Vergi kanunları, değerlemeye Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasa Kanunu'ndaki düzenlemeden farklı olarak, işletmenin ortakları ve diğer üçüncü kişilerin menfaatlerini korumaya yönelik olarak değil, işletmelerin gizli ortağı olan devletin menfaatlerini koruma amacı ile yer vermiştir. Vergi hukukunda değerleme hükümlerinin yer aldığı Vergi Usul Kanunu'nun Üçüncü Kitap başlığı altında 258'inci maddesinde, değerlemenin tanımı " Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir." şeklinde yapılmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca değerleme takdir ve tespit olmak üzere iki şekilde yapı l ır. Tespit mükellefler tarafından 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda belirlenen değerleme ölçüleri kullanılarak yapılırken; mutad değerleme ölçülerinin kullanılamadığı durumlarda değerleme, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 267'nci maddesine istinaden takdir yoluyla yapılır. Yazımızın konusunu oluşturan ve işletmelerin iktisadi kıymetleri arasında yer alan yabancı paraların değerlernesi ise Vergi Usul Kanunu'nda 280'inci maddede düzenlenmiştir . Madde metninde; " Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığı'nca tespit olunur. Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli ve senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285'inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LIBOR) esas alınır. " hükmüne yer verilmiştir.

Açıklamasıİndir
Makale

Makaleyi PDF olarak indirebilirsiniz.