VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

Hüseyin KANDEMiR





  • Karşılıksız çek; üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde muhatap bankaya ibraz edildiğinde yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen veya tamamen ödenmeyen çekler olarak tanımlanmaktadır. Muhatap banka deyimi, çekle işleyen hesabın açıldığı bankayı ifade etmektedir. Karşılıksız çek düzenlenmesi, 3167 sayılı kanunun 16. maddesinde özel bir suç olarak kabul edilip, uygulanacak cezalar belirtilmiştir. Öte yandan kısmen veya tamamen karşılığı olmayan çekierin ibrazı halinde muhatap banka tarafından yerine getirilecek bir takım yükümlülüklerde, kanun koyucu tarafından belirlenmiştir. Bunlar; hesap sahibinin uyarılması, düzeltme hakkının kullandırılması, bildirim ve duyuru, bankanın mesul olduğu kısmın alacaklıya ödenmesi gibi sorumluluklardır. Burada en önemli husus Çek Kanununun 7. maddesinde yer alan, muhatap bankanın karşılıksız çek keşidesinde durumu keşideciye bildirmesidir. Keşidecinin durumdan haberdar olması, düzeltme hakkını kullanması ve diğer cezai yaptırırnlara muhatap olmaması, buna bağlıdır. Yasada söz konusu bildirimi yapmayan bankanın cezalandırılacağı belirtilerek. çek kanununun 7. maddesinin emredici niteliği ortaya konmuştur.

  • Bir kamu veya özel kurum, hedef kitleye hizmet sunarken, hem hedef kitlenin katılımını sağlamak, hem de bu hizmete ilişkin yakınmaları en az düzeye' indirecek şekilde hareket etmek zorundadır. Bunu sağlamanın bir yolu da vergi dairelerinde hal.kla ilişkiler birimlerinin oluşturulmasıdır. Günümüz modern yönetim anlayışının en önemli fonksiyonlarından biri olan halkla ilişkiler nedir? Bu konuda verilecek cevap, tüm sosyal bilimler alanında olduğu gibi, net değildir. Bir burada konunun aydınlanması yönünden sadece iki tanımla yetineceğiz. Bu konuda Metin Kazancı halkla ilişkileri, "Yalnızca halka ve ilgililere bilgi vermek için yürütülen bir çalışma değil, aynı zamanda yönetim-halk ilişkilerini iyileştirmeye yönelik, temelinde iletişim olarak" nitelendirmektedir Diğer taraftan Nuri Tartop'un tanımı ise, "Yönetimin izlediği politikanın halka benimsetilmesi çalışmalarının , devamlı ve tam olarak halka duyurulması ve buna karşılık halkın yönetim hakkında ne düşündüğünün, yönetimden ne beklediğinin bilinmesi ve halkla işbirliği sağlanması görevi" şeklindedir. Bu çalışmada, vergi idaresinin vitrini konumundaki "Vergi Dairelerinde", halkla ilişkilerinin ne düzeyde olduğu, vergi mükelleflerine nasıl daha iyi hizmet verilebileceğine yönelik tespitler yapmak hedeflenmiştir.

  • Bilindiği üzere 3. 100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihaz Kullanma Mecburiyeti Hakkında Kanun (Bundan sonra kısaca 3100 sayılı Kanun olarak anılacaktır) mükelleflerin fatura düzenleme limitinin (1996 yılı için 10.000.000.- TL) altında kalan satışlarının belgelendirilmesi için ödeme kaydedici cihaz (yazıda kısaca cihaz denilecek) kullanımına yönelik hususları düzenlemektedir. Ödeme kaydedici cihaz kullanımına ilişkin düzenlemeler 3100 sayılı Kanun'dan ziyade bugüne kadar çıkarılan sayısı 52'ye ulaşan Genel Tebliğlerde yer almakta olup uygulamaya tebliğlerle yön verilmektedir. Bu yazıda, ödeme kaydedici cihaz kullanma mecburiyetinin başlaması ve cihaz kullanılmasına ilişkin usul ve esaslara uyulmamasına yönelik ceza uygulaması konusu ele alınacaktır.

  • Çifte vergileme, genel olarak devletlerin vergilendirme yetkilerinin hukuki ve iktisadi nedenlerle çatışması sonucunda ortaya çıkar. Hukuki çifte vergileme "birden fazla ülkenin vergilendirmede değişik yöntemler kabul etmesi nedeniyle aynı kişi veya işletmenin, aynı vergi konusunun birden fazla vergiye tabi tutulması n şeklinde tanımlanabilir. Örneğin İtalya'da yerleşmiş bir kimsenin Türkiye'de gelir elde etmesi halinde, birinci ülkenin ikametgahı, ikinci ülkeninde gelirin kaynağını vergileme esası olması halinde uluslararası bir hukuki çifte vergileme ortaya çıkmış olur. İktisadi çifte vergileme ise, aynı vergi konusu üzerinden birden fazla kişinin, birden fazla devlet tarafından vergi yükümlüsü kabul edilmesidir. Bu arada vergilendirme yetkisinin tanımlanması faydalı olacaktır. Vergilendirme yetkisi, devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili gücüdür. Bu yetki ise devletin varlığına bağlıdırl. Uluslararası ticaretin engellenmemesi, vergi yoluyla özgürlüklerin sınırlandırılmaması (teşebbüs özgürlüğü) tüketicilerin korunması vb. sebeplerle çifte vergilendirmenin önlenmesinde sayısız faydalar vardır.

  • Avrupa Topluluğu'nun kurulmasında rol oynayan nedenlerden birisi de topluluk ülkelerinin ekonomik bütün! eş m esini gerçeki eştirm ektir. Hedef, üye ülkelerin ulusal pazarlarının içinde eritildiği, serbest rekabet koşullarında işleyen ortak bir pazarın kurulmasıdır. Roma Antıaşması'nın 95-99. maddeleri vergi uyumlaştırmasına zemin hazırlamak üzere düzenlenmiştir. Söz konusu hükümlerden 98. madde dolaysız vergiler, diğer maddelerdeki hükümler ise dalaylı vergiler alanındaki düzenlemelerdir. Vergi uyuıniaştırma çabaları hem dolaysız vergiler, hem de dotaylı vergiler alanında sürdürülmektedir. Ancak, dalaylı vergiler konusunda sağlanan başarıların, dolaysız vergiler de sağlandığı söylenemez. Roma Antiaşması'nın 95-97. maddeleri, topluluğun dalaylı vergiler alanında kabul ettiği "varış ülkesinde vergilendirme" ilkesi yönünde hükümler getirmektedir. Buna göre dalaylı vergilerde, vergilendirme yön9nden mal ve hizmetlerin tüketildiği ülke yetkilidir. Diğer taraftan dolaysız vergiler de "menşe ülkesinde vergilendirme" ilkesi geçerlidir. Dolaysız vergiler antlaşmanın 95-97. maddeleri hükümleri dışında tutulmuştur.

  • Menkul kıymetiere yatırım yap.mak isteyen bir yatırımcının dikkate alacağı faktörlerden biri de menkul kıymetler üzerinden alınan vergilerdir. Yatırımcı verimliliği en fazla, başka bir deyişle getirisi yüksek olan ·menkul kıymetiere yatırım yapmak isteyecektir. Sermaye piyasasının gelişmesiyle menkul kıymetlerin türlerinde artış olm uştur. Vergi uygulamaları gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetlerini etkileyen ve değiştirilmesi bu kişilerin istemi dışında olan uygulamalardır. Bu nedenle menkul kıymetiere yatırım yapmak isteyenler, vergi etkisini dikkate almak zorundadırlar. Bu yazımızda sermaye piyasalarında işlem gören menkul kıymetlerin vergilendirilmesi hususu inceleme konusu yapılmıştır.

  • Finansman fonu, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun mükerrer 8 inci maddesinde yer alan bir vergi erteleme müessesesidir. Yatırımların finansınanına yönelik, yatırım için kaynak oluşturma özelliği bulunan teşvik tedbirleri yatırımların gerçekleşmesinde kuşkusuz büyük katkılar sağlarlar. Günümüzde süregelen yüksek enflasyon nedeniyle kredi maliyetlerinin yükselmesi işletme bünyesinde oluşturulan faizsiz kaynakların yatırımlar için önemini arttırmıştır. Yatırım indiriminden yararlanan sermaye şirketleri ile kooperatifiere K.V.K. mük. 8. maddesiyle kurumlar vergisi matrahının %25'1 oranında finansman fonu ayırma imkanı tanınmış olup makalede bu hüküm açıklanmıştır.