Bilindiği üzere, gayrimenkul sermaye iradı , Gelir Vergisi Kanunu'nun (GVK) 70'inci maddesinde yazılı mal ve hakların kiraya verilmesi karşılığında , bu mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları , zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya ki racıları tarafından elde edilen gelir unsurunu ifade etmektedir. Yazımızda , gayrimenkul sermaye iradına konu mal ve haklar sayı lacak, gayrimenkul sermaye iradı türleri arasında uygulamada en çok karşılaşılan , mesken veya işyeri olarak kiraya verilen ve beyan dönemi yaklaştığı için 2004 yılında el de edilen mesken ve işyeri kira gelirlerinin hesaplanmas ı ve beyan edilmesi konusu işlenecektir.
Gerçek usulde vergilendirilen ticari ve zirai kazançlarda hasılatın , maliyetierin ve giderlerin oluşumunda tahakkuk esası geçerlidir. Yani bir gider veya maliyet unsuru tahakkuk etmiş ise, dönem sonu itibariyle henüz ödenmemiş olsa dahi o dönemin gider veya maliyet hesaplarında dikkate alınacaktır. Aynı şekil de tahakkuk etmiş bir hasılat (satış veya hizmet bedeli) dönem sonu itibariyle tahsil edilmemiş olsa bile o dönemin vergi matrahına dahil edilecektir. 213 sayılı V.U.K.' da yer alan ilgili madde hükümleri tahakkuk eden hasılata ilişkin alacak, şüpheli veya değersiz bir alacak halini almışsa , böyle bir alacağın vergi matrahı na dahil olarak, ek bir vergi yaratmasını önlemek amacıyla bunların gider yazılması suretiyle vergi matrahından çıkarılmasını mümkün kılmıştır. Daha önce hasılat yazılmamış olmakla beraber, tahakkuk etmiş bir alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmesi veya alacağın tahsilinin imkansız olması durumu da işletmenin öz varlığında azalma meydana getirdiği için, söz konusu alacakların da gider yazılmasının mümkün olması gerekir. Özellikle dönem dönem yaşanan ekonomik dalgalanma ve sıkıntılar , tahakkuk etmiş alacakların şüpheli alacak veya değersiz alacak durumuna düşmesine ve alacaktan vazgeçme işlemlerine rastlanmasına sebep olmaktadır.
Katma Değer Vergisi sistemimizde genel prensip, bir vergilendirme döneminde satın alınan mal ve hizmetlere ödenen KDV' nin mal ve hizmet satışları dolayısıyla tahsil edilen KDV' den büyük olması halinde, indirilemeyen kısmın bir sonraki vergilendirme döneminde indirilmak üzere sonraki döneme devretmesidir. Bu prensip, 3065 sayılı KDV Kanunu' nun Vergi indirimi başlığını taşıyan 29. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin 2 numaralı bendinde "bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez" şeklinde düzenlenen hüküm indirim sistemini belirtmektedir. Aynı maddenin 4369 sayılı kanunla değiştirilen cümlesinde, "şu kadar ki, 28'inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup yılı içerisinde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi iade olunur" denilerek, yukarıda belirttiğimizgenel prensibin dışına çıkılmıştır. Bakanlar Kurulu tarafından indirimli orana tabi tutulan işlemleri yapan mük.elleflerin, yılı içerisinde indirim yoluyla telafi edilemeyen ve Bakanlar Kurulunca belirlenen sınırı aşan Katma Değer Vergisi için nakden veya mahsuben iade hakları bulunmaktadır.