VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi

Bülent SEZGiN





  • Vergi kanunlarımızda yer alan en önemli vergi güvenlik müesseselerinden biri olan "Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı" müessesesi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13 üncü maddesinde, uluslararası gelişmeler ve özellikle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın uygulamaları dikkate alınarak düzenlenmiştir. Düzenleme esas itibarıyla Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek kişi ve kurumların tamamını kapsamakta olup amacı, ilişkili kişilerle mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan gerçek kişi ve kurumların gelirlerinin tam ve doğru olarak beyan edilmesini sağlamak ve transfer fiyatlandırması yoluyla vergi matrahının aşındırılmasına engel olmaktır. Bu kapsamda transfer fiyatlandırması, ilişkili kişiler arasında yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedeli ifade eder. Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurtiçindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına bağlanmıştır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir. Çalışmamızda, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesi içinde önemli bir yeri olan Hazine zararı kavramının neyi ifade ettiği açıklanmaya çalışılacaktır.

  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2'nci maddesinin yedinci fıkrası ile hüküm altına alındığı üzere iş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefidir. Söz konusu fıkrada iş ortaklıkları; aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde tanımlanmıştır. Bu kapsamda iş ortaklıkları; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler tarafından birlikte kurulabileceği gibi, bunlardan bir veya daha fazlası tarafından şahıs ortaklıklarıyla ya da gerçek kişilerle birlikte de kurulabilmektedir. İş ortaklıklarının tüzel kişiliklerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilememektedir. Çalışmamızda KVK'da mükellef olarak kabul edilen iş ortaklıklarının kapsamı ve unsurları açıklanıp özellikli hususlara yer verilecektir.

  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesinde; sermaye şirketlerinin, kooperatiflerin, iktisadi kamu kuruluşlarının, dernek veya vakıflara ait işletmelerin ve son olarak iş ortaklıklarının kazançlarının kurumlar vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra 2'nci maddesinde tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kurumlar vergisine tabi olan oluşumlar, bir başka ifadeyle kurumlar vergisi mükellefleri ile bunların nitelikleri açıklanmıştır. Vergi hukukumuzda geniş ölçüde yer alan muafiyet uygulamalarına KVK'nda da yer verilmiştir. Bu kapsamda tüzel kişilikleri bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kazançları esasen kurumlar vergisine tabi olan pek çok kurum ve kuruluş; sosyal, siyasal, ekonomik, askeri, kültürel ve benzeri nedenlerle kurumlar vergisinin dışında tutulmuştur. Öte yandan kurumlar vergisi muafiyetine ilişkin düzenlemeler KVK'nda yer alanlarla sınırlı değildir. Anılan kanun dışında pek çok kanunda bu yönde düzenlemelere yer verilmiştir. Çalışmamızda, diğer kanunlarla kurumlar vergisinden muaf tutulan kurum ve kuruluşlar işlenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde ikinci el otomobil satışlarının katma değer vergisi karşısındaki durumu ayrıntılı olarak incelenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde; ilgili Anayasa Mahkemesi Kararı, konuya ilişkin Danıştay Kararları ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar çerçevesinde, emsal kira bedeli uygulaması ile gayrimenkullerin emsal kira bedellerine ilişkin tartışmalı konulara yer verilecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde, konutların net alanlarının tespitine ilişkin unsurlara ve nihai olarak bu unsurların vergiye tabi konut teslimlerinde uygulanacak KDV oranlarına etkisine yer verilecektir.

  • Kamuoyunda "Torba Yasa" diye bilinen 6009 sayılı Kanun', 1.8.2010 tarih ve 27659 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Geçici maddeler dahil toplam 72 maddeden oluşan Kanunla başta vergi kanunları olmak üzere pek çok kanunda değişiklikler yapılmıştır. Anılan yasa ile vergi kanunlarında yapılan değişikliklerden biri ücretlerin vergilendirilmesine ilişkindir. Yapılan düzenleme ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 103'üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi, ücret gelirleri açısından, 1.1.2010 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilmiştir. Çalışmamızın takip eden bölümlerinde, ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin 6009 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere yer verilecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde; GVK'nın 18'inci maddesiyle gelir vergisinden istisna edilen telif hakkı ve ihtira beratı kazançlarının KDV Kanunu karşısındaki durumunu ayrıntılı olarak işlenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde limited şirket ortaklık paylarının, bir başka değişle hisselerinin, gerçek kişilerce satışından veya aynı anlama gelmek üzere bir bedel karşılığı devrinden elde edilen kazançların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu karşısındaki durumu ayrıntılı olarak incelenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde, iktisadi işletmelere ait kullanılmış binek otomobil teslimlerinin KDV Kanunu karşısındaki durumu ayrıntılı olarak incelenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde öncelikle ithal edilen mala ilişkin katma değer vergisi matrahının tespitinde dikkate alınacak unsurlar ortaya konulacak, akabinde konuya ilişkin özellikli hususlar hakkında vergi idaresinin görüşlerini yansıtan muktezalara yer verilecektir.

  • Çalışmamızda kredi kartı aracılığı ile yapılan avans, depozito veya teminat niteliğindeki tahsilâtlar ile daha önceki dönemlerde tahakkuk etmiş ticari alacakların kredi kartı ile tahsil edilmesi durumunda bunların KDV beyannamesinde ne şekilde gösterileceği hususu ayrıntılı olarak işlenecektir.

  • Emtia; Arapça, satılacak mallar veya şeyler anlamına gelen bir kelimedir. Bir işletmenin gerek üreterek gerek satın alarak satışa hazır bulundurduğu iktisadi kıymetlere emtia denmektedir. Ancak satışa hazır durumda olmamakla birlikte üretimde kullanılmak üzere alınan ham ve yardımcı maddeler ile malzemeler ve üretilen yarı mamul ve mamuller (VUK'nun 275 inci maddesinde geçen "mamul ve yarı mamul dahil" ibaresi uyarınca) de emtia kapsamında değerlenirler. Bazen emtia yerine mal kelimesinin kullanıldığı da olmaktadır. Ancak Vergi Usul Kanununda kullanılan emtia ve mal kavramları arasında kesin bir ayrım bulunmamaktadır. Ancak mal kelimesinin VUK'nun 328 inci maddesinin başlığında olduğu gibi amortismana tabi iktisadi kıymetleride kapsadığı görülürken emtia sadece işletmenin ticaretini yapmak üzere satın aldığı veyaüretimini yaptığı kıymetleri kapsamaktadır.Vergi hukukunda vergi matrahının doğru bir şekilde hesaplanması açısından emtia stoklarınındeğerlemesi büyük önem taşır. Çalışmamızın takip eden bölümlerinde imal edilen emtianın değerlemesi hususu ayrıntılı olarak incelenecektir.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde reklâmasyon giderlerinin vergi hukukumuzdaki yeri konusu ilgili kanun hükümleri, genel tebliğler ve konuya ilişkin muktezalar yardımıyla açıklanmaya çalışılacaktır.

  • Çalışmamızın takip eden bölümlerinde ?Gerçek Kişiler Tarafından Özel Dershanelere Verilen Test Sorusu Hazırlama Hizmetinin 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 3065 Sayılı Katma De¤er Vergisi Kanunu Karşısındaki Durumu? ayrı ntılı olarak incelenecektir.

  • Biz bu çalışmamızda, 4077 sayılı Kanun hükümlerine göre ayıplı kabul edilen malları satın alan tüketicilerin, bunları iade etmeleri durumunda, satıcı tarafından vergi kanunlarımız bağ- lamında yapılması gereken işlemleri açıklamaya çalışacağız.

  • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun1 1 ' inci maddesi ile hüküm altına alındığı üzere, gerçek kişilerin gelirl eri gelir vergisine tabidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratl a rın safi tutarıdır. MezkCır Kanunun 2'nci maddesinde gel ire giren kazanç ve iratlar; ? Ticari kazançlar, ? Zirai kazançlar, ? Ücretler, ? Serbest Meslek Kazançları, ? Gayrimenkul sermaye iratları, ? Menkul sermeye iratla rı , ? Diğer kazanç ve iratlar şek lind e sınıflandırılmış, aynı Kanunun 75'inci maddesinde menkul sermaye iradı, "Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar pay ı , faiz, kira ve benzeri iratlar" şeklinde tanımlandıktan sonra, 15 benthalinde sayılan iratların da (11 ve 13 numaralı bentler mülga), kaynağı ne olursa olsun menkul sermaye iradı sayılacağı hüküm altına alınmıştır .' 06.01.1960 tarih ve 10700 say ılı Resmi Gazete'de yayın l a nmı ştır. 2 1 seri no' lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebl i ğ i . 3 04.04.2007 tarih ve 26483 sayılı Resmi Gazete'de yay ınl a nmıştır . '21.06.2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazete'de yay ınl anmışt ır. Öte yandan 75' inci maddenin (2) numaralı bendinde iştirak hisselerinden doğ a n kazançların menkul sermaye iradı olarak kabul edileceği , limited şirket o rtakların ı n, iş ortaklıkları n ı n ortakları ve komanditerlerin kar payları ile kooperatifierin da ğ ıttık ları kazançların da bu zümreye dahil olacağı, bununla beraber, kooperatifierin ortakla r ı ile yaptıkl arı muamelelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevziinin, kazanç dağıtımı sayılmayacağı hüküm altına a lın mıştır. Kurumlar Vergisi Kanununun 7'nci maddesiyle belli şartlar altında yurt dışı iştiraklere yatırım yapan mükelleflere bu iştiraklerinden fiilen kar payı da ğıtılmasa bile verg i u ygu l ama l a rı açısından kar pa y ı dağıtılmış oldu ğ u kabul edilmekte ve bu suretle bu iştiraklerin kazançlarının Türki ye'de kurumlar vergisine tabi tutulması sağ lanmaktadır . Bu nun yanında, 5615 sayılı Kanunun3 4'üncü maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 75'inci maddesinin (2) numaralı bendine eklenen fıkra ile 01.01.2007 tarihinden geçerli olmak üzere, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun4 7'nci maddesindeki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde;Türkiye'de yerleşik5 gerçek kişilerin doğrudan veya dalaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kar payının veya oy kullanma hakkının en az % 50'sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı iştiraklerin kazançlarının dağıtılsın veya dağıtılmasın, iştirakin hesap döneminin kapandığı ayı içeren yıl itibarıyla dağıtılan kar payı sayılacağı, Türkiye'de vergilendirilmiş kazancın iştirak tarafından sonradan dağıtılması durumunda, elde edilen kar paylarının vergilendirilmiş kısmı bu tutardan indirileceği hüküm altına alınmıştır. Çalışmamızın takip eden bölümlerinde, "Gerçek Kişilerce, Kontrol Edilen Yabancı Kurumlardan Elde Edilen Gelirlerin Vergilendirilmesi" konusu ayrıntılı olarak açıklanmaya çalışılacaktır.

  • 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun5 ile 29 .6.2001 tarihli ve 4705 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak, yurt dışına çıkış harcı konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır . Mezkur Kanun'un 1' inci maddesinin 6'ncı fıkrası ile Gelir idaresi Başkanlığı'na verilen yetkiye istinaden yayımlanan 1 seri no.lu Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanunun Uygulamasına Dair Genel Tebliğde", yurt dışına çıkış harcına ilişkin uygulam a nın usul ve esaslarına yönelik düzenlemelere yer verilmiştir.

  • Çalışmamızda, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 43'üncü maddesi ile hüküm altına alınan birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması halinde müşterek genel giderler ve amortismanların dağıtımı konusu, örnekler verilmek suretiyle açıklanmaya çalışılacaktır.