Yeni yatırım yapılması yada mevcut yatırımların genişletilmesi esnasında özkaynak yetersizliği, kredi ve finansman ihtiyacı her zaman güncelliğini koruyan mali sorunların başında yer almaktadır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikiminin yeterli düzeyde olmaması yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Üretim faktörleri olarak bilinen emek, sermaye, doğal kaynakları biraraya getirip bunları insanoğlunun istifadesine sunan girişim yeteneğidir. Sözkonusu yeteneğin kendisinden beklenen işlevi gerçekleştirebilmesi, günümüzün hızlı teknolojik gelişmeleri de göz önüne alınırsa herşeyden önce mali güce bağlıdır . Günümüzde mali imkanlar ile müteşebbisliğin aynı kimsede bulunması pek ender bir durumdur. Para ve sermaye piyasalarının kurulması ile tasarruf sahipleri ile girişimcileri biraraya getirip karşılıklı çıkara dayalı bir yapıyı kurma çabasını gündeme getirmiştir. Leasing, özellikle yatırım mallarının kiralaması, uzun geçmişe sahip bir olaydır. Tarihte ilk leasing fikrinin M.Ö.350 yıllarında eski Yunanlılar tarafından ortaya atıldığı ileri sürülmektedir. Aynı şekilde 11. yüzyılda Venediklilerin o zamanlarda çok pahalı olan gemiyi ticari gemi sahiplerine kiralamaları da bir nevi leasing uygulaması olarak nitelendirilmektedir. Anglo Amerikan kökenli olan Leasing (Finansal Kiralama) 1930'1u yıllarda Amerikan ekonomisinin yaşadığı darboğazdan sonra, yatırım yapmak isteyen ancak özkaynak ve kredi olanakları sınırlı girişimcilere yeni bir çözüm, yeni bir finansman kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Finansal Kiralama sistemi bugün Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve birçok Uzakdoğu ülkesinde başarıyla uygulanmakta ve büyüyen ekonomilerde toplam yatırımların %30'u Leasing şirketlerince gerçekleştirilmektedir .Finansal Kiralama ilk defa kara Avrupası hukuk sistemlerine ve 10.6.1985 tarih ve 3226 sayılı "FInansal Kiralama Kanunu" ile hukuk sistemimize girmiş bulunmaktadır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra değişik tarihlerde kanun, bakanlar kurulu kararı ve yönetmelikler yayınlanmıştır. Vergi mevzuatımııda da bu konu ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan hareketle yazımızda öncelikle Leasing uygulamasının mahiyeti, konusu ve özellikleri açıklanacaktır. Bilahare Leasing ile ilgili yasal düzenlemeler, ülkemizdeki leasing uygulamasına ait son durum ve yasal düzeniemelerin uygulanması aşamasında görülen aksaklıklar ile Leasing'in muhasebe uygulamasına ilişkin açıklamalara bundan sonraki sayımııda devam edilecektir.
Kooperatiflerin, sahip oldukları gayrimenkullerini kiraya vermeleri halinde, muafiyet şartlarından "münhasıran ortaklara iş görme" şartını ihlal etmiş olacaklarından kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmaları mümkün olmayacaktır. Bu durum da, kooperatifierin kurumlar vergisine tabi olmaları gerektiğinden mükellefiyet kayıtlarının tesisi gerekir. Öte yandan, kurumlar vergisi kanunu'nun 20. maddesinin ikinci fıkrasında kooperatiflerin gelirlerinin Gelir Vergisi Kanunu'nun 84. maddesine göre tevkifata tabi tutulan gayrimenh.'Ul kira gelirlerinden ibaret bulunması halinde bu kira gelirleri için beyanname verilmeyeceği, hükme bağlanmıştır. Bilindiği üzere, 1989/3 seri no.lu kururnlar vergisi iç genelgesinde açıklandığı üzere tevkifata tabi tutulan bu gelirlere, tevkifata tabi tutulmuş olan mevduat faizleri de dahil edilmiştir. Buna göre, gayrımenkul kira gelirleri nedeniyle kurumlar vergısı mükellefiyeti tesis edilmesi gereken kooperatiflerin, mevduat faizi dışında başka geliderinin olmaması ve bu gelirlerin tevkifata tabi tutulmuş olması halinde, beyanname vermeyeceklerdir. Ancak bu kooperatifler kurumlar vergisi mükellefi olduklarından, beyanname verme dışında mükellefiyetle ilgili diğer ödevlerini yerine getirecekleri tabiidir. Buna göre, anılan kooperatiflerin terkini söz konusu değildir . Diğer taraftan, kooperatifiere ait gayrimenkullerin bir bedel karşılığı olmaksızın kiraya verilmesi halinde kurum kazancının tespiti ve gelir vergisi tevkifatı kanunlarının kurumlar vergisi ve gelir vergisi Kanununun ilgili hükümler çerçevesinde mükellef bazında çözümlenmesi gerekmektedir.