Tam mükellefiyete tabi kurumlar vergisi mükellefleri hem Türkiye'de hem de yabancı memleketlerde elde ettikleri kazançlar üzerinden Türkiye'de vergiye tabi tutulmaktadırlar. Ancak Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirdikleri kazançlara ait yurt clışında ödedikleri kurumlar vergisi benzeri vergileri bazı şartlarla Türkiye'de tarh olunan kurumlar vergilerinden indirebilmektedirler. Burada amaçlanan husus mükelleflerin aynı kazanç nedeniyle hem yurt dışında hem de yurt içinde vergilendirilmelerine engel olmaktır. Bu nedenle de yurt dışında ödenen vergiyi belirli şartlarla Türkiye'de tarh olunan vergiden indirme ha'kkı tanınıp.aktadır. Hal böyle olmakla birlikte uygulamada sorun yaratan bir husus vardır ki; zaman zaman ihtilaflara yol açmakta, tereddütlere neden olmaktadır. Bu husus yurt dışında elde edilen kazançların Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirilmesine rağmen Türkiye'de vergilerıecek matrahın dağmaması dolayısı ile tarh edilecek verginin bulunmaması halidir. Bu takdirde yurt dışında ödenen vergi nasıl indirim konusu yapılacak veya iade edilecek midir?
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61. maddesinde; işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilen menfaatlar olarak tanımlanmıştır. 1475 sayılı tş Kanunu'nda ise; bir kimseye iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve nakden ödenen meblağ olarak tanımlanmıştır. Tanımı her ne olursa olsun kısaca ücret, çalışma karşılığında işverenden alınan paradır. Günümüzde ücret pazarlıkları yapılırken genellikle net ücret yani işçinin eline geçecek meblağ üzerinde pazarlık yapılmakta, net ücretin brütünün ne olacağı hususu ise söz konusu olmamaktadır. Ancak yürürlükteki mevzuata göre ücret ödemelerinden bazı kesintilerin yapılması işverenlerin sorumluluğu altındadır. O nedenle net ödenen ücretin brütünün hesaplanması, bu meblağa göre de yasal kesintilerin tespiti önem arz etmektedir. Brüt ücretin hesabında ise bazı formüllere ihtiyaç vardır. Bu yazıda, ilgili tarafiara ve uygulayıcılara kolaylık sağlaması açısından en çok kullanılan formüilere lma ve sade olarak yer verilmeye çalışılacaktır.
Hayat standardı esası Türk Vergi Sistemine bir oto kontrol müessesesi olarak 2772 sayılı kanunun 15 nci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa mükerrer 116. madde eklenmek suretiyle getirilmiştir. Bu olayın özü gerçek usulde gelir vergisine tabi ticare zirai ve mesleki kazanç sahiplerinin beyan ettikleri gelirlerinin, "Hayat Standartı temel gösterge tutarı" ve "Hayat Standardı gösterge tutarları" nın toplanması suretiyle bulunan meblağdan düşük olması halinde, vergilenecek matrah olarak hayat standardı esasına göre bulunan meblağın esas alınmasıdır. Hayat Standardı esası mükellefin ulaştığı yaşam düzeyini sağlayabilmesi için yaptığı gideri karşılayan bir gelirinin olabileceğini varsayarak gerçek gelire ulaşabilmek amacıyla getirilmiş bir vergi güvenlik müessesesidir. Yani mükellefin yaşam ve harcama düzeyi yüksek, yıl sonunda beyan ettiği geliri hayat standardı esası gereğince bulunacak miktardan düşük ise, ödemesi gereken vergi bu sistem ile gerçek gelirine uygun duruma getirilmektedir. Bir ölçüde varsayıma dayanmaktadır. Bu sistem 1982 yılı gelirlerine uygulanmak üzere 1.1.1983 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Ancak zaman içinde bir takım değişikliklere uğramıştır. İlk önce 3239 sayılı kanunla değişiklik yapılmış, daha sonra G. v'.K.'na geçici 32 madde eklenmeksuretiyle 3505 sayılı kanunla değişiklik yapılmıştır. Bu geçici madde Anayasa Mahkemesinin 7.11.1989 tarih ve 1989/6 esas, 1989/42 karar sayılı kararı ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Bunun üzerine 1990 yılı mali bütçe kanunu ile bir düzenlemeye gidilmiş,fakat anayasa mahkemesi 28.6.1990 tarih ve 1990/6 esas 1990/17karar sayılı kararı ile "Bütçe yasalarına ancak bütçenin uygulanmasına ilişkin açıklayıcı kurallar konulabileceği, bütçenin uygulanmasına ilişinbir kural olsa dahi yürürlükteki yasaları doğrudan kaldıramayacağı,başka yasalarla yapılması gereken düzenlemelerin, geriye dönük bir şekilde bütçe yasaları ile yapılmasının Anayasanın 161. maddesine aykırı olduğu" gerekçesiyle bu düzenlemeyi de iptal etmiştir. Anayasa mahkemesinin bu düzenlemeyi de iptal etmesi üzerine 20.12.1990 tarih ve 20731 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3689sayılı Kanunun 7. maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa geçici 35 madde eklenmek suretiyle .1.1990-31.12.1999 tarihleri arasında uygıılanacak hayat standardı esasları daha ayrıntılı ve köklü bir şekilde düzenlenmiştir. Yapılan düzenlernede bazı yeni esaslar belirlenmiş, hayat standardı temel ve ilave göstergelerin tespiti asgari ücrete bağlanarak bir nevi otomatiğe bağlanmış, sık sık değişiklik yapılması engellenıneye çalışılmıştır.