VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettiş Yardımcısı

Yasin ŞEN





  • Vergi kanunlarının uygulanması bakımından, mükelleflerin diğer kişilerle olan ticari faaliyetlerinin belgelendirilmesi mecburidir. Ancak kanun koyucu, mükellefler tarafından yapılan bazı harcamaların belgeye dayandırılma şartını aramamaktadır. Bu durumda mükellefler, yapmış oldukları ancak belge- lendiremedikleri bazı giderleri vergilendirilecek kazançtan indirilebilmektedir. Durum böyle olmakla beraber mükelleflere tanınan bu kolaylık sınırsız değildir. Kanun koyucu bu düzenlemenin çerçevesini çizerek kötüye kullanımını engellemektedir. Bu düzenlemeden faydalanmak isteyen mükelleflerin de olayın gerçek mahiyetine göre hareket etmesi ve yapmış oldukları giderlerin gerçek tutarını yasal defterlerine kaydetmeleri gerekmektedir. Bu çalışmamızda, mükelleflerin yapmış oldukları giderlerin mutlaka belgeye dayandırılması gerektiği, bu durumun istisnalarının neler olduğu, belgeye dayandırılmayan harcamaların gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı, bu işlemlerle ilgili KDV nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ve konu ile ilgili özellik arz eden bazı hususlar; yürürlükte bulunan yasal düzenlemeler, idarenin görüşü ve kendi görüşlerimizi de içerecek şekilde ortaya konulmaya çalışılacaktır.

  • Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80'inci maddesinde değer artış kazancı sayılan haller altı bent halinde düzenlemiştir. Ayrıca anılan kanunun "Safi Değer Artışı" başlıklı mükerrer 81'inci maddesinde ise elde edilmiş olan değer artış kazancından safi değer artış kazancına ulaşılabilmesi için nelerin gider olarak dikkate alınabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Yani Gelir Vergisi Kanunu'nda yer alan altı kazanç ve irat türünde olduğu gibi değer artış kazancında da gider yazılabilecek unsurlar kanunun mükerrer 81'nci maddesinde düzenlenmiştir. Ancak söz konusu maddede belirtilmiş olmasa da, değer artış kazancının elde edilmesi amacıyla kullanılan yabancı kaynaklardan doğan finansman giderleri safi değer artış kazancının tespitinde dikkate alınabilecek midir? Çalışmamızın konusu teşkil eden bu husus mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilecektir.

  • Şirketler genel olarak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenmiş fakat bu kanun şirketin tanımını bizzat yapmamıştır. Şirketin tanımı Borçlar Kanunu'nun 520'nci maddesinde "Şirket bir akittir ki onunla iki veya ziyade kimseler, saylerini ve mallarını müşterek bir gayeye erişmek için birleştirmeyi iltizam ederler." şeklinde yapılmıştır. Şirketler, Ticaret Kanunu'nda; kolektif şirket, komandit şirket, anonim şirket, limited şirket; Borçlar Kanunu'nda ise adi şirket şeklinde düzenlenmiştir. Bu çalışmamızda, yukarıda sayılan şirket türlerinde ortaklığı bulunan şahısların ölmesi halinde mirasçılara düşen sorumlulukların neler olduğu, bu şirket ortağından varislerine kalan mirasın vergisel açıdan nasıl değerlendirileceği, beyan edilecek tutar hesaplanırken hangi kriterlerin göz önünde bulundurulacağı, şirket ortağının ortaklıktan olan alacaklarının ve ortaklığa olan borçlarının dikkate alınıp alınmayacağı, Veraset İntikal Vergisi beyannamesinin ne zaman verileceği, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'ndaki tarhiyat sistemi mevcut yasal düzenlemeler ışığında anlatılmaya çalışılacaktır.

  • Gayrimenkullerin elden çıkarılmasından elde edilen değer artış kazancı, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80'nci maddesinde 6 bent halinde sayılmış olan değer artış kazançları içerisinde önemli bir yere sahiptir. Gayrimenkullerin elden çıkarılması neticesinde oluşan değer artış kazancını bu çalışmamız çerçevesinde şu şekilde özetleyebiliriz. Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında değer artış kazancının oluşabilmesi için birtakım şartların mevcut olması gerekecektir. Bunlar; elden çıkarılmış olan gayrimenkulün ivazlı bir tarzda elde edilmiş olması, elden çıkarılan gayrimenkulün Kanun'un 70'nci maddesinin birinci fıkrasının 1,2,4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve haklardan olması ve ivazlı olarak elde edilmiş olan bu gayrimenkulün iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmış olmasıdır. Gayrimenkulün elden çıkarılmasında bu şartlar beraberce sağlanıyorsa değer artış kazancı oluşacaktır. Ancak oluşan değer artış kazancının tamamı vergilendirilmeyecek olup, bir kısmı istisna edilmiştir. 2011 yılı için uygulanacak olan istisna tutarı ise 8000 TL'dir ve bu tutar yıllık değer artış kazançlarına yalnızca bir defa uygulanabilecektir. Mükellef lehine yapılan bir diğer uygulama ise endeksleme uygulamasıdır. Bu uygulama ile gayrimenkulün iktisap edilen değeri enflasyona uyarlanarak bugünkü değerine getirilmekte ve iktisap değeri artırılarak vergiye tabi olacak matrah azaltılmaktadır. Ayrıca mükellefler değer artış kazancı üzerinden doğrudan doğruya vergilendirilmeyecek olup, yapmış oldukları giderleri de düştükten sonra kalan tutar üzerinden vergi hesaplanacaktır.