VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Stajyer Gümrükler Kontrolörü - Stajyer Gümrükler Kontrolörü

M. Uğur GÖKÇE - Musa ÜNAL





  • Yaklaşık 26 senedir ülkemiz gümrük ve dış ticaret mevzuatının temel taşı olan 1615 sayılı Gümrük Kanunu 4.11 .1999 tarih ve 23866 sayılı Resmi Gazete'de yapılan değişiklikle 4.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere yerini 4458 sayılı yeni Gümrük Kanunu'na bırakmıştır. Yeni Gümrük Kanunu farklı bir bakış açısıyl3. hazırlanması, dışa açık liberal ekonomi politikalarının uygulandığı bir dönemin ürünü olması ve Avrupa Birliği mevzuatıyla olan uyumu sebepleriyle Türkiye'nin 2000'1i yıllarında özellikle dış ticaret konusunda önemli fonksiyonlar üstlenebilecek bir yapıya sahip bulunmaktadır. Bu yazımııda yeni Gümrük Kanunu'nun getirdikleri ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu'ndan farklı yönleri irdelenmeye çalışılacaktır.

  • Bilindiği üzere vergi; devletin veya devletten aldığı yetkiye dayanan kamu tüzel kişilerinin geniş anlamdaki kamusal faaliyetlerin gerektirdiği harcamaları karşılamak ya da kamusal görevlerin gereklerini yerine getirmek amacıyla ve yasal esaslara uymak kaydıyla hukuki cebir altında , özel bir karşılık vaadi olmaksızın , geri vermemek üzere gerçek ya da tüzelkişilerden aldıkları parasal tutarları? ifade etmektedir. Vergiler, kaynağı milli gelir ve servet olan ve o vatanda yaşamanın bir bedeli olarak kabul edilen yükümlülükleri ifade eden bir kavramdır. Çağdaş devlet gelirlerinin %80-90 gibi önemli bir büyüklüğünü teşkil etmesi dolayısıyla geçmişten günümüze hemen hemen bütün devletler vergiye ayrı ve özel bir önem vermişlerdir. Bir taraftan devletlerin vergi gelirlerini, kaçağa izin vermeden ve sosyal adaleti bozmadan tahsil etme isteği, diğer taraftan ise vergi mükelleflerinin gelir ve servetlerinden karşılıksız olarak ödemek zorunda kaldıkları vergi miktarını asgari düzeyde tutma arzuları vergiye verilen önemin temel dinamiklerini oluşturmuştur.

  • Küreselleşme bazı araştırmacılara göre SSCB'nin dağılması sonucu dünyanın tek kutupluluğa yönelmesinin bir sonucudur. Bu kelimelerin yaygın olarak kullanılmaya başlanması 1994 yılına Dünya Ticaret Örgütünün (WTO) kurulmasına dayanır. Bu gelişme 2005 yılından itibaren üye ülkeler arasında kısıtlamaların kaldırılacak olması, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını temin edecek bir fonksiyon taşıması yönleriyle ayrı bir anlam ve önem taşımaktadır. Son 20 yılda görülen bu değişmeler acaba zıtlıkları da beraberinde getirmemiş midir? Gümrük duvarlarının kaldırılmaya çalışıldığı bir dünyada bölgesel duvarların oluşturulmaya çalışılması küreselleşme ile çelişir mahiyet göstermektedir. Bununla birlikte küreselleşen bir dünyada tek başına rekabet edebilmenin güçlüğünü gören ülkeler, bölgeler bloklar oluşturarak kendi bölgeleri içinde tek bir pazar oluşturmayı, ortak siyasi, hukuki, sosyal sistemler kurmaya . çalışırken dünya ticaretinde üç kutuplu bir merkezleşme eğilimi gözlemlenmeye başlamıştır. Avrupa Birliği, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA), Asya Pasifik Ekonomik işbirliği Formu (APEC) gibi oluşumlar global değişimin karşısında birer set oluşturma çabalarını simgelemektedirler. Ancak global değişim, coğrafi anlamda iktisadi faaliyetierin yeniden organize edilmesi sonucunda dünya halklarını üretimi organize eden iktisadi güçlerin peşinden koşmaya zorlamaktadır.

  • Günümüzde gümrük vergileri genellikle ithalattan alınır haldedir. Bu verginin uygulanmasında advalorem (değer) veya spesifik (miktar) vergileme esas alınabilmekte ya da her iki yöntem karma olarak kullanılabilmektedir. Malın fiziki birimi (miktarı) vergilerneye esas alınıyorsa spesifik, değeri (kıymeti) üzerinden belli bir oranda vergi alınıyorsa advalorem vergileme söz konusudur. Malın miktarı üzerinden alındığı için objektif kıstaslara dayandığından uygulaması kolay olan spesifik vergiler, malın kıymet ve fiyatını kavrayamadığından vergide adalet ilkesi ile bağdaşmazlar. Buna karşın advalorem vergiler malın kıymeti (değeri) üzerinden alındığından vergi adaletine daha yakın, kalite ve fiyat farkını kavrayabilen bir yapıdadır . Ancak advalorem vergilerin bu üstünlüğü yanında bazı güçlükleri de söz konusudur. Bu uygulama için her şeyden önce malın değerinin (kıymetinin) belirlenmesi gerekir. ithal malları üretildiği fabrikada, satış mahallinde, sınırdan girdiği anda farklı farklı fiyatlara bürünür. Verginin uygulanması hangi fiyat esas alınarak yapılacak, vergi matrahını malın ne zamanki kıymeti oluşturacak sorusu gündeme gelmektedir. Bu konuda bir çok şekli olmakla birlikte genellikle F.O.B. (Free on board: güvertede teslim) ve C.I.F. (Cost, ınsurance and freight: maliyet, sigorta, navlun) fiyatlar esas alınarak vergi alınması yoluna gidilmektedir.