Bilindiği üzere zamanaşımı, hukuk literatüründe "alacak hakkının dava ve takip imkânının ortadan kalması" olarak tanımlanır. Kanunlarda belirtilen zamanaşımı süresi, taraflar açısından bazen hak düşürücü süre olurken bazen de hak kazandırıcı süre olmaktadır. Örneğin Borçlar Kanununa göre sözleşmeden doğan alacaklarda zaman aşımı süresi on yıldır. On yıldan sonra bu alacağın dava ve takip yoluyla istenmesi mümkün değildir. Hak kazandırıcı zamanaşımına örnek vermek gerekirse, Türk Medeni Kanunun 712'inci maddesinde "Geçerli bir hukuki sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyi niyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet
hakkına itiraz edilemez." denmiştir. Burada da on yıllık sürenin hak kazandırıcı bir süre olduğu ve bu süre sonunda mülkiyet hakkının kazanıldığı ve de itiraz edilemeyeceği belirtilmektedir. Ancak mevcut kanuni düzenlemeler alacaklı tarafın hakkını korumak için zamanaşımını sadece süre olarak belirlememiş ayrıca bazı durumlarda zamanaşımın kesilmesi ve yeniden başlamasına ya da durmasına imkân sağlamıştır. Örneğin alacaklı mahkemede dava açmışsa, hakeme müracaat etmişse, icra takibinde bulunmuşsa veya iflas masasına başvurmuşsa, zamanaşımı kesilmiş ve süre tekrar başlamış olacaktır.
Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.