İşletmelerin çalışanların yemek ihtiyaçlarını işletme dışından karşılama tercihlerinin başlıca nedenleri; işyeri kapasitelerinin uygun olmaması, dışarıdan temin yönteminin sağladığı idari kolaylık, maliyet avantajları ve Gelir Vergisi Kanununun 23/8'inci maddesinde yer alan istisnadan yararlanma isteği olarak sayılabilir. Günümüzde en küçük lokantaların dahi yemek çeki uygulamasına üye iş yeri olarak dahil oldukları ve müşterilerin bu çeklerini kabul ettikleri gözlenmektedir. Söz konusu sistemin işleyişindeki farklılıklar nedeniyle belge düzenine ilişkin sorunların yanında, sistemin amacı dışında kullanılmasının da bir takım sorunlara neden olduğu gözlenmiştir Bu nedenle yemek çeki uygulamalarında belge düzeninin nasıl olması gerektiği, bu konuyla bağlantılı diğer vergisel sorunlar, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi ile ilgili öneriler ve değerlendirmeler yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Bugün Dünyada ve Türkiye'de gelir dağılımındaki adaletsizliğin sonucu olarak ortaya çıkan yoksulluk, insanlığın sağlıklı olarak gıda maddelerine erişimini ve bunlardan verimli bir şekilde faydalanmasını güçleştirmektedir. Bu nedenle günümüzde dünyanın bir çok ülkesinde çeşitli sivil toplum örgütleri vasıtasıyla fakir ve felaketiere maruz kalan insanlara gıda bankacılığı yoluyla gıda maddelerinin temini etkin bir şekilde yap ılmaktadır. Gıda bankacılığı ilk olarak 1960 yıllarda Arizona Phoenix'de (Amerika) John Van Hengel adında bir işadamı tarafından uygulamaya konulmuş olup 1976 yılında Amerika'da yapılan vergi reform çalışmalarıyla da gıda bankacılığına teşvikler getirilmiştir. Bugün Amerika'da gıda bankaları milyonlarca kişiye hizmet vermekte olup ABD'nin yanında AB ve bir çok Uzakdoğu ülkesinde de uygulanmaktadır. Ülkemizde ise gıda bankacılığı uygulaması ilk olarak 20 Ocak 2004 tarihinde Türkiye israfı Önleme, Vakfının öncülüğünde Diyarbakır Gıda Bankası adı altında faaliyete başlamış , sıras ı yla Konya ,Gaziantep ve Bursa'daki çalışmalar bu alandaki uygulamaları takip etmiştir