VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Kamu Yönetimi Uzmanı, Rekabet Kurumu, İdari Koordinatör

Akın ŞİMŞEK





  • GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ

    07.07.2020 11:07

    Çalışma hayatında işverenlerin çalışanlarını belirli şartlar dahilinde geçici iş ilişkisi kurarak başka işverenler yanında çalışmasına imkan sağlanmıştır. Geçici iş ilişkisi kurulmasının ise bazı şartları bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi ise işçinin yazılı rızası alınmasıdır. İşçinin rızası olmadan veya sözlü beyanı ile geçici iş ilişkisi kurulması da mümkün değildir. Geçici iş ilişkisin kurulmasında işçinin rızası, süre, çalışma şartları gibi kurallara uymayan işverenler de idari para cezası olarak mali yaptırımlarla karşı- laşabilmektedir. Yine geçici iş ilişkisi kurulmasında işçinin kıdem tazminatına hak kazanma şartlarının belirlenmesinde de dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır.

  • MEMURUN REFAKAT İZNİ

    06.07.2020 11:07

    Memurların bakmakla yükümlü olduğu ana, baba, eş ve çocuklarından birinin veya bakmakla yükümlü olmamakla birlikte, refakat edilmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocuklarıyla kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirdiğinin veya tedavisi uzun süren bir hastalığı bulunduğunun sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, ücretli olarak altı aya kadar, ücretsiz olarak ise iki yıla kadar refakat izni kullanması mümkündür. Bu kapsamda altı aya kadar olan ücretli iznin kullanılmasında durumun sağlık raporu ile belgelendirilmesi zorunlu olup, kurumların ve amirlerinin de şekli yasal olarak belgelenen sağlık kurulu raporuna istinaden takdir yetkileri bulunmamaktadır. Memurun talebi halinde altı aya kadar ücretli iznin kullandırılması zorunludur.

  • Bazı özellikli işlerde, işverenin Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) beyan ettiği işçilik tutarı, SGK tarafından yeniden hesaplanmakta; yapılan hesaplama sonucu, beyan edilen işçilik tutarının hesaplanan asgari işçilik tutarından eksik olması halinde, aradaki fark tutara ilişkin sigorta primleri işverene yansıtılmaktadır. Ayrıca bu tutar için gecikme cezası ve gecikme zammı da hesaplanmaktadır. Bu tespit yapılırken de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çıkarılan "Çeşitli İşkollarına Ait Asgari İşçilik Oranlarını Gösterir Tebliğ" dikkate alınarak işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısına, çalışma süresine bakılmaktadır. Ortaya eksik işçilik çıkması halinde de bundan kaynaklanan sigorta prim tutarlarının tahsili yoluna gidildikten sonra işverenlerin vergi yasaları açısından hakları ve sorumlulukları ortaya çıkmaktadır.

  • Memurlarda emeklilik ikramiyesi, işçiler açısından ise kıdem tazminatı olarak adlandırılan toplu ödeme, çalışma sürelerinin karşılığı olarak yasalara göre verilen bir ödemedir. Mevzuatımızda emeklilik haklarından emekli aylıklarının haczedilmesine ilişkin usul ve esaslar açıkça belirlenmiş iken emeklilik ikramiyesi ve kıdem tazminatının haczedilip haczedilemeyeceğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda da konunun yargı kararları ve genel düzenlemeler açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Memur olarak çalışmakta iken cazip koşullar nedeniyle istifa ederek görevinden ayrılanların sosyal güvenlik haklarının, Emekli Sandığı'na devam ettirilmesi özellikle emekli maaşının tutarı yönünden büyük avantaj sağlayabilmektedir. Sigortalılar açısından isteğe bağlı sigorta uygulaması ile çalışmadan sigorta primlerinin yatırılarak sosyal güvenliğin devam ettirilmesine imkan sağlanmıştır. İsteğe bağlı sigorta uygulamasının Emekli Sandığı'ndaki karşılığı ise isteğe bağlı iştirakçilik olarak karşımıza çıkmaktadır. İstifa ederek memuriyetten ayrılanlar hizmet yılı gibi diğer şartları da sağlamaları halinde çalışmadıkları sürede Emekli Sandığı'na prim ödemeye devam ederek buradan emeklilik hakkını kaybetmemektedirler.

  • Çalışma hayatında işyeri kavramı uygulama alanına göre farklı tanımlamalara tabi tutulmuştur. Genel olarak da işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler de işyerinden sayılmaktadır. İşyeri bildirim üzerine Sosyal Güvenlik Kurumunca tescil edilmeleri ile varlık kazanmaktadırlar. İşyerinin bildiriminin süresinde yapılmamasında da işverenler idari para cezasına maruz kalmaktadırlar.

  • Çalışma hayatında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle özellikle kamu özel sektör fark etmeden işverenlerin sorumlulukları açısından yeni bir dönem başlamıştır. İşverenlerin sosyal güvenlik alanındaki sorumlulukları yanında iş sağlığı ve güvenliği alanı da büyük bir yük getirmiştir. Bu sorumlulukların yerine getirilmemesinde maruz kalınan idari para cezaları ile diğer mali yaptırımlar küçümsenmeyecek boyutlardadır. İşçiler açısından iş kazası olarak nitelendirilen olay memurlar açısından vazife malullüğüne neden olay olarak değerlendiriliyor. İş kazası ve vazife malûllüğünün bildiriminde de farklı sürelerle, sorumluluklar ve mali cezalar ortaya çıkabiliyor.

  • İşsizlik sigortası uygulamasıyla işinden haksız yere ve kusuru olmadan ayrılması nedeniyle işsiz kalanlara yeni bir iş bulması için işsizlik ödeneği adı altında maddi ödemeler yapılmakla birlikte işsiz kalanlara yeni bir iş bulmaları için iş arama, iş kurslarına katılma gibi uygulamalarla rehberlik hizmetleri de verilmektedir. İşsizlik sigortasından sağlanan haklardan yararlanmak için öncelikle işsizlik sigortası primi ödeyen çalışanlar kapsamında olmak gerekmekle birlikte işten ayrılma şekline göre ve mevzuatta sayılan diğer sigortalılık süresi ve başvuru süresi gibi şartların da sağlanması gerekiyor. Özellikle sigortalılık süresi veya başvuru sürelerinin bilinmemesi hak kayıplarına da yol açabilmektedir. İşsiz kalanlara verilecek işsizlik ödeneği süresi de işten ayrılanın sigortalılık süresine göre de değişmektedir.

  • İşçi veya memur çalıştıran işyeri işverenleri ile kendi adına bağımsız çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı yükümlülükleri çerçevesinde işyerlerine ait sosyal güvenlik ile ilgili bilgi ve belgelerini saklama zorunlulukları bulunmaktadır. Ayrıca sigortalı çalıştıran işverenler çalışanlarına ait ücret ödeme bordrosunu da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından istenildiği zaman ibraz etmek zorundadırlar. Bu bilgi ve belgelerin yasal sürelerde saklanmaması ve istenildiği zaman da ibraz edilememesi halinde ise işverenler mali yaptırımlarla yani idari para cezaları ile karşı karşıya gelmektedirler.

  • İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, ülkemizde çalışma mevzuatı açısından yeni bir unsur daha açılmış oldu. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına, işveren sıfatıyla çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları, işyerleri tabi tutulmuştur. Bu kapsamda en önemli işlemlerden birisi risk değerlendirmelerinin yapılmasıdır. Risk değerlendirmelerinin yapılmasında da sırasıyla önemli aşamalara göre işlem yapılmalıdır. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamında yerine getirmekle yükümlü oldukları işlemleri zamanında yapmamalarında da idari para cezalarına maruz kalmaktadırlar.

  • İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak işverenlere getirilen yükümlülükler içerisinde dikkat edilmesi gerekenlerden önemli bir tanesi çalışanların eğitimi konusudur. Çalışanların eğitimi ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenler idari para cezası ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu kapsamda da eğitimlere ilişkin eğitim programlarının hazırlanması, uygulanması, eğitim süreleri ile eğitim konularının belirlenmesi, konuların dağılımı, eğitimler için uygun yer, araç ve gereçlerin temin edilmesi, çalışanların bu programlara katılması, katılımcılara katılım belgesi düzenlenmesi hususlarına titizlikle uyulması gerekmektedir.

  • Çalışanların sigortalı olmasını gerektirir işe veya mesleki faaliyete başlaması ile sigortalılık hak ve yükümlülükleri de başlamaktadır. Sigortalı olmayı gerektirir faaliyetin veya çalışmanın sona ermesinde de sigortalılık hak ve yükümlülükleri sona ermektedir. Ancak sigortalılığın başlaması veya sona ermesi halleri kendiliğinden tescil edilmemektedir. Sigortalıları çalıştıran işverenler ile Bağ-Kur'lu olmayı gerektirir faaliyete başlayanların bildirimle yükümlü tutulan meslek odaları gibi kuruluşlar sigortalılığın başlamasını ve sona ermesini yasal süre ve diğer esaslar çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmek zorundadırlar. Bu bildirimlerin zamanında ve usulüne uygun olarak yapılmamasında ise idari para cezasına maruz kalınmaktadır.

  • Sosyal Güvenlik Kurumunun sigorta primlerinin zamanında ödenmemesi veya bildirgelerin yasal sürede verilmemesinde ortaya çıkan prim ve gecikme cezası, gecikme faizi, idari para cezası gibi alacaklarının miktarının tespiti ile borcun muhatabına bildirilmesinde borcun kesinleşmesi önem arzetmektedir. Borç kesinleştikten sonra borca muhatap şirket, kurum gibi tüzel kişilikler nezdinde işverenler veya borca doğrudan muhatap kişilerin borcu ödemekten başka yapacakları bir husus kalmamaktadır. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları kesinleşmeden varsa itiraz, şikayet veya dava yoluna başvurulmalıdır. Özellikle şirketlerin veya gerçek kişi mükelleflerin kamu ihalelerine katılmaları ve yüklenici olarak iş almalarında Sosyal Güvenlik Kurumuna borçlarının olmaması önemlidir.

  • Çalışan sayısı 10'dan az olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin işverenlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumunca destek verilebilmektedir. Destekten yararlanmak için işverenlerin destek dönemlerinde Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurmaları ve usulüne uygun olarak faturayı düzenlemeleri gerekmektedir. Kayıtdışı işçi çalıştırdığı tespit edilen işverenler tespitin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanılarak sağlanan destekten üç yıl süreyle faydalanamamaktadırlar. Kayıt dışı çalışanın işe başladığı aydan itibaren yapılan ödemeler de yasal faizi ile birlikte geri alınmaktadır. Destek ödemesi yapılması için özellikle işverenin çalıştırdığı sigortalılara ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiş olması ve Sosyal Güvenlik Kurumuna destek ödemesinin yapıldığı tarih itibariyle Türkiye genelinde prim ve prime ilişkin borcun bulunmaması gerekmektedir.

  • Sigortalılar genellikle ay içinde tam olarak otuz gün çalışmakla birlikte ay içinde otuz eksik günlerde de çalışabilmektedirler. Bir ayda tam çalışılan sürelerde olduğu gibi ay içinde otuz günden eksik çalışan sürelerin de yasal süresi içinde aylık prim ve hizmet belgesi ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesi gerekmektedir. Aylık prim ve hizmet belgesi verilirken de belgede yer alması gereken bilgiler de ay içinde tam veya eksik sürelerle bildirim yapılıp yapılmadığına göre değişmektedir. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde 21.08.2013 tarihinde yapılan değişiklikle ay içinde 30 günden az yani eksik gün çalışma bildirimlerinde yer alacak bilgi ve belgelerde önemli değişiklikler yapılmıştır. İşverenlerin de Temmuz 2013 ayına ilişkin bildirimlerinden itibaren yeni değişikliklere dikkat etmeleri gerekmektedir.

  • Bu makalede kısmi zamanlı veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içinde otuz günden az çalışanların ay içinde otuz günden eksik kalan sürelerinin emekliliklerinden sayılmasına ilişkin usul ve esaslarından bahsedilecektir.

  • Kamuoyunda sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkemizde son beş yılda sosyal güvenlik alanında çok büyük gelişme ve değişim yaşanıyor. 5510 sayılı Kanunun uygulamasında ortaya çıkan sıkıntılar ve gerek siyasal gerekse idari sebeplerle bugüne kadar 5655, 5754, 5763, 5797, 5838, 5917, 5921, 5951, 5947, 5997, 6009, 6111, 6191, 665(KHK), 666(KHK), 6270, 6283, 6322, 6353, 6385, 6458, 6462 kanunlar ve son olarak da 6486 sayılı Kanun* 1'la 452 değişiklik yapılmıştır. 5510 sayılı Kanunda son değişiklikleri içeren ve mini paket olarak adlandırılan 6486 sayılı Kanun ile özellikle genel sağlık sigortası uygulaması başta olmak üzere işverenlere bazı teşvik uygulamaları da getirildi. Bu makalede 6486 sayılı Kanun "torba yasa" olarak ifade edilerek son sosyal güvenlik paketi ile uygulamaya getirilen yeniliklerden bahsedilecektir.

  • Sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun bütün hükümleriyle 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe girmesiyle ülkemizde sosyal güvenlikte yeni bir dönem başlamıştır. Memurlarda vazife malullüğü olarak adlandırılan ve yapılan işten dolayı iş yapamayacak duruma gelenlere veya bu nedenlerle vefat edenlerin hak sahiplerine gelir bağlanmasına esas teşkil eden iş kazası veya meslek hastalığı olayı 5510 sayılı Kanunun 4/1-a (eski SSK) ve 4/1-b (eski Bağ-kur) sigortalılarını ilgilendirmektedir. Bu makalede sigortalılardan iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle işlerini yapamayacak duruma gelenlerden sürekli iş göremezlik geliri almakta iken vefat edenlerle iş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanmasına ilişkin usul ve esaslardan bahsedilecektir.

  • Bu makalede sigortalılar ile göreve başlama tarihlerine göre memurların hizmet borçlanma taleplerinde yapılacak işlemler ile sonuçlarından bahsedilecektir.

  • Bu makalede 2008 yılı Ekim ayı başından önce Emekli Sandığı iştirakçiliği bulunması nedeniyle haklarında 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanan memurlar ile ilk defa bu tarihten sonra memuriyete başlayan ve haklarında 5510 sayılı Kanun hükümleri uygulanan memurların prime esas kazançlarının tespitinde ortaya çıkan farklı durumlardan bahsedilecektir.

  • Bu makalede çalışanların sigortalılık durumlarına göre çalışmaya başlamadan önce veya sonra ortaya çıkan sağlık sorunları nedeniyle erken emekliliklerinden ve memurlar açısından 2008 yılı Ekim ayı başından önce ve bu tarihten sonra göreve başlayanlar açısından tabi oldukları farklı düzenlemelerden bahsedilecektir.

  • Bu makalede aynı zamanda birden fazla işyerinde aynı sigortalılık haline tabi çalışması olanların prime esas kazançlarının belirlenmesinden ve primlerinin ödenmesi ile primlerinin iadesine ilişkin usul ve esaslardan bahsedilecektir.

  • Özellikle çalışanlar için önemli bir tasarruf yöntemi olan özel emeklilik sigortaları çalışanlara bir yandan vergi avantajı sağlamakta diğer yandan da küçük birikimlerle ihtiyaç zamanlarında toplu para imkânı sağlamaktadır. Bireysel emeklilik sisteminden veya diğer şahıs sigortalarından ayrılanlara yapılan ödemelerin tamamı üzerinden vergi kesilmesi kişilerin ödediği ana paraların da vergilendirilmesi anlamına geliyor ve bu konuda büyük bir haksızlık ortaya çıkıyordu. Toplam ödenecek tutar üzerinden değil de sadece kişinin ödediği ana para haricinde ödenen kar payından vergi kesilmesi gerekiyordu. Bu haksızlık nedeniyle de kamuoyunda konu çok tartışılıyordu. Hatta konunun yargıya taşınması hallerinde de davalar kişiler lehine sonuçlanmaya başlamış ve devlet de böylece iade edilecek vergi yanında dava masraflarını da ödemek zorunda kalıyordu. Ancak 6327 sayılı "Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun* 1" un geçici 1 inci maddesi ile 29.08.2012 tarihinden itibaren bireysel emeklilik sisteminden veya diğer şahıs sigortalarından ayrılanlara yapılan ödemelerde ana paradan da vergi kesilmesi uygulamasına son verilmesi öngörülmüştür. Bu makalede 6327 sayılı Kanun çerçevesinde 29.08.2012 tarihinden önce bireysel emeklilik sisteminden veya diğer şahıs sigortalarından ayrılanlara yapılan ödemelerde ana paradan yapılan vergi kesintilerin iade edilmesine ilişkin usul ve esaslarından bahsedilecektir.

  • Çalışma hayatında işçiler açısından 4857 sayılı İş Kanunu* 1'nun yürürlüğe girmesiyle bazı hakları korunmuş, bazı yeni haklar getirilmiştir. Korunan hakları konusunda ise özellikle kıdem tazminatı uygulamasına ilişkin düzenleme öne çıkmaktadır. Bu kapsamda çalışanların kıdem tazminatına hangi durumlarda hak kazanacakları, hangi ödeme unsurlarının hangi şartlarla kıdem tazminatı hesabına dahil edileceği, hangi ödeme unsurlarının kıdem tazminatı hesabına dahil edilmeyeceği hususunun açıkça bilinmesi büyük önem arz etmektedir. Bu makalede 1475 sayılı Kanunun 14'ncü maddesine göre uygulaması devam eden çalışanların kıdem tazminatına hak kazanmaları ile kıdem tazminatında hangi ödemelerin dikkate alınacağı konusu açıklanacaktır.

  • YURT DIŞINDA TEDAVİ

    28.12.2016 10:12

    Genel sağlık sigortalılarının yurt içinde tedavisi ve tetkiki mümkün olmayan sağlık hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmasına ilişkin usul ve esaslar 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile bu kanuna dayanılarak hazırlanmış yönetmelik ve özellikle Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ile belirlenmiş usul ve esaslara uyulmadan yurtdışında alınan sağlık hizmetleri acil haller dışında SGK tarafından karşılanmamaktadır.

  • Bu makalede memurlar ve işçiler olmak üzere çalışanların ücretsiz izin uygulamasından ve ücretsiz izin uygulamasının sonuçlarından bahsedilecektir.

  • Bu makalede 1.1.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve zorunlu olarak genel sağlık primi ödenmesini öngören uygulamanın usul ve esasları ile bu kapsamda yapılacak gelir tespiti işlemlerinden ve ödenecek genel sağlık sigortası primine ilişkin usul ve esaslardan bahsedilecektir.

  • Bu makalede işsizlik sigortasından sağlanan haklara ilişkin usul ve esaslar ile işsizlik ödeneğine hak kazanılmasında hak düşürücü nedenlerden bahsedilecektir.

  • Bu makalede yapılan son değişiklikler kapsamında 657 sayılı Kanun ve diğer personel kanunları kapsamında kamu görevlilerinin ticari faaliyette bulunmalarının kapsamı değerlendirilecektir.

  • Bu makalede mevzuat hükümleri ile birlikte kişilerin sosyal güvenlik alacaklarında zamanaşımı uygulaması ve hak düşürücü sürelerden ve hangi sürelerde hak kaybından kurtulacaklarından bahsedilecektir

  • Bu makalede emeklilik/yaşlılık aylığı almakta iken birden fazla sigortalılık haline tabi çalışmaya devam edenlerin bu aylıklarından SGDP kesilmesinin usul ve esaslarından bahsedilecektir.

  • Bu makalede yeni kurulan Vergi Denetim Başkanlığı teşkilatı ile Vergi Müfettişi unvanını alan Vergi Denetmenlerinin, özellikle ek gösterge ve makam tazminatı açısından Gelirler Kontrolörleri, Maliye Müfettişleri ve Hesap Uzmanları ile ortak haklara bağlanması sonrasındaki durumlarından bahsedilecektir.

  • Memuriyetten istifa edenlerin memur olarak geçen sürelerine emeklilik ikramiyesi ödenmesi konusunda son olarak Anayasa Mahkemesi'nin 12 Mayıs 2011 tarihli toplantısı neticesinde ortaya çıkan 2010/81 Esas sayılı ile kararı yine tartışmaları da hemen başlatmıştır. Sos iptal kararı neticesinde de konu karmaşık bir hal almış ve iptal kararı doğrultusunda memurlar açısından olumlu bir yasal düzenleme yapılması beklentisini de beraberinde getirmiştir. Bu makalede 2005 yılından, 2009 yılına ve bu yıldan 2011 yılına gelinen süreçte ilgili mevzuatları çerçevesinde görevlerinden ayrılan memurların emeklilik ikramiyesi Anayasa Mahkemesi'nin son iptal kararı çerçevesinde değerlendirilecektir.

  • Ülkemizde işsizliğin azaltılması ve istihdamda bölgesel gelişmişlik farkının en aza indirilmesi amacıyla değişik zamanlarda kadınların ve gençlerin istihdamında sigorta prim teşviki uygulaması getirilmiştir. Bu istihdam teşviklerinden sonuncusu olarak da 6111 sayılı Kanun'un 74. maddesi ile eklenen 4447 sayılı Kanun'un geçici 10'ncu maddesi uygulamasıdır. Bu makalemizde torba yasa ile getirilen istihdam teşvik uygulamasından bahsedeceğiz.

  • Bu makalemizde emekli iken şirket ortağı olmaları nedeniyle zorunlu olarak 4/1-b sigortalısı (Eski Bağ-Kur) olmaları gerekenlerin emekli aylıklarından sosyal güvenlik destek primi (SGDP) kesilmesi ile özellikle 2011 yılı Kasım ayı öncesinde tescili yapılmamış ve emekli aylıklarından SGDP kesilmemiş olanların (bu kapsamda yaklaşık 650.000 sigortalı olduğu tahmin edilmektedir) torba yasa veya af yasası olarak adlandırılan 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma usullerinden bahsedilecektir.

  • Ülkemizde sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu genel olarak yürürlüğe girdiği Ekim 2008 sonrasında bazı küçük değişikliklere uğramıştı. Ancak 5510 sayılı Kanunda beklenen büyük çaplı değişikliği içeren kamuoyunda torba kanun veya kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması olarak bilinen 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" Cumhurbaşkanının onayına sunuldu. Yazımız yayınladığında da muhtemelen resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olacaktır. Torba kanun ile 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra uygulanmasında sorun çıkan veya kamuoyunda tartışılan birçok hükmü değiştirilmekte olup bunlardan birisi de uygulamada problem yaratan ve Sosyal Güvenlik Kurumunun bir çok davaya maruz kaldığı aynı andan birden fazla sigortalılık haline tabi olmayı gerektiren durumda olanlardır. Torba kanunun yayımlanması ile bu sorun giderilmiş olacak ancak 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici madde nedeniyle kanunun yayımı tarihinden önceki durumlar için değişiklik geçerli olmayacak. Bu makalemizde torba kanun sonrası yapılan değişiklikler çerçevesinde değişik statülerde geçen çalışma sürelerinin çakışması durumunda yapılacak işlemler değerlendirilecektir.

  • Makalemizde kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar ile şirket ortaklarının sigortalılık durumlarından ve sigortalılıklarının başlaması, bildirimi, tescili ve sona ermesi ile bu durumun da bildiriminden bahsedeceğiz.

  • Bu makalede sosyal güvenlik mevzuatı açısından borçların kesinleşme niteliğini ne zaman ve nasıl kazanacağı hususu ile şirket ortağı gerçek kişinin bu kapsamda kesinleşen borcunun kamu ihaleleri açısından durumu Kamu İhale Kurulu'nun konuya bakışı açısından değerlendirilecektir.

  • Bu makalemizde öncelikle 4/a,b,c gibi farklı sosyal güvenlik statülerinde çalışması olan es- ki/yeni memurlara emeklilik ikramiyesi ödenmesinin usul ve esasları ile ikramiye ödenmesinde son defa 4/c sigortalısı olmayı gerektiren şart ile ilgili olarak eski memurlar açısından isteğe bağlı iştirakçilik uygulamasından bahsedeceğiz. İlk defa 2008 yılı Ekim ayı başından sonra memur olanlar yani yeni memurlar açısından ise isteğe bağlı iştirakçilik hususu uygulamadan kaldırılmıştır. 2

  • Kamuoyunda sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Kanunun 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır. Özellikle kamu çalışanları ile kamu işverenleri tamamen yabancı oldukları kavram ve uygulamalarla karşılaşmışlardır. Özel sektör işverenleri için yeni olmamakla birlikte uygulamada tereddüde düştüğü konular da bulunmaktadır. İşyerinin devri veya nakli ile işyerlerinin birleşmesinde yapılacak işlemler bunlardan birisidir. İşverenleri tereddüde hatta korkuya sevk eden sebeplerin başında ise ağır müeyyideleri olan idari para cezaları kapsamındaki maddi yaptırımlardır. Bu makalemizde sosyal güvenlik uygulamaları açısından işyerinin devri ve nakli ile işyeri birleşmesi konusunda açıklamalar yapılacaktır.

  • Kamuoyunda sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 5754 sayılı Kanun' ile kapsamlı bir şekilde değiştirilerek 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İşverenler de bu kapsamda bazı farklı uygulama ve yükümlülüklerle karşılaşmışlardır. Asgari işçilik, sigorta prim borçlarının taksitlendirilmesi, asgari işçilikte özellikle prefabrik yapıların durumu, yabancı ülkelerde işçi çalıştıran işverenlerin sorunları bunlardan bazılarıdır. Bu makalede inşaat işleri işverenlerinin yeni sosyal güvenlik uygulamasında karşılaştıkları veya karşılaşacakları bu özellikli durumlardan bahsedeceğiz.

  • Ülkemizde sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan ve 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen kamuoyunu hala yoğun olarak meşgul eden 5510 sayılı Kanun sosyal güvenlik sistemimizde sigortalılar ve işverenler için bazı yenilikleri de beraberinde getirmiştir. Bağ-Kur'lu- lar için prime esas kazancın tespitinde basamak sisteminin kaldırılması, memurlar için prime esas kazanç, güncelleme katsayısı gibi yeni kavramların gelmesi, işverenler için de bilerek veya bilmeden eksik bildirilen işçilik tutarlarının Sosyal Güvenlik Kurumunca asgari işçilik uygulaması ile tespit edilmesi neticesinde ortaya çıkan borç miktarının maliye uygulamasına benzer şekilde uzlaşma yöntemiyle çözülmesi imkanı sağlanması bu yeniliklerden bazılarıdır.Bu makalemizde yasal dayanakları ile birlikte sosyal güvenlik sistemimizde yeni uygulanmaya başlayan uzlaşma uygulamasından bahsedeceğiz.

  • Bu çalışmada genel sağlık sigortalıları ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin acil haller kapsamında yurt içinde veya yurt dışında hangi sağlık hizmetleri açısından hangi istisnai düzenlemelerden yararlandırılacakları inceleme konusu yapılmıştır.

  • Girişimcilerin resmen faaliyetlerine başlayabilmeleri için yasal prosedürleri tamamlayarak gerekli izinleri almaları ve gerekli mercilere bildirim şartlarını da yerine getirdikten sonra işyerlerini kurmaları gerekmektedir. Bu yazımızda bir yerin işyeri sayılabilmesi için 5510 sayılı Kanun ile yönetmelik, tebliğ gibi ikincil düzenlemeleri de dikkate alınarak işyerinin tescili ile yasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesinde mükelleflerin karşılaşacakları maddi sorumlulukları içeren idari para cezalarından bahsedilecektir.

  • Bu makalemizde zora düşmüş ve vadesi geçtiği halde sosyal güvenlik sigorta primi ve bu kapsamda diğer ödemelerini zamanında yapamamış olmaları nedeniyle borçları tecil ve taksit- lendirilen işverenlerin borçlarının ertelenmesine karşılık göstermeleri gereken teminatlardan bahsedeceğiz.

  • Yaşanan küresel ekonomik krizin ülkemize de yansıması sonucunda istihdamın gerilemesi ve vergi ile sigorta primi yükü nedeniyle kayıt dışı istihdamın da artmasından dolayı hükümet tarafından Ar-Ge faaliyetlerinde bulunan, özürlü işçi çalıştıran, ilave istihdam sağlayan firmalara bazı teşvikler sağlanmıştır. Genel olarak sosyal güvenlik primi işveren hissesi destekleme teşvikleri ile çalışanların işsiz kalmaları ve firmaların ekonomik krizden en az etkilenmeleri amaçlanmıştır. Bütün bu teşvik önlemlerine rağmen istihdam da hedeflenen seviyeye ulaşılması bir yana çok fazla bir gelişme sağlanamamış hatta gerileme yaşanmaya başlamış bu da yeni önlemler alınmasını gerektirmiştir. Bu görüşten hareketle hükümette yeni bir teşvik paketi hazırlamış ve bu kapsamda hazırlanan kanun tasarısı 5920 sayılı "İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" olarak yasalaşmasına rağmen Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere iade edilmiştir. Bu kez konu tekrar TBMM gündemine gelmiş ve 5921 Sayılı Kanun olarak yasalaşmış ve Cumhurbaşkanınca onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu düzenleme ile de istihdamı teşvik amacıyla genel olarak Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarında kullanmak üzere işsizlik sigortası fonundan kaynak aktarılmasına imkân sağlanmıştır. Ayrıca son altı aylık ortalama çalışan sayısına ilave olarak işsizlik sigortasından işsizlik ödemesi alanların kalan işsizlik sigortası primi ödeme süresi kadar sosyal güvenlik primlerinin bir kısmının işsizlik sigortası fonundan karşılanması öngörülmüştür. İstihdamı teşvik amacıyla alınan bu tedbirlere ilaveten 2009 yılının Nisan ayına ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalı sayısına ilave olarak, 31.12.2009 tarihine kadar, işe alınma tarihinden önceki üç aylık dönem içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışındaki kişilerden olmak kaydıyla işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için asgari ücretli bir işçinin sosyal güvenlik primi işveren payı kadar kısmının işsizlik sigortası fonundan karşılanması gibi teşvik desteği de getirilmiştir.

  • Bu makalemizde zora düşmüş ve vadesi geçtiği halde sosyal güvenlik sigorta prim ve bu kapsamda diğer ödemelerini zamanında yapamamış olmaları nedeniyle borca düşmüş mükelleflere ticari faaliyetlerinin devam ettirmeleri amacıyla biriken borçlarını verilen yetkiye istinaden Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlanan erteleme veya taksitlendirme kolaylıklarından bahsedeceğiz.

  • Bu makalemizde yasal dayanakları ile engelli çocuğu bulunan kadın sigortalıların ilave hizmet süreleri ve daha erken yaşlarda emekli olmaları ile ilgili konulardan bahsedilecektir.

  • Bu makalemizde 4b sigortalılarının karşılaşabilecekleri iş kazası veya meslek hastalığı durumlarında kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan haklarından bahsedeceğiz.

  • Bu yazımızda gerek 5510 sayılı SSGSS Kanunu gerekse Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği® ve 5510 Sayılı Kanunun 4. Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) ve (b) Bentleri Kapsamındaki Sigortalılar ile Sadece Genel Sağlık Sigortasına Tabi Sigortalıların Prime Esas Tutulacak Kazançlarına Dair Tebliğ(3) 4 ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendi Kapsamında Çalışan Sigortalıların Prime Esas Kazancının Tespitine İlişkin Tebliğ(4) hükümleri çerçevesinde çalışanların durumlarına göre işten çıkarılmalarının adli veya idari yargı organlarınca iptal edilerek görevlerine iade edilmeleri durumunda prime esas kazançlarının belirlenmesinde ortaya çıkan durumlara yer vereceğiz.

  • Bu makalemizde 5510 sayılı SSGSS Kanunu ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği4'nin ilgili hükümleri ile Sosyal Güvenlik Prim Borçlarının KDV İade Alacağından Mahsup Edilmesi Suretiyle Ödenmesi Hakkında Tebliğ5 düzenlemesini de dikkate alarak konuyu örneklerle değerlendireceğiz.

  • Bu makalemizde özellikle yurtdışında ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde Türk firmalarının çalıştırdıkları Türk işçilerinin sosyal güvenliklerinde yapılan değişikliklerden bahsedeceğiz.

  • Özellikle bahsedeceğimiz sağlık hizmetlerinde katılım payına ilişkin düzenlemeler, 5510 sayılı Kanunun "Yürürlük" başlıklı 108. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca sözü edilen Kanunun 60. maddesinde sayılan, 2022(65 Yaş Aylığı), 1005(İstiklal Madalyası Aylığı), 3292(Vatani Hizmet Tertibi Aylığı), 2330(Nakdi Tazminat Aylığı) sayılı Kanunlar ile Harp Malûllüğü Aylığı, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında ödenen aylık, 2913 sayılı Dünya Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Verilen Aylık, 5510 sayılı Kanun veya daha önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir veya aylık alan kişileri ilgilendirmektedir.

  • Ülkemizde sosyal güvenlik reformu kapsamında çıkarılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu' Anayasa Mahkemesi iptal sürecinden sonra genel düzenlemeleri içeren hükümleri ile geniş olarak 5754 sayılı Kanunla* 2 değiştirilmiştir. Son olarak ise istihdam paketi olarak adlandırılan 5763 sayılı Kanunla" yapılan değişikliklerle birlikte bazı hükümleri 30.04.2008, 08.05.2008 ve 01.07.2008 tarihlerinde yürürlüğe girmiş ve genel olarak da 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girecektir. Reform düzenlemeleri ile birçok konuda olduğu gibi genel sağlık sigortası ile birlikte sağlık yardımının başlangıcı ve sağlık yardımından yararlanma şartlarında da mevzuat ve uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Sistemin tek mevzuatta toplanması sigortalılar ve emekliler ile bunların hak sahipleri için farklı ve haksız düzenlemeleri ortadan kaldıracak ve uygulama birliğini sağlayacaktır. Genel olarak sağlık hizmetlerinden yararlanmak için mevcut uygulamada SSK'da sigortalı için 90 gün, bakmakla yükümlü olduğu kişiler için 120 gün, Bağ-Kur'da ilk tescilde 240 gün, tescile ara verdikten sonra tekrar tescilde 120 gün olan hastalık sigortasından prim ödeme şartı reform sonrası yeni düzenleme ile 30 güne indirilmektedir. Bu yazımızda öncelikle mevcut üç büyük sosyal güvenlik kanunu uygulaması açıklanacak son olarak ise reform sonrası duruma yer verilecektir.

  • Yurtdışı hizmet borçlanmasında yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın bu çalışmalarını borçlanabilmelerine ilk olarak 1978 yılında 2147 sayılı Kanun ile imkân sağlanmıştır. Daha sonra kanunun uygulanmasında görülen aksaklıklar ve özellikle kısmi borçlanma konusunda duyulan ihtiyaç nedeni ile 3201 sayılı Kanun ile yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza borçlanma talebinde bulunmaları halinde yine belirlenen şartlarla borçlanma imkânı sağlanmıştır. Eski düzenlemede borçlanma tutarı hesabı günlük 3,5 ABD doları üzerinden döviz olarak hesaplanmaktadır. Yine mevcut düzenlemede Kurumlarca hesaplanan borç tutarı için herhangi bir süre öngörülmemektedir. Yeni düzenleme neticesinde 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda 5754 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler' nedeni ile uygulamada çok önemli bir takım yenilikler getirilmiştir.