VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi

Mustafa Serhat KOÇAK





  • Karşılık, Vergi Usul Kanununda miktarı katiyetle tespit edilemeyen belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlar olarak tanımlanmıştır. Karşılık ayırmanın şartları söz konusu Kanun?da düzenlenmiş, mukayyet değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerlendirileceği belirtilmiştir. Türkiye?de faaliyet gösteren bankaların, Bankacılık Kanunu?na göre de ayırmaları gereken karşılıklar bulunmaktadır. Genel olarak belirtmek gerekirse bankalar, kendi mevzuatlarına göre ihtiyaten ayırdıkları karşılıkları vergi kanunlarına uygun olmak kaydıyla kurumlar vergisi matrahının tespitinde de dikkate alabilirler. Ancak vergi kanunlarınca gider olarak kabul edilmeyen karşılıkları indirim konusu yapamazlar. Bu bağlamda çalışmamızda Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Bankacılık Kanunu?nun karşılıklar ile ilgili hükümleri mukayeseli olarak incelenecek ve bankaların ayırmış oldukları karşılıklardan vergi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilen ve edilemeyenler değerlendirilecektir.

  • Verimliliğini artıracağı savunulsa bile çalışanların tatile gönderilmesinin kurum kazancında doğrudan bir etkisinin olmadığı açıktır. Dolayısıyla personele yaptırılan tatil masraflarının kurum kazancından indirilmesi vergi mevzuatımıza uygun olmayacaktır. Ancak bu amaçla yapılan masraf ve buna ilişkin katma değer vergisi toplam tutarın personele sağlanan bir menfaat olduğu düşünülebilir ve bu doğrultuda ücret olarak değerlendirilerek ücrete ilişkin hükümlere göre vergilendirilmesi koşuluyla ücret gideri olarak matrahtan düşülebilir.

  • Maliye Bakanlığı tarafından, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura düzenlemek zorunda olan mükelleflerden bir bölümüne e-fatura gönderme ve alma zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre e-fatura uygulamasına dâhil olan mükellefler uygulamaya dâhil olan diğer mükelleflere elektronik olarak, uygulamaya dâhil olmayan mükelleflere ise kâğıt ortamında fatura düzenleyeceklerdir. Şimdilik e-fatura düzenlemesi zorunlu tutulan mükellefler sınırlı olsa da, gönüllülük esasına göre e-faturaya geçiş kabul edilmiştir. Ayrıca düzenlemenin sınırının genişleyeceği, uygulamanın mükelleflerin tamamı için hedeflendiği bilişim ve teknoloji çağı yaşayan dünyamız için açıkça görülmektedir.

  • Ülkemiz ve dünya ekonomisindeki büyümeden, denizyolu taşımacılığının da pay alması ve bu payın her geçen gün ekonomik büyümeye oranla daha da yükselmesi göstermektedir ki, denizyolu taşımacılığı gelecekte dünya ticareti açısından daha önemli bir hal alacaktır. Günümüzde denizyolu taşımacılığı, uluslararası taşımacılığın en temel aracı haline gelmiştir. Dünya tonajının %90'ı deniz yoluyla taşınmakta ve deniz yolları aynı zamanda türlü malların oldukça etkin ve esnek bir şekilde taşınmasına imkân sağlamaktadır. Dünyada deniz yoluyla taşınan yük miktarı 2003-2010 yılları arasında 53,1 milyon dwt'den 144,8 milyon dwt'ye yükselmiştir. Bu dünya deniz ticaret hacminden yıllık ortalama 400 milyar dolar gelire tekabül etmektedir.* 1 Birçok ülke bu gelirden büyük pay alabilmek, denizcilik işletmelerini ve sermayelerini çekebilmek için alternatif vergileme seçenekleri (özel vergi ayrıcalıkları ve tonaj vergisi gibi) sunmaktadır. Bunların başında "kolay bayrak ülkeleri" olarak adlandırılan ve büyük çoğunluğu aynı zamanda vergi cenneti olma özelliğine sahip olan ülkeler gelmektedir. Söz konusu ülkeler deniz taşımacılık şirketlerine sundukları "vergisiz alan" sayesinde günümüzde dünya tonajının yarısını aşmış durumdadırlar.2 Ülkemiz kolay bayrak ülkeleri ile rekabet edebilmek amacıyla 1999 yılında 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu'nu kabul etmiş ve bu kanunun amacı; kanunun birinci maddesinde, bu sicile kayıt edilen gemiler ile turizm şirketi envanterine kayıtlı gemilerin temin ve işletilmesinde kolaylık sağlamak ve bu sayede Türk denizciliğinin geliştirilmesini hızlandırmak olarak açıklanmıştır.