜ uygulanmak üzere net aktif vergisi çıkarılmıştır.