Vergi hukukunda mükellef veya sorumluların kanunlardan kaynaklanan vergi ödevleri esas itibariyle kendileri tarafından yerine getirilir. Ancak, diğer hukuk dallarında olduğu gibi vergi hukukunda da kanunlarda yer alan vergi işlemlerinin bazı hallerde kanuni temsilciler tarafından yerine getirilmesi zorunludur. Temsilci, başkasının nam ve hesabına hareket ederek, irade beyanı ile temsil ettiği kişiyi hak sahibi veya borçlu kılabilen kişidir. Temsilci, temsil yetkisini kanunlar veya sözleşmelerden alır. Kanuni temsilcinin yetkileri ve bu yetkilerin gereği gibi kullanılmamasından doğan sorumlulukları, kanunlarla belirlenmiştir. Kaynağını sözleşmelerin oluşturduğu temsilde ise temsild, temsil edilenin talimatıarına uygun davranmak zorundadır. Sözleşmelere aykırı hareket edenler özel hukuk hükümlerine göre sorumlu olurlar. Vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesi açısından her iki temsil türü de geçerlidir. Ancak, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bulunmayanlar veya bu hakları kısıtlı olanlar il.e tüzel kişilerin bu ödevlerinin yerine getirilmesinde kanuni temsil esastır. Vergi Usul Kanunu'nun lO'ncu maddesine göre, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilciler tarafından yerine getirilir. Yukarıdaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde vergi kanunları açısından kanuni temsildi mükelleflerin veya sorumluların vergi ile ilgili ödevlerinin zamanında ve tam olarak yerine getirilmesi konusunda (Vergi Kanunları ile) yükümlü kılınan kişi olarak tanımlanabilir.
Anayasa'nın "Dilekçe Hakkı" başlıklı 7 4'üncü maddesinde; "Vatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve T.B.M.M.'ne yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. Bu hakkın kullanılma biçimi kanunla düzenlenir." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm çerçevesinde çıkarılan 3071 sayılı "Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun" ile; dilekçe hakkının nasıl kullanılacağı ve kamu kurum ve kuruluşlarındaki yetkili makamların bu müracaatlar hakkında uymaları gereken usul ve esaslar açıklanmıştır. Vergi Kanunlarında ihbar müessesesi ile ilgili bir düzenleme bulunmadığı için ihbar dilekçesinin ve dolayısıyla vergi kayıp ve kaçağıyla ilgili ihbarların da bu kanun çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.Ancak, bu dilekçelerin değerlendirilmesinde ilgili vergi kanunlarıyla birlikte, 1905 sayılı Kanun'un da dikkate alınması gerekecektir.
Günümüzde, özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler için çok büyük önem taşıyan eğitim, öğretim, spor ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması bakımından özel sektörün teşvik edilmesi şarttır. Bunun en önemli yöntemlerinden birisi de vergi teşvikleridiL işte; eğitim, öğretim ve sporu- teşvik etmek ve bu hizmetler ile sağlık hizmetlerinin özel sektör tarafından yürütülerek devletin bu konudaki yükünü hafifletmek amacıyla 3239 sayılı Kanunla getirilen eğitim, öğretim ve sağlık işletmelerinde kazanç istisnası, 1..1.1986 tarihinden itibarenyürürlüğe girmiştir. Gelir Vergisi Kanununa 3239 sayılı Kanunun 41. maddesiyle eklenen mükerrer 20. maddede soz konusu ıstisna hükmü aşağıdaki şekilde yer almış bulunmaktadır. "Okul, kreş ve spor tesisleri ile SO yatak (Kalkınmada öncelikli yörelerde 3S yatak) kapasitesinden az ohnamak üzere, yurt ve sağlık tesislerinin (Huzurevleri dahil) işletilmesinden elde edilen kazançlar, ilgili bakanhğın görüşü alınmak suretiyle Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde S yıl süreyle Gelir Vergisinden istisna tutulurlar. İstisna, kuruluşların faaliyete geçtiği tarihten itibaren başlar: Bu kuruluşların kalkınmada öncelikli yörelerde kurulması halinde bunlardan elde edilecek kazançlar yukarıdaki şartlar dahilinde 10 yıl süreyle gelir vergisinden müstesna tutulur." Sözkonusu istisna Kurumlar Vergisi mükellfleri için de uygulanmakta olup; 3239 sayılı Kanunun 7 4. maddesi ile Kurumlar Vergisine eklenen 8. maddenin 15 bendinde yukarıdaki hükümler aynen yer almakta ancak, buna ilaveten; " ... Bu kazaçlar Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesine göre tevkifata tabi tutulmaz. Ortaklara dağıtımı kar dağıtımı sayılmaz." hükmü getirilmektedir. istisna hükümlerinin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca yayımlanan (sırasıyla); 31 Seri No.'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği, 27.06.1988 tarih ve GVK/40080 sayılı Genel Yazı, 1989/9 Sıra No.lu Gelir Vergisi İç genelgesi ve 41 Seri No.lu Kurumlar Genel Tebliğinde açıklanmıştır. Bunun yanında ilgili bakanlıkların konu ile ilgili görüşleri de yayımlanan yönerge, yönetmelik ve genelgeler ile Maliye ve Gümrük Bakanlığına gönderilen yazılarda yer almıştır. Söz konusu mevzuat hükümlerine göre istisna konusundaki usul ve esasları aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.