VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettiş Yardımcısı

Özgül AKKOÇ





  • Bu çalışmada, işletmelerin ileride tahakkuk edecek ve ödenecek borç alacak ilişkileri için yapılan bir miktar ödeme olan ?sipariş avanslarının? değerlemesi, değerleme işleminin vergi matrahı üzerindeki etkisi ve ilgili hesabın döviz cinsinden olması halinde kur değerlemesinin yapılıp yapılmayacağı konuları ele alınmıştır. Özellikle döviz cinsinden alınan ve verilen sipariş avanslarının değerlemesi konusundaki tartışmalara Gelir İdaresi Başkanlığı son zamanlarda çıkarmış olduğu özelgelerle son vermiş olup, tartışmaların kaynağını ise eskiden günümüze devam eden kon- jonktürel dalgalanmalar oluşturmaktadır. Dolayısıyla sipariş avansları, bu görüş farklılıkları ile birlikte ele alınıp kanunlar, özelgeler ve danıştay kararları çerçevesinde açıklanmaya çalışılacaktır.

  • Bu çalışmada, neredeyse Türkiye?nin her yerinde faaliyet gösteren demeklerin ve derneklere ait iktisadi işletmelerinin hukuki mahiyeti ile faaliyetlerinin doğal bir sonucu olan gelirlerinin vergisel anlamda değerlendirilmeleri konuları ele alınmıştır. Mükellefiyet bakımından iktisadi işletmelerden farklı avantajlara sahip olan derneklerin, zaman zaman dernek adına kabul edilen bağışları iktisadi işletmelerine aktardıkları görülmektedir. Aynı şekilde iktisadi işletmelerinde elde ettikleri karları derneğe aktarmaları söz konusu olabilmektedir. Bu iki ayrı tüzel kişiliklerin vergisel yükümlülüklerinin farklı olduğu düşünüldüğünde bu aktarım mekanizmasının hesap ve işlemleri üzerindeki etkisi de değişmektedir. Kar aktarımıyla işletmede daha düşük karlar ve doğal olarak daha düşük bir vergi olarak ortaya çıkan bu etki kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan derneklerin kabul ettikleri bağışlarının aktarılması da iktisadi işletmelerinde bir gelir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmanın sonraki bölümlerinde bu durum kanunlar, yönetmelikler ve özelgeler çerçevesinde daha detaylı olarak açıklanmaya çalışılacaktır.

  • Ekonomik sistemin önemli bir unsuru olan meslek hayatı, ülkemizde hatta dünyada birçok sektöre ve sektörler de iş kollarına ayrılmaktadır. Söz konusu iş kollarının bazılarında hayati riskler, mesleki kazalar ve mesleki hastalıklar her zaman ihtimal dahilindedir. İşçi ve işverenlerin birbirlerine karşı yükümlülükleri göz önünde bulundurulduğunda meslek risklerinin minimize edilmesi için bir takım önlemler alınması gerekmektedir. Bu bağlamda ülkemizde 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu kanuna paralel olarak İş Güvenliği Uzmanlığı müessesi getirilmiştir. Birçok sektörde farklı servisleri bulunması ve günümüz meslek sorunlarının çözümü olarak revaçta olması sebebiyle iş güvenliği uzmanlığının nasıl vergilendirileceği de önem kazanmaktadır. Özel sektör veya kamu sektörü içinde kendi nam ve hesabına veya bir işverene bağlı olarak çalışan iş güvenliği uzmanlarının ne şekilde vergilendirileceği ise vergi kanunları, tebliğler ve özelgeler ile yardımcı mevzuat kaynakları ışığında açıklanmaya çalışılacaktır.

  • Yaşadığımız coğrafi alanların afet riski altında bulunması insanların can ve mal kaybına karşı önlem alınması gereğini doğurmuştur. Maddi ve manevi kayıplar ile can kayıpları şeklinde ortaya çıkan bu olumsuz etkiler toplumları sosyal ve psikolojik olarak da derinden etkilemektedir. Ülkemizde yaşanan 17 Ağustos 1999 tarihindeki Gölcük merkezli deprem felaketi bu durumun acı örneklerinden biridir. Dolayısıyla bu afetlerin neden olduğu hasarlarla birlikte riskli durumda bulunan yapıların da tespit edilerek yenilenmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda yapılan yasal düzenlemeler kentsel dönüşüm projeleri ile riskli ve hasarlı yapılardan yararlanan kişilerin dönüşüm sürecindeki konut ihtiyacına yönelik yardımların yapılmasını da beraberinde getirmiştir. Çalışmamızda kentsel dönüşüm kapmasında elde edilen kira yardımlarının vergilendirilip vergilendirilmeyeceği, bu kapsamda herhangi bir istisna ve muafiyet uygulamalarının olup olmadığı vergi kanunları ve ilgili mevzuat ışığında açıklanmaya çalışılacaktır.