Türk vergi sisteminde vergiler; gelir, · servet ve tüketimden alınan vergiler olarak üç ana gruba ayrılmaktadır. Gelir ve Kurumlar vergisi gelir üzerinden; Motorlu Taşıtlar ve Veraset ve intikal vergileri, emlak vergisi, servet ve servet transferi üzerinden; KDV, TAV, BSMV, Damga Vergisi ve Harçlar harcamalar üzerinden ve Gümrük Vergisi, ithalde Alınan KDV ithalat Damga Resmi ve Rıhtım Resmi gibi vergiler de dış ticaret menşeyli vergilerdir. Mevcut vergilerin tarihi gelişimine bir göz atacak olursak, Meclisin Kabul ettiği ilK Kanun, 24 Nisan 1920 tarih ve 1 sayılı vergiye ilişkin kanundur. Savaş yıllarında tekalif- i milliye adı altındaki yükümlülükler getirilmiştir. 1925'e kadar Osmanlı'dan intikal eden vergilerin tahsili devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde vergilere ilişkin yeniliklerinin daha çok vergi kanunlarında "düzeltmeler, revizyonlar" şeklinde gerçekleştirildiğini söylemek yanlış olmaz. Kısaca, Cumhuriyet döneminde üç ayrı reformun olduğunu söyleyebilirz
Devletlere, karşılıksız bir biçimde vatandaşlarının mülkiyetlerini ele geçirme gücü tanımayan anayasal sistemlere alışık olduğumuzdan , gözümüzde, devletlerin bu gücü yaygın bir biçimde uygulayabildiği toplumlar caniand ırabiimek oldukça zordur. Feodal hükümdarlar, bireylerin mülkiyetini, t ı pkı bir çobanın sürüsünü diğer insanların saldırısından koruduğu gibi, diğer insanların hatta diğer hükümdarların yağmalarından korumuş olabilir. Ne var ki tüm toplumsal sınıfların bireyleri de, birikmiş kapital ve tasarrufl a rı nı , ell erinden geldiğ i nce kendi hükümdarına karşı korumak zorundaydı. Özel mallara her an el konabilirdi; kimi feodal ödemeler de zamanlama ve miktar aç ıs ı ndan önceden bilinemiyordu. Bu tür uygulamaların süregelen tehdidi yüzünden kişi , birikmiş varlığını elinde uzun süre tutmamayı ve gizlerneyi öğre nmişti. Bununla birlikte, birikmiş servetleri toprakta, depolanmış hububatta, çiftlik hayvanlarında , çiftlik evlerinde ve konutlarda olan baronların yukarıda sözü geçen yollara başvurması mümkün değildi. Alternatif çözüm, zor kullanmaktı ; ingiliz baronları , askeri güçlerini profesyonel ordularakarşı yitirmeden uzun süre önce, 1215'te Runnyemede'de Kral John'a güçle karşı koymuşlardır. Bu karşı koyman ı n sonucu, "Magna Carta Libertatum" (Büyük Hürriyet Fermanı) idi. Bu anlaşma , ki şi le re, krall ı ğ ı n keyfi kamu l aştırma eylemleri olmaksızın , kişisel mülkiyetlerinden yararlanma hakkı tanıdı. Feodal bir belge olmasına ve zaman zaman, büyük arazi sah iplerinin kraldan zorla aldıkları haklar üzerinde fazlasıyla durduğu için eleştirilmesine karşın , tüccar haklarını (yabancı tüccarlar dahil) güvence altına alan kimi maddeler de içeriyordu . Tüccarlar bu anlaşmanın, ingiliz hukuk ve politika geleneğinin bir parçası olarak getirdiği mülkiyet haklarından büyük yarar sağladılar. Keyfi el koyma olmaksızın , mülkiyet edinebilme hakkının verilmesi, ticaretin genişlemesi açısından önem taşımaktaydı ve Magna Carta, ingil izlerin, komşuların ı n önüne geçmesini sağladı.
Ülkemizde kamu bürokrasisi, yapı ve işleyiş bakımından "gizlilik" ve "resmi sır" esasına göre örgütlenmiştir. Gizlilik ve resmi sır, genel bir kural, açıklık ile istisnadır. Bürokraside gizliliği ortaya çıkaran ve geliştiren çeşitli kurallar bulunmaktadır. bunlar çeşitli kanunlarda, görev, ödev ve yükümlülük şeklinde düzenlenmiştir. Gizlilik kuralına uyulmaması ceza ve hukuk sorumluluğu doğurmaktadır. Mevzuat hükümleri, yönetimi ve yöneticileri bağlamakta, bazı olayları, bilgileri ve belgeleri açıklama ve yayma yasağı getirmektedir. Ülkemizde gizliliğin yasal kaynağı Türk Ceza Kanunu (TCK), Devlet Memurları Kanunu (DMK), Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve diğer bazı idari ve kanuni düzenlemelerdir.
Ülkemizde franchise verenin hesaplarında görülen katkı payları, franchise veren için vergilendirme işleminde değerlendirmeye almaktadır. Bu fon gerçekte franchise verenin geliri midir? Bir fon olarak oluşturulan katkı payları reklam amacıyla kullanılması şartıyla, tranchise verenin hesapları dışına çıkartılarak bir hukuki yapı altında toplanmalıdır. Çünkü çeşitli hukuk sistemlerinde, sistemi desteklemek amacıyla getirilen teşviklerden biridir. Türk Vergi Sistemi ile ilgili verdiğimiz örnekler franchising'e bir sistem olarak bakmak gerektiğini ortaya koyuyor.
Maliye Bakanlığı, KDVK.nun 32 ve 29/4 maddelerinin tanıdığı yetki dahilinde, katma değer vergisi iadeleriyle ilgili usul ve esasları düzenlemeye, uygulamada ortaya çıkacak ihtiyaçlar dahilinde eskilerine ilaveten yeni düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bakanlık yayınladığı genel tebliğlerle , aşağıdaki açıklanacak hallerde katma değer vergisi iadelerinin inceleme raporuna göre yapılacağını belirtmiştir.
Günümüzde devletler ekonomik ve sosyal fonksiyonlarının giderek artmasına paralel olarak, kamusal ihtiyaçların karşılanmasında, daha çok gelire ihtiyaç duyma ktadır. Devlet ekonomik kalkınmayı gerçekle ştirmek , gelir ve kaynak dağılımında etkinlik sağlayabilmek amacıyla gelir elde etmek ve harcama yapmak durumundadır. Toplumsal ihtiyaçların giderek artması , devletlerin bu ihtiyaçların karşılanmasında finansman kaynaklan bulması zoıunluluğunu doğurmuştur. Bu kaynaklar arasıncia ise en önemli yeri vergiler oluşturmaktadır. Vergi, resim, harç gibi mali yüh.iimlülüklerden oluşan organik yapıdan teşekkül eden bir ülkenin vergi sistemi de ekonomik, sosy al, siyasal, hukuki faktörlere bağlı olarak değişip, zaman içinde giderek gelişmektedir. Vergilemenin temel amaçları gelirin yeqiden dağılımını ve devletin kamusal hizmetlerinin finansmanı sağlamaktır. Enflasyonun önlenmesi, ekonomide istikrar sağlanması ve milli sanayinin korunması vergilemenin diğer amaçları arasındadır. Bu amaçların gerçekleştirilebilmesi ise, devletin vergilendirme yetkisini kullanarak mali kaynaklar sağlamasına ve kamu kesiminden özel kesime kaynak aktarabilmesine bağlı olmaktadır.Devletin bu amaçların gerçekleştirilmesi doğrultusunda vergileme yetkisini kullanması vergi sistemlerinde değişiklik yapmalarına neden olmaktadır. Bir ülkenin kendisine has vergi sisteminin olması, o ülkenin vergilendirme yetkisine sahip olmasına ve bu yetkinin halkın temsilcilerinden oluşan parlamento tarafından kullanılmasına bağlıdır. Devletin egemenlik hakkına dayanarak kişilerden vergi alması ise vergilendirme yetkisini ifade etmektedir.