Bilindiği üzere, 1980 sonrasında Dünyada uygulanan küreselleşme politikalarının da etkisiyle finansal piyasaların liberalizasyonu, dünya ekonomisi üzerinde birçok olumlu etki yaratmasına rağmen, bu süreç bazı maliyetleri ve para hareketlerinin olumsuz etkilerini de beraberinde getirmiştir. Sermaye hareketleri üzerindeki sınırlamaların ve kontrollerin kaldırılması ve piyasaların deregülasyonu, uluslar arası bir nitelik taşıyan karapara aklamayı da kolaylaştırmıştır. Diğer bir ifade ile karapara aklayıcılarının da küreselleşmesini sağlamıştır. Aklama sürecinden geçen karapara, yasal ekonominin temellerini çökerttiği gibi söz konusu ülkenin egemenlik ve güvenliğine de zarar vermektedir. Bu nedenle, karaparanın bu ekonomik ve sosyopolitik etkileri dolayısıyla bu kavram 1980' li yıllardan itibaren dünya kamuoyunun ilgisini çekmiş, bu çerçevede yaklaşık son yirmi yıllık süreç içerisinde birçok ülke karaparaya yönelik yasalar çıkartmış, karapara aklarnayı suç saymıştır. Türkiye'de de 19 Kasım 1996 tarihinde 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkındaki Kanun yürürlüğe girmiştir. 4208 Sayılı Kanunda, yer alan öncül suç kavramına rüşvet, devlet ihalelerine fesat karıştırma, bankaların içinin boşaltılması gibi bir takım yolsuzluklarla ilgili bazı suçlar dahil edilmemiştir. Bunlardan rüşvet, 2.1.2003 tarihinde çıkarılan 4782 sayılı Kanunla önce Türk Ceza Kanununda gerekli değişiklik yap ı lmak suretiyle bilahare 4208 sayıl ı kanun kapsamına dahil edilmiştir , dolayısıyla rüşvet, öncül suç kapsamına alınmıştır.

Açıklamasıİndir
Makale

Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.