Serbest bölgeler, bir ülkenin ulusal egemenlik sınırları içinde bulunmakla birlikte, o ülkenin gümrük hattı dışında kalan, mali ve iktisadi alandaki yasal düzenlemelerden kısmen veya tamamen muaf olan, ticari ve sınai faaliyetlerin ayrı veya birlikte yapılabildiği ve sınırları önceden yasalarla belirlenmiş olan özel amaçlı alanlardır. Türkiye'de serbest bölgeler uygulamasına 15.06.1985 tarihinde yayımlanan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasası ile birlikte geçilmiş olup, halihazırda faaliyet gösteren serbest bölge sayısı 16'dır. Bu bölgelerimizde tekstil, gıda işleme , deri işleme , makine tamir-montajdemontaj, kimyevi madde ambalajlama, bilgisayar, elektronik ve optik aletler, etiketleme, paketleme, ayakkabı, halı , mobilya ve çeşitli ürünlerin imalat ve montajı, ithalat, ihracat, re-export, transit ticaret, takas, bankacılık, müşavirlik ve sigortacılık alanlarında faaliyette bulunulabilmektedir. Lakin serbest bölgelerimizin klasik serbest bölge kavramının dışına çıkarak ihtisaslaşmaya yöneldikleri de görülmektedir. Örneğin istanbul Atatürk Havalimanı Serbest bölgesi yazılım ve ticaret, Ege Serbest Bölgesi yüksek teknoloji, istanbul-deri ve Menemen-deri Serbest Bölgeleri deri işleme , Mersin Serbest Bölgesi tekstil, hafif sanayi ve gıda alım satım ı, Adana-Yumurtalık Serbest Bölgesi ise ağır sanayi alanında ihtisaslaşmaya yönelmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/7. madde hükmünde, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortisman l arın ticari kazancın tesbitinde gider olarak indirilmesi öngörülmüş lakin 4008 sayılı kanunun 24. maddesiyle eklenen hüküm ile (01.01 .1995 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere) nakliyecilikte kullanılanlar hariç olmak üzere, binek otomobillerinin ve zati ve ailevi ihtiyaçlar için de kullanı l an diğer taşıtların amortismanlarının sadece yarısının gider olarak indirilmesi esası getirilmiştir. Hernekadar 4008 sayılı kanunun 24. maddesiyle eklenen hükümden, binek otomobillerine ait amortismanların her hal ve takdirde sadece yarısının gider olarak indirilebileceği anlaşılmakta ise de; 180 no.lu Gelir Vergisi Kanunu tebliğ i ile işletmenin esas faaliyet konusuna giren, işlerin yü~ütülmesi için kullanımı zorunlu olan ve münhasıran işletmenin nakliye ihtiyaçlarında kullanılan binek otomobillerine ait amortismanların tamamının gider olarak kaydedilebileceği, diğer taraftan işte kullanı lsalar dahi işletmelerin esas faaliyet konularına giren işlerin yürütülmesi bakımından kullanılması zorunlu olmayan binek otomobiller ile işletmenin sahip veya sahipleri, yöneticileri ve diğer personelince makam veya servis aracı olarak kullanılan taşıtların nakliyecilikte kullanılıyor kabul edilmeyeceği ve bu taşıtların amortismanlarının sadece yarıs ı nın indirim konusu yapılabileceği belirtilmiştir. İşbu izahına çalıştığımız hususlar muvacehesinde; - işte kullanılsalar dahi işletmelerin esas faaliyet konularına giren işlerin yürütülmesi bakımından kullanımı zorunlu olmayan binek otomobillerin, - işletmenin sahip veya sahipleri, yöneticileri ve diğer personelince makam veya servis aracı olarak kullanılan taşıtların , -işletmenin esas faaliyetinin nakliyecilik olup olmadığına bakılmaksızın zati ve ailevi ihtiyaçlar için de kullanılan diğer taşıtların kamyon, otobüs, kamyonet, minibüs v.b.), amortismanlarının sadece yarısı ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir. Yukarıda tadadi olarak belirlenen özelliklere haiz taşıtların amortismanlarının sadece yarısının gider olarak kaydına cevaz verilmiş olması, bu iktisadi kıymetlerin amortisman ayrıldıktan sonra satılması halinde (beyanı gereken karın tespiti hususunda) bazı tereddütlere mahal vermekte olup, işbu yazımızda konu hakkında tereddüte düşülen hususlar ile görüş ve önerilerimiz izaha çalışılacaktır.
193 sayılı GVK.'nun "Gelidere giren sair kazanç ve iratlar" başlıklı 80. maddesinde, aynı kanunun "Değer artış kazançları" başlıklı mükerrer 80. maddesiyle tadadi olarak belirlenen bir kısım mal ve hakların elden çıkanlmasından doğan kazançların vergiye tabi gelire dahil olduğu belirtilmiş olup; 2361 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 80 ve mükerrer 80. maddelere paralel olarak aynı sayılı kanunla 81. madde "Vergilendirilmeyecek değer artış kazançları" başlığı ile yeniden düzenlenmiş ve bu maddeyle 80. maddenin bir istisnası olarak devir ve nev'i değişikliklerine ilişkin bazı hallerde değer ·artış kazancı hesaplanmaması ve vergi dışı tutulması hüküm altına alınmıştır. Gelir Vergisi Kanunu'nun 81. maddesi işletmelerin devamlılığını sağlamak ve bilhassa da kurumlaşmayı teşvik maksatlı olarak üç bent halinde düzenlenmiş olup, işbu yazımızda sadece ferdi işletmelerin sermaye şirketlerine devri ile şahıs şirketlerinin sermaye şirketlerine dönüşmesine ilişkin istisna hükümleri üzerine tereddüte düşülen bazı hususlar ile görüş ve önerilerimiz izaha çalışılacaktır. GVK.'nun 81. maddesinin 2 numaralı bendi ile; "Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifi ilt: bütün halinde devrolunması, devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarından ortaklık payı alması (bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olm-:ısı şarttır.) Ve aynı kanunun aynı maddesinin 3 nurnaralı bendi ile de; "Kollektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nev'i değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi" Durumlarında değer artış kazancı hesaplanmaması ve vergi dışı tutulması, hüküm altına alınmıştır. Sözkonusu bent hükümlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesinde, ferdi bir işletmenin bir sermaye şirketine devrinde veya şahıs şirketlerinin sermaye şirketlerine dönüşümünde değer artış kazancı hesaplanmaması ve vergilendirilmemesi için sermaye şirketine devredilecek ferdi işletmenin (veya sermaye şirketine dönüşecek şahıs şirketinin); - Bilanço esasına göre defter tutması, - Bilançosunun aktif ve pasifi ile bütün halinde devrolunrrıası ve devir alınması, - Devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermaye tutarında ortaklık payı alması, -Hisse senetlerinin nama yazılı olması, gerekmektedir. Ancak Limited Şirketlerde ortaklar tarafından konulan sermaye için Anonim Şirkette olduğu gibi hisse senedi verilmeyeceğinden, ferdi bir işletmenin limited şirkete devrinde değer artış kazancı hesaplanmaması için ilk üç koşulun yerine getirilmesi kafi gelmektedir. Ferdi işletmelerin anonim şirketlere devrinde ise dört koşulunda araoacağı muhakkaktır.
Ticari yaşamda vergi kaçırmak için, temelinde gerçek bir ilişkiye dayanmakla birlikte içerdiği bilgiler bakımından yanıltıalık unsuru taşıyan (muhteviyatı itibariyle yanıltıa olan) belgelerin sıkça düzenlendiği ve kuiıanıldığı gözlenilmektedir. Özellikle emtia miktan, fiyatı ve tutan gibi hususlar gerçeğe aykın olarak düzenlenmekte, böylelikle gelirler düşürülmekte, dolayısıyle de vergi ziyaına sebebiyet verilmektedir. işbu yazımızda olayın vergi ziyaı boyutuna değinilmeyecek, sadece usulsüzlük yönü işlenecektir.