VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Sayıştay Başdenetçisi

Yusuf CUMHUR





  • 5393 sayılı Belediye Kanunu belediyelere bir takım imtiyazlar vermiştir. Belediyeler kanunla verilen bu imtiyazları bizzat kendileri kullanabilirken, kanunun verdiği yetki çerçevesinde başkalarına da kullandırabilirler. Söz konusu imtiyazların belediyelerce kullanılmasında ve bu imtiyazların başkalarına kullandırılmasında KDV doğmaktadır. Uygulamada bu hususlarda bir takım tereddütler doğmakta ve bazı belediyelerde yanlış uygulamalar yapılmaktadır. Bu çalışmada, belediyelerin imtiyazlarına ilişkin KDV uygulaması anlatılmaya çalışılacaktır.

  • Bugün itibariyle yasama, yürütme, yargı ve bağımsız kurumlardan neredeyse tamamında çalışan devlet memurları ve seçilmişlerin maaş ve aylıkları, en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarının fiilen aldığı maaşa endeks- lenmiş durumdadır. Dolayısıyla başbakanın, bakanların, milletvekillerinin, yüksek mahkeme başkanları, üye ve başsavcılarının, hâkim ve savcıların, düzenleyici ve denetleyici kurum ve kuruluşların başkan, üye, yönetici ve uzmanlarının, Başbakanlığa bağlı Hazine, Dış Ticaret, DPT Müsteşarları, yönetici ve uzmanlarının maaş ve aylıkları Başbakanlık Müsteşarı maaşına endeks- lenmiştir. Maaşların Başbakanlık Müsteşarı maaşına endekslenmesinin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında, maaşların enflasyona karşı erimesinin önlenmek istenmesi gelmektedir. Ancak Başbakanlık Müsteşarına fiilen yapılacak ödemenin, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmesi ve bu kararın Resmi Gazetede yayınlanmamış olması, bu maaşın bazı unsurlarının gelir vergisinden istisna tutulması başlı başına sorun olmaktadır. Bu makalede bu sorunların neler olduğu anlatılmaya çalışılacaktır.

  • Anayasamızın 130 uncu maddesinin ikinci fıkrasında; Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumlarının kurulabileceği hükmü yer almaktadır. Yükseköğretim, eğitimin pahalı bir kademesidir. Yükseköğretim maliyetinin tamamına yakın bölümünün Devletçe karşılanması anlayışı büyük boyutlarda maddi kaynak gerektirmektedir. Anayasamız özel girişimcilerin üniversite kurmalarına imkân vermezken, kazanç amacına yönelik olmamak koşuluyla vakıfların üniversite kurmalarına imkân sağlamaktadır. Ülkemizde 94'ü Devlet, 36'sı vakıf olmak üzere toplam 130 üniversite bulunmaktadır. İlk kez 1984'de vakıf üniversitesi statüsünde Bil- kent'in kurulması ile Türk yükseköğretimine giren vakıf üniversitelerinin sayısı giderek artmış ve bugün itibarıyla da 36'ya ulaşmıştır. Vakıf üniversitelerin hızla artması için devlet desteğinin de verilmesi gerekmektedir. Bu, doğrudan gelir aktarımı suretiyle olabileceği gibi vergi teşvikleri şeklinde de olabilir. Bu makalede, vakıf üniversiteleri ve bunlara bağlı olarak faaliyet gösteren hastaneler ile vakfa bağlı okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okullarının kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile olan ilişkilerine değinilmeye çalışılacaktır.