VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Kontrol Memuru

BÜLENT MUHARREM YILDIZ





  • Gülmesini bilmeyen,sevmesini de bilmezmiş. Yazımızın alt başlığında "Yok Devenin Başı" deyimine yer verdim. Okuduğunuz zaman,yüzünüzde bir tebessüm ve sizlerde bir tecessüs yaratmışsam; amacıma ulaşmış sayılacağım. Eleştirileri tebessümle karşılamak gerekir. Çünkü, doğruları bulmak ve bilmek için bu yöntem bize fayda sağlar. Yeni adıyla Gelir idaresi Başkanlığı eski adıyla Gelirler Genel Müdürlüğü tarafından her yıl Vergi incelemelerine ilişkin veriler yayımlanmaktadır. "Vergi inceleme Sonuçları" başlığı ile sunulan bu verilerin anlamı konusunda Maliye Müfettişi Sayın Hasan Aykın, "Vergi inceleme Sonuçları Verilerinin irdelenmesi" adlı makalesinde;konuya çok farklı bir açıdan yaklaşmış,aşağıya aldığımız önemli tespitler de bulunmuştur: -Veriler vergi kayıp ve kaçağının ait olduğu dönem konusunda bilgi sunmamaktadır. -Veriler Türkiye'de kayıp ve kaçakların boyutu veya trendi konusunda bilgi vermemektedir. -Sonuçlar Mükelleflerin vergi yasalarına uyumu konusunda genel tutumlarını yansıtmamaktadır. Sonuçlar Kayıp ve Kaçakların Hangi Vergi Türlerinde Yoğunlaştığını da Söylememektedir. Vergi inceleme sonuçlarından hareketle inceleme Elemanlarının performansını değerlendirmek mümkün değildir. -Matrah farkına odaklı değerlendirme vergi incelemelerinin caydırıcılık vasfının kaybolmasına neden olabilir. Bu tespitiere katılmamak mümkün değildir. Vergi inceleme Sonuçlarına ilişkin verileri kullanmak isteyen araştırmacıların,yukarıdaki tespitleri dikkate almaksızın bir sonuç çıkarmaları durumunda; bulacakları sonuç, aşağıdaki örnekte olduğu gibi gerçeklerle bağdaşmayacak ve yanıltıcı nitelik taşıyacaktır .

  • Iktisatçı Schumpeter iktisadi gelişmemizin temelinde teknik yenilikleri ve bu yenilikleri uygulayacak girişimdieri görmektedir. Bu nedenle emek ve girişimdliğin, iktisadi kalkınmamız üzerindeki etkisini gözardı etmeyerek, bu faktörlere olumlu etkisi bulunan "Eğitim "e özel önem vermek gerekmektedir. Ülkemizde kamunun eğitim harcamalannda son yıllarda azalma görülmektedir. Fakat, özel kesimin eğitime verdiği önem sonucunda ve sağlanan vergi avantajlanyla özel eğitim kurumlarının sayısında önemli artış olmuştur. Bu vergi avantajlanndan birisi de diğer faaliyetlere tanınmayan ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17 /2-b bendi hükmüyle getirilen istisnadır. Bu konuyu yazımızın B/b bölümünde tartışacağız.

  • Ülkemizde son yıllarda kamu harcamaları gerçek vergi gelirleriyle karşılanmayıp, borçlanma yoluna gidilmiştir. Bir ülkede özel kesimden kamu kesimine vergiler yoluyla ne ölçüde kaynak aktarılabileceği vergi kapasitesi ile ilişkilidir. Refah düzeyi ile vergileme kapasitesi arasında doğrusal bir bağlantı mevcuttur. Kişi başına ulusal geliri yüksek ülkelerin vergileme kapasiteleri de yüksektir. 1980 yılından sonra, ülkemizde "arz yönlü" iktisatçıların görüşleri ağırlık kazanmış, bunun sonucunda da vergi kanunlarında yapılan düzenlemelerle vergi yükü kaydumaları yapılmış, dar tabanlı Gelir-Kurumlar vergisi ile geniş tabanlı Katma Değer Vergisi'ne dayalı bir sistem oluşturulmuştur. Vergi sistemimiz vergilendirmede temel olan ödeme gücü ve adaletli vergilendirme ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Ülkemizin genel yapısına baktığımızda mevcut olgular; - Ekonomik yapıda belirsizlik, - Mali sektörde yaşanan kriz, - Sanayide meydana gelen üretim ve finansman sorunları, - Döviz kurlarındaki aşırı yükselme, - İşsizlik, - Büyüyen dış ticaret açığı, - İç ve dış borçlardaki artış, - Uygulanan zamlar nedeniyle talep azalması, - Bozulan gelir dağılımı, - Bütçe açıkları, - Ekonominin para gözleşmesi, şeklinde sıralanabilir . Ekonomide bozulan dengelerin yeniden sağlanması için istikrar paketi kapsamında yeni vergilerin konulması ve ek vergilerin salınması gündeme girmiştir. 7.5.1994 tarih ve 21927 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3986 Sayılı Kanun, yeni ve ek vergileri kapsamakta olup, toplumun çeşitli kesimlerinden; -Ekonominin içinde bulunduğu belirsizlik, -Ek vergi yükü getirmesi, - Varlık Vergisini çağrıştırması, (11.11.1942 tarih ve 4305 sayılı kanun) nedenleriyle yoğun tenkide uğramıştır. Bu yazıda Türkiye'deki' vergi gelirlerinin analizini yaptıktan sonra uygulamaya konulan vergi kanunu ne getirmiştir? Varlık Vergisi ile 3986 Sayılı Kanun arasındaki benzerlikler nelerdir? soruları irdelenmiştir.

  • Gelirlerin elde edilmesi yönünden ücret, diğer kazanç ve iratlara göre; önemli farklılıklar arzetmektedir. Ücreti diğer gelir unsurlarından ayıran en temel özellik, emeğe karşılık elde edilmesidir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 61'inci maddesinde ücret; " ... işverene tabi ve muayyen (tayin ve tahsis olunmuş) bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı olarak verilen para ve ayınlada, sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir." şeklinde açıklanmıştır. Madde hükmünü dikkate aldığımızda yapılan ödemenin ücret sayılabilmesi için, işverene tabi olma, belli bir işyerine bağlı olma, hizmet karşılığı ödeme yapılması, unsurlarını içermesi gerekmektedir. Ücrete ilişkin bazı kavramları açıkladıktan sonra, vergilendirmenin G.V.K.'nun 94/A maddesine göre ne zaman yapılması gerektiğini değerlendireceğiz.

  • Ülke kalkınmasında yatırımların önemi yadsınamaz. Yatırımların gerçekleşmesi; üretim faktörlerinin maliyetleri, ülkenin genel ekonomik yapısı, teşvik mevzuatı,vergi istisna ve muafiyetleriyle doğru orantılıdır. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikiminin yeterli düzeyde olmaması, yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle kamu ve özel sektör yatırımlarında doğan finansman yetersizlikleri kanunlarla getirilen yasal düzenlemelerle giderilmeye çalışılmıştır. 28.06.1985 tarihinde yayınlanan 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu, şirketlere finansman sağlamaya yönelik finansal kiralamayı düzenlemektedir. Yazımızın konusunu FinansalKiralama Kanunu, finansal kiralama işlemlerinde vergilendirme oluşturacaktır.

  • Faturalı Yaşama Devam mı?

    17.11.2016 02:11

    1984 yılından günümüze kadar geçen dokuz yıllık bir zaman kesitinde ülkemizin gündemini meşgul eden olgulara yeni olgular eklenmiştir. üzerinde tartışılması gereken ve çözümbekleyen olguları kısaca hatıriatmakta yarar bulunmaktadır. -Enflasyon - Bozulan Gelir Dağılımı - Bütçe Açıkları - Vergi İdaresinin Yeniden Yapılanması -Sanayileşme - Özelleştirme -Terör - Ahlakı Değerlerin Yitirilmesi - Bireysel ve Toplumsal Hafızamızda Meydana Gelen Unutkanlık - Moral Değerlerdeki Erozyon Birey ve toplum olarak unutkan olduk. Geçmişte yaşanan olumsuzlukları, bu olumsuzluklara neden olan yanlış uygulamaları unutuyoruz. ı 980'li yıllarda ücretlilere iki şey vaadedilmiş; - Ücretierin enflasyon hızı üzerinde artması, - Ücret gelirleri üzerindeki vergi yükü'nün hafifletilmesi, İşte bu vaadlerden birinin gerçekleştirilmesinde etkisi olacağı ileri sürülen 2978 sayılı "Ücretlilere Vergi İadesi" Hakkındaki Kanun; 8.2.1984 tarihinde kabul edilerek 1.1.1984 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

  • 13.6.1989 tarih ve 20194 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı "Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirlik" Kanunu'nun amacını açıklayan birinci maddesi hükmü; "Bu kanunun amacı, işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde denetlemeye, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmi merciierin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve yüksek mesleki standartları gerçekleştirmek üzere, "Serbest Muhasebedlik", "Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik" ve "Yeminli Mali Müşavirlik" meslekleri ve hizmetleri ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları.... Odaları Birliğinin kurulmasına, teşkilat faaliyet ve deneumıerine, organıarının seçtimelerine dair esasları düzenlemektir." şeklindedir. Sözkonusu yasa; ülkemizde muhasebenin önemini gündeme getirmesi yönünden boşluğu doldurmuştur. Yürürlükteki yasaların sağlıklı bir şekilde işletilmesi; -İnsan faktörünün iyi değerlendirilmesi,-Ülkemizin ekonomik, sosyal ve mali bünyesinin iyi etüd edilmesiyle, mümkündür. 3568 sayılı yasanın ülkemizin mali sorunlarını çözmede etkin olacağı şüphesizdir. Fakat, herşeyi de ilgili yasadan bekleyerek, büyük savların ileri sürütmesi kanımca yanlıştır. "3568 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, vergi matrahlarında önemli artışlar olmuştur. İnceleme sonucu bulunan matrah farklarında da önemli ölçüde azalmalar görülmüştür." şeklinde; diğer yapısal faktörler dikkate alınmaksızın ileri sürülen savların doğruluk derecesinin irdelenmesi gerekmektedir. Bazı temel kavramları açıkladıktan sonra ülkemizde yapılan inceleme sonuçlarını baz olarak ileri süren savı değerlendireceğiz .

  • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na göre, ülkemizde uygulanmakta olan "vergi tarifesi" advalorem (değer esası) tari fe kapsamındadır. Vergi tarifesi yürütme organının aldığı kararlarla çeşitli değişiklere uğramış olup, ilgili yıllarda yapılan düzenlemelerle vergi yükünün şartlara göre ayarlanması hedeflenmiştir. Yazımızın konusunu vergi tarifesinde yapılan değişiklikler, değişikliklerin vergiye yansıması ve tarifenin özellikleri oluşturacaktır.

  • Finansman sağlamaya yönelik finansal kiralama işlemlerini düzenleyen 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nda bu işlemlerin muhasebe kayıtları yönünden nasıl olacağını açıklayan ve yaptırım içeren hükümler mevcut değildir. Diğer Vergi Kanunlarımızda da finansal kiralamanın muhasebe kayıtları hakkında açıklayıcı hükümler bulunmamaktadır. Sermaye piyasasının gelişmekte olduğu ülkemizde kamu ve özel sektör tarafından düzenlenen mali tabloların belli bir standarda kavuşması zorunluluktur. Tek düzen muhasebe sisteminin yerleştirilmesi amacıyla Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca hazırlanan 1 Seri numaralı "Muhasebe Sistemi ve Uygulama Genel Tebliği" 26.12.1992 tarih ve Mük. 21447 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Öte yandan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çıkarılan XI/6 no'lu tebliğin 2'nci maddesinde; "İşletmeler, muhasebe kayıtlarının tutulmasında ve mali tabloların hazırlanmasında esas olarak Kurul'ca yapılan düzenlemelere uygun hareket edecekler, vergi mevzuatının tanımladığı vergi matrahına ulaşmak için gerekli değişiklikleri ise muhasebe sistemi dışında, beyannameleri üzerinde yapacaklardır. " şeklinde hüküm yer almaktadır.