VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi, Hazine ve Maliye Bakanlığı

Burak DEMİRKAN





  • Gelir Vergisi Kanunu’nda düzenlenen yedi gelir unsurundan birisi olan ücret gelirleri esas olarak iki farklı yönteme göre vergilendirilmektedir. Bu yöntemlerden birincisi, ücret gelirlerinin gerçek ücretler yönünden vergilendirilmesi olup, ikinci yöntem ise diğer ücretler yönünden vergilendirmedir. Ödemelerin gerçek ve safi tutarları dikkate alınarak vergilendirilmesi öngörülen ücret gelirleri ile ilgili olarak, vergilendirileceği takvim yılı içerisinde işveren değiştiren mükelleflerin vergilendirilmesi hususu uygulamada tereddüt yaratan konulardan birisidir. Çalışmamızda öncelikle ücret gelirlerinin vergilendirilmesi hususuna kısaca değinilecek olup, yıl içerisinde işveren değiştiren mükelleflerin vergilendirilmesi konusu uygulamaya yön veren özelgeler ve örnekler yardımıyla açıklanacaktır.

  • Veri merkezleri, veri depolama, yedekleme, kurtarma, veri ve ağ yönetimi gibi hizmetleri sunan yerler olarak tanımlanabilir. Teknolojik gelişmeler ile birlikte, günlük hayatta sürekli olarak veri üretilmekte ve veriye duyulan ihtiyaç artmaktadır. Son yıllarda dijital uygulamaların yaygınlaşmasıyla söz konusu işlemler daha da önemli hale gelmiş olup, fiziki sınırları olmayan bir ortamda gerçekleşen bu işlemler hesaba katılmadan hazırlanan mevzuatlar, günümüzde yetersiz kalmaktadır. Çalışmamızda özellikle son yıllarda artan bir pazar payına sahip veri merkezlerinde gerçekleştirilen işlemlerin ile ilgili vergi kayıplarının yaşandığı durumlar üzerinde durulacak olup, söz konusu kayıpların yaşanmaması için getirilebilecek çözüm önerilerine yer verilmiştir.

  • Vergi mevzuatımıza Gelir Vergisi Kanunu mükerrer 121’nci maddesinde “vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlığı altında yeni bir müessese ihdas edilmiş bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile vergi affı niteliğindeki kanunların, vergisini tam ve zamanında ödeyen uyumlu mükelleflerde yarattığı rahatsızlığın giderilmesi ve söz konusu mükelleflerin gönüllü uyumunun artırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda öncelikle maddenin kapsamından bahsedilecek olup, ilerleyen bölümlerde konu ile ilgili karşılaşılan sorunlara ve çözüm önerilerine yer verilecektir.

  • Son yıllarda Türkiye’de yaygın olarak uygulanmakta olan kısa süreli konut kiralama işlemleri, düşük sermaye ile yüksek gelir elde etmek elde etmek isteyen konut sahipleri tarafından tercih edilen bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu faaliyetler neticesinde, güvenlik açıkları, rekabet eşitsizliği ve vergisel kayıplar meydana gelmekte olup, bu durum ülke ekonomisine oldukça zarar vermektedir. Konu ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve buna ilişkin işlemlerin tespitine yönelik etkin bir denetim mekanizmasının devreye sokulması yerinde olacaktır.

  • Dönem sonu işlemleri, muhasebe ilkeleri doğrultusunda hesap dönemi sonunda yapılan değerleme ve envanter işlemlerini kapsamaktadır. Değerleme konusunda kesin hükümler taşımayan 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu yerini, dönem sonu işlemlerinin ihtiyaca ve gerçeğe en uygun haliyle gerçekleştirilmesi gerektiğini ilkesine dayanan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa bırakmıştır. Sermaye piyasası mevzuatında ise dönem sonu işlemleri, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda yer alan düzenlemelerden ziyade, Uluslararası Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları ile uyumlu olan Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları esaslarında yer alan ilkeler doğrultusunda açıklanması yoluna gidilmiştir.

  • Son yıllarda bilişim sektöründe yaşanan gelişmelerle birlikte, eğitim hizmetlerinin internet üzerinden verilmesi yaygınlaşmaya başlamıştır. Böylelikle bireyler, internet bağlantısı olan herhangi bir yerden kolaylıkla söz konusu hizmeti alabilmektedir. Ulusal sınırları olmayan bir ortamda gerçekleşen bu işlemler, küresel düzeyde giderek artan bir pazar payına sahip olmaya başlamıştır. Çalışmamızda öncelikle bu işlemlerin kapsamı, özellikleri ve türleri, ardından da söz konusu işlemlerin vergi mevzuatındaki yeri ve bu konuda vergisel kayıpların yaşanmaması için getirilebilecek çözüm önerilerine yer verilmiştir.

  • İş ortaklıkları, ilk defa 3239 sayılı Kanun'la Kurumlar Vergisi Kanunu'na girmiş, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 1 Seri No.'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile de çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. İş ortaklığı kurulması ve bu şekilde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesine ilişkin düzenlemeler yer almasına karşılık, halen bu konuda ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemesi vergi mevzuatında çeşitli boşluklara yol açmaktadır. Makalemizde iş ortaklıklarının kapsamı, genel özellikleri, zarar mahsubu, kazancın beyanı ve ne şekilde vergilendirileceği gibi hususlar ele alınacaktır.

  • Son yıllarda üzerinde en çok konuşulan konulardan birisi olan bulut bilişim işlemleri, çeşitli uygulama ve yazılımların, internet üzerinden erişime açık olan farklı sunucular üzerinden elde edilebilmesi olarak tanımlanabilir. Günümüzde akıllı telefonların ve tabletlerin yaygınlaşmasıyla, bilişim ekonomisinde yükselen bir pazar payına sahip olan sosyal paylaşım siteleri de bulut bilişim işlemlerinin sağladığı hizmetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu işlemlerin kapsamı, yazılım, donanım, dosya saklama ve barınma gibi ihtiyaçların farklı bir erişim noktasında yer alan bir bilgisayardan internet bağlantısıyla sunulması olarak belirlenebilir. Ulusal sınırları olmayan bir ortamda gerçekleşen bulut bilişim işlemleri dikkate alınmadan hazırlanan mevzuatlar, günümüzde yetersiz kalmaktadır. Çalışmamızda özellikle son yıllarda artan bir pazar payına sahip olan bulut bilişim işlemlerinde vergi kayıplarının yaşandığı durumlar üzerinde durulmuş olup, söz konusu kayıpların yaşanmaması için getirilebilecek çözüm önerilerine yer verilmiştir.

  • Geçici vergi, gerçek usulde vergilendirilen gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme döneminin gelir ve kurumlar vergisine mahsuben üçer aylık kazançları üzerinden hesaplanarak ödenen peşin bir vergi uygulamasıdır. Gelir vergisi mükellefleri, öncelikle ilgili hesap döneminin 3, 6, 9 ve 12 aylık mali tablolarını esas alarak geçici vergi dönem kazancını, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120. maddesi hükmüne göre belirleyecek olup, geçici vergiye tabi kazançlarının tespiti sırasında gelir vergisi beyannamesinde dikkate alabilecekleri tüm indirim ve istisnalardan yararlanabilirler. Geçici verginin mahsubu ve iadesi ile tevkif yoluyla kesilen vergilerin mahsubu ve iadesine ilişkin açıklamalar 252 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada tüm bu hususlar yer alacak olup, bunun dışında geçici vergi ile vergilerin mahsubu ve iadesi konusunda özellikli hususlara ve çözüm önerilerine yer verilecektir.

  • 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda düzenlenen yedi gelir unsurundan birisi olan ücret gelirleri temel olarak iki farklı yönteme göre vergilendirilmektedir. Bu yöntemlerden birincisi, ücret gelirlerinin gerçek ücretler yönünden vergilendirilmesidir. İkinci yöntem olan diğer ücretler ise, GVK 64'üncü maddede düzenlenmiştir. Ödemelerin gerçek ve safi tutarları dikkate alınarak vergilendirilmesi öngörülen ücret gelirlerinde, istisna ve muafiyet hükümleri, engellilik indirimi ve asgari geçim indirimi gibi konular, kanunda ve tebliğlerde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Çalışmamızda, ücret gelirlerinde özellik arz eden hususlar; uygulamaya yön veren özelgeler ve örnekler yardımıyla açıklanmış olup, ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde revize edilmesi gereken hususlara ilişkin çözüm önerilerine de yer verilmiştir.

  • Değerleme kavramı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 258'inci maddesinde tanımlanmıştır. Söz konusu maddeye göre değerleme, vergi matrahların hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir. Aynı Kanun'un 186'ncı maddesinde, mevcutların, alacakların ve borçların işletmeye dâhil iktisadi kıymetleri ifade ettiği belirtilmiştir. Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenmektedir. Ülkemizde henüz döviz borsası kurulmadığından, değerleme her yılsonu itibariyle Maliye Bakanlığı tarafından tespit ve ilan olunan kurlarla yapılmaktadır. Bakanlık tarafından dönem sonu itibariyle belirlenen kurlar Vergi Usul Kanunu genel tebliğleri ile duyurulmaktadır. Senede bağlı alacak ve borçlarla ilgili olarak reeskont işlemi yapma konusunda, banka, banker ve sigorta şirketleri dışındaki mükelleflere serbesti tanınmıştır. Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutan mükelleflerin, aynı şekilde borç senetlerini de reeskonta tabi tutmaları gerekmektedir.

  • Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanunu 5'inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine göre; kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmaz ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı belli şartlar altında kurumlar vergisinden müstesnadır. Burada kanun koyucunun amacı kurumların mali yapılarının güçlendirilmesi ve bazı kaynaklarının daha efektif olarak kullanılmasının sağlanmasıdır. Söz konusu istisna ile ilgili olarak; istisna uygulamasına konu olabilecek unsurlar, istisnanın uygulanmasında iki yıllık sürenin tespiti, özel fon hesabı, taşınmaz ticareti ve menkul kıymet ticareti ile uğraşan mükelleflerin istisna karşısındaki durumu, kamulaştırma, finansal kiralama ve istisnaya konu unsurların satışından doğan zarar hallerinde oluşabilecek hususlar gibi başlıklarda tartışmalı konulara yer verilmiştir. Ayrıca çalışmamızda, Yeni Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nda istisnanın ne şekilde uygulanacağına ilişkin açıklamalara da değinilmiştir.

  • 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 229'uncu maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. 397 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ne göre e-Fatura, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt fatura ile hukuki açıdan aynı niteliklere sahiptir. E-Fatura uygulaması, elektronik belge olarak düzenlenen faturaların tarafları arasında dolaşımı ile ilgili oluşturma, gönderme ve alma zamanı gibi önemli kayıtların tarafsız bir biçimde tutulmasını sağlamak ve elektronik belge olarak oluşturulmuş herhangi bir belgenin sıhhatinden (format ve standartlara uygunluk, göndericinin kimliği ve doğruluğu, elektronik belgenin geçerliliği ve içeriğinin bütünlüğü) emin olmak amacı ile Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından oluşturulan uygulamanın genel adıdır. E-fatura, güvenilir olma, maliyet etkinliği sağlama ve ödeme süreci ile ilgili avantajlarından dolayı gelişmekte olan ekonomilerde giderek yaygınlaşan bir düzenlemedir. Geçiş sürecinin zorluğundan dolayı, uygulamanın kademeli bir şekilde yaygılaştırılması planlanmaktadır. 14.12.2012 tarih ve 28497 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 421 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği'ne ilişkin açıklamaların yer aldığı 08.02.2013 tarih ve VUK.58/2013.03 Sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ve 21.02.2013 tarih ve 28566 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 424 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile elektronik fatura uygulamasından yararlanma usul ve esaslarında değişikliğe gidilmiş olup, yazımızda yapılan son değişikliklere ilişkin açıklamalara yer verilecektir.

  • Bu makalemizde, 7/A ve 7/B maliyet hesaplarının işleyişi ve dönem sonu işlemlerine ilişkin açıklamalara yer verilecektir.

  • Son yıllarda birçok ülke, kamu hizmetlerini disiplinli bir yönetim anlayışı ile gerçekleştirmek, artan bütçe açıklarını kapatmak, siyasi otoritenin devlet harcamalarını oy maksimizasyonu sağlama aracı olarak kullanmasını önlemek, borçlanma mekanizmasına yasal bir üst sınır koymak, bütçe disiplinini kalıcı hale getirmek ve uzun dönem maliye politikalarının sürdürülebilirliğini sağlamak gibi amaçlarla bu kuralları uygulamaktadır. Mali kurallar, şeffaflığın sağlanmasında, ekonomik istikrarın oluşturulmasında ve kamusal etkinliğin gerçekleştirilmesinde oldukça önemli olup, yasal bir çerçeveye kavuşturulduğunda, ülkelerin kredibilitelerini arttıran bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle bazı devletler kendi inisiyatifleri ile bazıları uluslararası anlaşmaların gereği olarak, bazıları ise finansal kurumların dikte ettiği şartların sonucunda anayasalarında, mali sorumluluk kanunlarında, uluslararası anlaşmalarda ya da politika metinlerinde düzenledikleri mali kuralları benimsemektedir.

  • Elektronik ticaretin vergilendirilmesinde mükellefin kim olduğunun saptanması, vergilendirilecek unsurun tesbiti, vergiyi alacak idarenin belirlenmesi ve verginin sistematik bir şekilde toplanması gibi hususların yanında ülkeler açısından, yeni bir ekonomik çevrenin ve bu çevrede ortaya çıkan gelir ve kârların mevcut vergi kanunları çerçevesinde nasıl sistem içine alınacağı veya eğer değiştirilecekse yeni sistemin nasıl oluşturulacağı ve en azından bu aşamada vergi matrahının erimesiyle ortaya çıkacak gelir kayıplarının mali etkisi ve nasıl telafi edileceği konuları dikkate alınmalıdır.