Küreselleşme bazı araştırmacılara göre SSCB'nin dağılması sonucu dünyanın tek kutupluluğa yönelmesinin
bir sonucudur. Bu kelimelerin yaygın olarak kullanılmaya başlanması 1994 yılına Dünya Ticaret Örgütünün (WTO) kurulmasına dayanır. Bu gelişme 2005 yılından itibaren üye ülkeler arasında kısıtlamaların kaldırılacak olması, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını temin edecek bir fonksiyon taşıması yönleriyle ayrı bir
anlam ve önem taşımaktadır.
Son 20 yılda görülen bu değişmeler acaba zıtlıkları da beraberinde getirmemiş midir? Gümrük duvarlarının kaldırılmaya çalışıldığı bir dünyada bölgesel duvarların oluşturulmaya çalışılması küreselleşme ile çelişir mahiyet göstermektedir. Bununla birlikte küreselleşen bir dünyada tek başına rekabet edebilmenin güçlüğünü
gören ülkeler, bölgeler bloklar oluşturarak kendi bölgeleri içinde tek bir pazar oluşturmayı, ortak siyasi, hukuki,
sosyal sistemler kurmaya . çalışırken dünya ticaretinde üç kutuplu bir merkezleşme eğilimi gözlemlenmeye
başlamıştır. Avrupa Birliği, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA), Asya Pasifik Ekonomik işbirliği Formu (APEC) gibi oluşumlar global değişimin karşısında birer set oluşturma çabalarını simgelemektedirler. Ancak global değişim, coğrafi anlamda iktisadi faaliyetierin yeniden organize edilmesi sonucunda dünya halklarını üretimi organize eden iktisadi güçlerin peşinden koşmaya zorlamaktadır.
Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.