VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

Volkan AKSOYOĞLU





  • Günümüzde ticari hayatta alacak ve borçların karşılıklı mahsup edilmesi uygulaması sıkça yapılan bir uygulamadır. Bu uygulamanın bir benzeri de kiralayanın kiracıya borçlu olduğu durumlarda meydana gelmektedir. Bu şekilde kiralayanın kiracıya borçlu olduğu durumlarda taraflar düzenlenen kira kontratına bir hüküm ekleyerek kiralayanın kiracıya olan borcunun kira alacağından mahsup edilmesi şeklinde ödenmesi yolunu tercih edebilirler. Bizde bu yazımızda bu şekilde uygulamada kiracı ile kiralayan arasında karşılıklı ve aynı nitelikteki alacakların takasını içeren kira kontratlarının damga vergisi uygulaması karşısında hangi mahiyette olacağını, bu tür kontratların vergiye tabi olup olmadığını, vergiye tabi ise hangi oranda vergiye tabi olması gerektiğini açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda öncelikle değersiz alacaklar hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, bu şekilde zaman aşımına uğrayan bir alacağın değersiz alacak olarak kabul edilip gider yazılıp yazılamayacağını açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda resmi daireler lehine yapılan kamulaştırma işlemlerine ilişkin düzenlenen kâğıtlar ile kamulaştırma bedelinin ilgilisine ödenmesi sırasında düzenlenen kâğıtların damga vergisine tabi olup olmadığı hususunu vergi idaresinin görüşü ve kanuni düzenlemeler çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.

  • Biz de bu yazımızda bu işlemlerden birisi olan hisse değişim işlemlerinde düzenlenen "hisse değişim sözlesmeleri"nin damga vergisine tabi olup olmadığını kanuni düzenlemeler ve vergi idaresinin bu konudaki görüşü doğrultusunda açıklamaya çalışacağız.

  • Bu çalışmamızda kamulaştırma bedeli veya tezyid-i bedel davası sonucunda oluşan bedel ile emlak vergisi değeri arasında fark olması durumunda emlak vergisinin kim adına ve nasıl tarh edileceğini, kamulaştırmanın imar programı çerçevesinde yapılıp yapılmadığı durumuna göre açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda şirketlerin aktifinde kayıtlı arsa üzerine konut ve/veya işyeri inşa etmeleri ve bu şekilde edindikleri gayrimenkulleri satmaları halinde elde edilecek kazancın vergi kanunları karşısındaki durumunu vergi idaresinin konu ile ilgili olarak vermiş olduğu görüşler çerçevesinde açıklayacağız.

  • Turizm sektöründe iade edilecek KDV hesabı ile ilgili yapılan bu düzenleme sonrasında konu bazı mükellefler tarafından yargıya taşınmış ve Danıştay 4. Dairesince ilgili Kararnamenin yürürlüğü durdurulmuş ve düzenleme Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Bu çalışmamızda bu düzenlemenin uygulamada yarattığı sorunları ve konu hakkında verilen yargı kararını ele alacağız.

  • Bu yazımızda dernek veya vakıflara, aynı zamanda vergi uygulamasında dernek olarak kabul edilen ticaret oda ve borsalarına ait iktisadi işletme karlarının dernek veya vakıflara aktarılması durumunun vergiye tabi olup olamayacağı hususunu vergi idaresinin görüşü ve yargı kararları ile birlikte açıklamaya çalışacağız.

  • Bilindiği üzere kira sözleşmeleri yapılırken taraflarca, sözleşmede tarafların yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmedikleri durumlarda oluşacak zararın tazmin edileceğine ilişkin bazı cezai hükümler eklenmekte, yine kiralanan gayri- menkule ilişkin belli bir tutarda Türk Lirası cinsinden veya yabancı para cinsinden döviz olarak depozito alınmaktadır. Her iki durumda da bu husus kira sözleşmesine yer almaktadır. Ancak kira sözleşmelerde binde 1,5 oranında olan damga vergisinin sözleşmenin asıl konusu ile ilgili olan tutar üzerinden mi yoksa cezai şart* 1 veya depozito tutarı üzerinden mi hesaplanacağı konusunda tereddüt yaşanmaktadır. Bizde bu yazımızda depozito ve cezai şartın bulunduğu kira sözleşmelerinde damga vergisinin hangi tutar üzerinden hesaplanması gerektiğini açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda öncelikle genel olarak alınan ve verilen avansların çeşitlerini ve Tekdüzen Hesap Planına göre hangi hesaplarda izlendiklerini açıkladıktan sonra, alınan ve verilen avansların işletmeler için gerçek bir borç ve alacak olup olmadığını ve buna göre değerlemesinin nasıl yapılması gerektiğini bu husustaki farklı görüşlere yer vererek açıklamaya çalışacağız

  • Bu yazımızda serbest meslek faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu faaliyetini icra ederken kullandığı ancak amortisman uygulamasına konu etmediği araç satışlarında vergilemenin nasıl olacağını, bu satışlardan kar elde edilmesi halinde elde edilen bu karın serbest meslek kazancına dahil edilip edilmeyeceğini ve bu şekilde araç satışlarının KDV'ye tabi olup olamayacağını konu hakkındaki yasal düzenlemeler, vergi idaresinin görüşü ve kişisel kanaatimizi de belirterek açıklamaya çalışacağız.

  • Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanu- nu'nda1 yer alan birçok kanun hükmü gereği, mükellefler Maliye Bakanlığının istediği bilgileri vermeye mecburdurlar. Maliye Bakanlığı da Vergi Usul Kanununun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, çıkarmış olduğu genel tebliğler ile bazı mükellef gruplarından sürekli olarak belli aralıklarla çeşitli bilgiler istemekte ve yine tebliğ bazında yapmış olduğu düzenleyici işlemler ile mükelleflere çeşitli zorunluluklar getirmektedir. Maliye Bakanlığının, Kanunun verdiği yetkiye dayanarak çıkarmış olduğu tebliğ ile getirmiş olduğu bu zorunluluklara uymayan mükelleflere ise Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355'nci maddesinde yer alan özel usulsüzlük cezasının kesileceğini belirtmiştir. Ancak bu zorunlulukları yerine getirmeyerek kendisine özel usulsüzlük kesilen mükellefler, bu şekilde bir ceza uygulamasının Vergi Usul Kanunun mükerrer 355. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, konuyu yargıya intikal ettirmekte, yargıda mükellefleri haklı bularak vergi dairelerinin kesmiş olduğu özel usulsüzlük cezalarını terkin ettirmekteydi. 5904 sayılı 'Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 22. maddesi ile Vergi Usul Kanunu'nda yapılan değişiklik ile uygulamada sürekli ihtilaf konusu olan bu sorun giderilmiş ve konuya açıklık getirilmiştir. Biz de bu yazımızda bu konuyu ele alacağız.

  • Bilindiği üzere uygulamada bazı işletmeler satışların miktarını dolayısıyla kazancını artırmak amacıyla müşterilerine elektronik müşteri kartları vermekte, müşteriler ise bu kartlar ile yapmış oldukları alışverişlerde bonus, uçuş mili, para puan vs. adları altında (yazımızın bundan sonraki bölümünde para puan olarak anılacaktır) hediye puanlar kazanmaktadır. Müşteriler kazandıkları bu puanlar karşılığında aynı işletmeden tekrar mal veya hizmet satın alabilmektedir. Biz de bu yazımızda bu şekilde işletmelerin müşterilerine verdikleri elektronik müşteri kartı ile yapılan alışverişler sonucu kazanılan para puanlar karşılığında mal veya hizmet satın almaları halinde bu satışa isabet eden bedellerin gider yazılıp yazılmayacağı ve bu tür satışların Katma Değer Vergisi karşısındaki durumunu açıklayacağız.

  • Bu çalışmamızda AB tarafından finanse edilen ya da Türkiye-AB ortak finansmanı ile yürütülen projeler, faaliyetler ve eylemler çerçevesinde yapılan mal ve hizmet alımları, işler ve işlemlere ilişkin getirilen KDV istisnası uygulamasını ve bunların iade usul ve esaslarını bu konu ile ilgili son olarak yayımlanan 1 sıra nolu Türkiye - Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Çerçeve Anlaşması Genel Tebliği çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda zorunlu bilgileri taşımayan faturaların "hiç düzenlenmemiş hükmünde sayılacağına" ilişkin kanuni düzenlemenin, yukarıda bahsedilen cezai hükmün uygulanmasını sağlayıp sağlayamayacağını, bu husustaki kişisel düşüncelerimizi yargı kararları ile birlikte açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda, incelemeye alınmış mükelleflerden inceleme elemanlarına defterlerini ibraz eden fakat bu defter kayıtlarının dayanağı olan belgelerini ibraz etmeyen mükelleflerin durumlarını, bu fiilin ilgili dönem matrahının re'sen takdirini gerektirip gerektirmediğini yargı kararları ışığında açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda gelir vergisi mükelleflerinin bir takvim yılı içinde elde ettikleri gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin safi tutar belirlenirken bu iratlara ilişkin borçlanılan faizlerin irattan mahsubu halinde oluşacak zararların, diğer gelir unsurlarından elde edilen kazanç ve iratlardan mahsubunun yarattığı bazı çelişkili durumları ve bu konuda yapılması gereken yasal düzenlemeler hakkındaki görüşlerimizi sizlere aktarmaya çalışacağız.

  • Bu çalışmamızda YMM'lerin vergi incelemeleri karşısındaki sorumluluklarını 3568 sayılı Kanunun 12'nci maddesinde yer alan yeminli mali müşavirlerin müştereken ve müteselsil sorumluluk müessesesi ile Vergi Usul Kanununda mevcut "Vergi Sorumluluğu" müessesesi ve bu konuda yayınlanan tebliğ, genelge, meslek kararları çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda, belediyelerin çeşitli mal ve hizmet alımları, yapım işleri, kiralama ihtiyaçları için yapmış olduğu ihalelere ilişkin ortaya çıkan damga vergisi yükümlülükleri, bu verginin mükellefleri, ne şekilde beyan edileceği ve verginin beyanı ve ödenmesi aşamasında yaşanan sorunlar hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

  • Bu yazımızda kanuni süresinden sonra düzenlenen faturaların "hiç düzenlenmemiş hükmünde sayılacağına" ilişkin kanuni düzenlemenin, yukarıda bahsedilen cezai hükmün uygulanmasını sağlayıp sağlayamayacağını, bu husustaki kişisel düşüncelerimizi yargı kararları ile birlikte açıklamaya çalışacağız.

  • Bilindiği üzere herhangi bir iktisadi işletmeye dâhil olmayan bir taşıtın kiraya verilmesi işlemi 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesinin birinci fıkrasının 8. bendine göre gayrimenkul sermaye iradı olarak değerlendirilmekte ve buna göre vergilendirilmektedir. Acaba iktisadi işletmeye dâhil olmayan ve kiraya verilen bu taşıt sahibinin memur olması elde edilen gelirin vergilendirilmesini nasıl etkileyecektir? Araç sahibi memur bu geliri için beyanname vermek zorunda mıdır? Bu kiraya verme işlemini ortağı olduğu şirkete bedelsiz olarak gerçekleştirmesi halinde vergileme nasıl yapılacaktır? Bu kiraya verme işlemini sürekli olarak yapması vergi hukuku açısından nasıl değerlendirilir? İşte tüm bu sorulara bu yazımızda yanıt vermeye çalışacağız.

  • Bu yazımızda, gümrük hattı dışı eşya satış mağazalarının kuruluşu ve işleyişini, bu mağazaların vergi mevzuatı karşısındaki durumunu ve daha önceleri özellikle içki ve sigara satışında yurt içi satışların 2-3 katı satış yapılırken son dönemde neden kapanma noktasına geldiklerini açıklayacağız.

  • Bu yazımızda vergi inceleme elemanları tarafından kurumlar vergisi mükellefleri nezdinde yapılan ve zararla kapanan dönemin veya bu dönemi takip eden dönemlerin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan kazanç farklarından geçmiş yıllara ilişkin zararların mahsup edilip edilemeyeceği ve bu mahsupların ne şekilde yapılması gerektiği hususunu yeni kurumlar vergisi kanununda yapılan düzenlemeler çerçevesinde ve bu konudaki kişisel görüşümüzle birlikte açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda günümüzde önemli miktarlara ulaşan, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri hedef alan ve bu tür işletmelerin özellikle AB'ye uyum çalışmaları ile paralel olarak daha rekabet edebilir bir yapıya kavuşmalarında önemli katkısı olan bu program kapsamındaki proje bazlı hibe uygulamasını ve yapılan bu hibelerin işletmeler açısından hâsılat olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususu ile KDV'ye tabi olup olmadığı hususlarını vergi mevzuatımızdaki amir hükümler doğrultusunda açıklamaya çalışacağız.

  • Bu yazımızda ticari şllemler sonucu yapılan odeme ve tahsilatlardan 8.000 YTL?yi aflanların zorunlu olarak banka ve ozel finans kurumları ile PTT mudurlukleri aracılığıyla yapılması uygulamasını kısaca anlattıktan sonra, uygulamada karflı laflılan bazı sorunlara yer verecek ve mukellefin bu konuda dikkat etmesi gereken hususlar belirtilecektir.

  • Gelir Vergisi Kanununda da 5615 say?l? Kanun ile yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu yazımızda 04/04/2007 tarihli ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yay?mlanan 5615 sayılı ?Gelir Vergisi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasıına Dair Kanun? ile Gelir Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeleri ana hatlarıyla açıklamaya çalışacağız

  • Bilindiği üzere Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ile paralel olarak gelir dağılımın ın da aynı ölçüde ve toplumun her kesimine eşit şekilde paylaştırılması her zaman sorun olmuştur. Bunun en öneml i nedenlerinden birisi de bölgeler aras ı gelişmişlik düzeylerinin farklı olmas ıdır. Ekonominin istikrarlı ve dengeli bir şekilde büyümesini sağlayarak, milli gelirdeki artıştan sosyal,ekonomik ve bölgesel olarak toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde payını almasın ı sağlamak ise ancak yatırım ve istihdamın toplam olarak artırılması ve daha da önemli si bu artışın bölgesel olarak adil dağ ılımı ile mümkündür. Bunun en önemli aracı ise teşvikler sağlamaktır. Tam da bu noktada kanun koyucu ülke genelinde istihdamın artırılması ve bu istihdamın ekonomik gelişmişlik düzeyi düşük olan yörelerde gerçekleştirilmesi suretiyle, ülkemizdeki bölgelerarası gelişmişlik farklılıklar ını azaltmak amac ı yla 29 .01.2004 tarih ve 5084 say ılı Kanun ile vergi ve sigorta primi teşviki , enerji desteği ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temini gibi bir takım teşvikler getirmiştir. Ancak bir çok düzenlernede olduğu gibi Kanunda yürürlüğe girdiği tarihten bu yana gerek teşviklerden yararlanma şartları gerekse teşvik süreleri olsun bir çok değişiklik yapı lmı ştır. Biz bu çalışmam ı zda yatırım ve istihdamın artırılmasına yönelik bu teşviklerin her birisini (uygulamadan yararlanacak-yararlanamayacak mükellefler, fiilen çalışma zorunlu l uğu, teşvikten yararlanamayacak işlemler, uygulamanın başlama ve sona erme tarihleri gibi) ayrınt ılı olarak ve tarihisel süreç içerisinde 5350 say ılı Kanun ve son olarak da 5615 sayılı Kanunla yap ıl an değişiklikler çerçevesinde açıklamaya ça lı şacağ ız .

  • 21/06/2006 tarih ve 26205 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile kurumlar vergisi uygulamasıyla ilgili beyanname verme süresi, kurumlar vergisi oranı, örtülü sermaye ve örtülü kazanç (transfer fiyatiandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı) , indirimler, vergi kesintisi, istisna ve muafiyetler gibi konularda pek çok yeni düzenleme yapılmıştır . Bu çalışmamızda 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile yeniden düzenlenen kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara yer vereceğiz. Bu amaçla kurumlar vergisinden istisna edilen kazanç türlerini 01/01/2006 öncesi ve sonrası olmak üzere ayrı ayrı değerlendirip ele alacağız. Kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlaresas olarak 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nda düzenlenmiştir . Ayrıca 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'ndan önce yürürlükte olan 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, bu kanunun geçici maddelerinde ve diğer bazı kanunlardabazı kazançlara istisnalar tanınmıştır. Ancak bu çalışmamızda sadece Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan ve kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara yer vereceğiz . Ayrıca 5520 sayılı yasa ile getirilen ve yürürlüğe ait hükümleri istisnalar bakımından değerlendireceğiz.