VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

SGK Başmüfettişi

Faruk Yüksel





  • Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde, alt işveren işçilerinin ücret ve yıllık izin haklarında kayba uğramamaları için asıl işverene bazı yükümlülükler getirilmiştir. Asıl işveren, alt işveren işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini kontrol etmek ve alt işverenlerinin hak edişlerinden kesinti yaparak ücret alacağı bulunan işçilere ödemekle yükümlüdür. Ayrıca asıl işveren, alt işveren işçilerinin yıllık izinlerini kullanıp kullanmadıklarını kontrol etmek ve yıllık izinlerini kullanmalarını sağlamak zorundadır.

  • Geçici iş ilişkisi, mevzuatta belirlenen durum ve sürelerle sınırlı olarak kurulabilmektedir. Geçici iş ilişkisinin tarafları; özel istihdam büroları, geçici işçi çalıştıran işveren ve geçici işçidir. Usulüne uygun olarak kurulan geçici iş ilişkisinin tarafları olan bu kişilerin geçici iş ilişkisi süresince yerine getirmesi gereken yükümlülükler bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden en önemlilerinden biri ücret ödeme yükümlülüğü olup asıl olarak özel istihdam bürosunun sorumluluğundadır.

  • Çalışma hayatında erkeklere göre daha fazla zorluklarla karşılaşan kadın işçilere, doğum yapmaları halinde yarım çalışma ve yarım çalışma ödeneği alma hakkı tanınmıştır. Buna göre gerekli şartları yerine getiren kadın işçiler analık iznini kullandıktan sonra yarım çalışmayı tercih edebileceklerdir. Bu hakkı kullanan kadın işçi, haftalık çalışma süresinin yarısı kadar çalışacak ve haftalık çalışma süresinin diğer yarısında ise ücretsiz izinli sayılacaktır. Bu şekilde ücretsiz izin hakkının kullanılması kadın işçilerin gelir kaybına yol açacağından, yarım çalışma hakkı kullanan kadınlara yarım çalışma ödeneği verilmesi için düzenleme yapılmıştır. Yarım çalışma hakkı kullanan kadın işçiler İşsizlik Fonu ile karşılanan yarım çalışma ödeneği alabileceklerdir.

  • Ülkemizde sosyal güvenlik sistemi tarafından sağlanan yardımlardan en önemlilerinden birisi de sigortalıların ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelir ve aylıklardır. Bu anlamda gelir, hak sahiplerine kısa vadeli sigorta kollarından, aylık ise uzun vadeli sigorta kollarından yapılan düzenli ödemeleri ifade etmektedir. Hak sahibi ise sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babası olarak tanımlanabilir. Hak sahiplerinin bazı fiilleri kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla tespit edildiğinde 5510 sayılı Yasa kapsamındaki gelir ve aylıkları ödenmez, ödenmiş olan gelir ve aylıklar yersiz ödeme kapsamında değerlendirilerek tahsil edilir.

  • 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında faaliyet yürüten ve 100'den fazla işçinin çalıştığı işyerlerinde işçi ve işveren temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan izin kurullarının kurulması zorunludur. Bu nitelikte olmayan işyerlerinde izin kurulunun kurulması isteğe bırakılmıştır. İzin kurulunda bulunan işçi temsilcilerini, varsa işyerindeki sendika temsilcileri belirler. Sendika temsilcisi bulunmayan işyerlerinde işçiler yapacakları oylama ile temsilcilerini belirlerler. İzin kurulları işveren temsilcisi başkanlığında toplanır. Kurul kararlarının kaydedildiği bir İzin Kurulu Karar Defteri tutulur. İzin kurulu, en az bir ay önce yazılı olarak yapılan yıllık ücretli izin taleplerini değerlendirerek işçilerin kullanacağı yıllık izinlere ilişkin listeleri hazırlayarak işverenin onayına sunar. Ayrıca işçilerin yıllık izinlere ilişkin şikayetlerini inceler. İzin çizelgeleri hazırlanırken iş durumu, işçinin kıdemi, izin talebinde bulunan işçilerin zorunluluk ve engelleri dikkat alınmalıdır.

  • Kendi nam ve hesabına çalışanlar bireysel faaliyetlerinden veya şirket veya ortaklık olarak yürüttükleri faaliyetlerinden dolayı 5510 sayılı Kanun ile sigortalı sayılmaktadır. Bu sigortalıların işyerinde bulundukları sırada veya yürütmekte oldukları iş nedeniyle meydana gelen ve bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaylar iş kazası; sigortalının çalıştığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleri meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bu haller nedeniyle yapılacak olan giderler bazı durumlarda ilgili kişilere rücu edilmektedir. Bu durumlardan biri de iş güvenliği tedbirlerinin eksikliğidir. Kendi adına çalışan sigortalıların iş kazası veya meslek hastalığı hallerinin ortaya çıkmasında iş güvenliği tedbirlerinin eksikliğinin de etkisi olmuşsa Sosyal Güvenlik Kurumu yapılacak olan giderlerin sigortalıya veya ortağı olduğu şirket veya donatma iştirakine tazmin ettirilmesi için işlem yapılacaktır.

  • İş Kanunu'na tabi işyerlerinde işverenler, belirsiz süreli iş sözleşmelerini geçerli bir sebeple feshedebilirler. İşverenin sözleşmeyi feshetmesine işçi bir ay içerisinde dava açabilir veya uyuşmazlığın çözümü için hakeme gidilebilir. İtiraz sürecinde işveren iş sözleşmesini geçerli bir sebeple feshettiğini ispatlamalıdır. İşçinin yaptığı itiraz iki ay içerisinde sonuçlandırılmak zorundadır. İtiraz sonucunda işe iade kararı verilmesi halinde, işçi 10 gün içerisinde işe başlamak üzere başvurmalıdır. Aksi halde sözleşmenin feshinin geçerli bir sebebe dayandığı kabul edilecektir. İşveren de işe başlamak üzere başvuran işçiyi bir ay içerisinde işe başlatmak zorundadır. İşe iade kararı ile işe başlamak üzere başvuran işçiyi işe başlatmayan işveren tazminat ödemek durumundadır. Ayrıca işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye, 4 ayı geçmemek üzere, işsiz kaldığı döneme ait ücret ve diğer alacaklarını da ödemesi gerekmektedir. İşçiye bu nitelikte yapılacak ödemeler sigorta primine tabi tutulacak ve aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenecektir.

  • Asıl işveren-alt işveren ilişkisi, bir işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine yardımcı işlerin veya asıl işin bir bölümünün işin gereği veya teknolojik nedenlerle veya uzmanlık gerektiren işlerin yaptırıldığı kişi (alt işveren) ile işin sahibi olan kişi (asıl işveren) arasındaki ilişkidir ve İş Kanunu ve Alt İşverenlik Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Mevzuata uygun olarak tescil edilmiş olan alt işverenlikte, alt işverenin işçilerine karşı yükümlülüklerinden asıl işveren de alt işveren ile birlikte sorumludur. Alt işverenlik ilişkisinin hangi hallerde muvazaalı olduğunun kabul edileceği Alt İşverenlik Yönetmeliği ile belirlenmiştir ve muvazaa şüphesi olması halinde konu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu tarafından incelenir. İnceleme sonucunda alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olarak kabul edildiği asıl işveren ve alt işverene tebliğ edilir. Yapılan tebligata otuz iş günü içerisinde itiraz edilmez veya yapılan itiraz kabul edilmez ise alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğu kararı kesinleşir.

  • Çalışma yaşına ilişkin hususlar 4857 sayılı İş Kanunu* 1 ile düzenlenmektedir. Ayrıca konu ile ilgili olarak Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik2 çıkarılmıştır. Bu düzenlemelere göre genel olarak 15 (on beş) yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak gereken şartların yerine getirilmiş olması kaydıyla 14 (on dört) yaşını doldurmuş çocuklar da çalıştırılabilir. Yazımızda yukarıda açıklanan düzenlemeler çerçevesinde kimlerin çocuk ve genç işçi olduğu ve bu nitelikte işçilerin çalıştırılmasının şartları ve sınırları ile ilgili bilgiler verilecektir.

  • 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca, Kanunun 4/1/a ve 4/1/b maddeleri kapsamında sigortalı olanlar için iş kazası, meslek hastalığı ve ölüm sigortalarından sigortalılara ve hak sahiplerine çeşitli yardımlar sağlanmaktadır. Ancak sağlanan bu yardımlar için geçerli olan zamanaşımı süreleri ve hak düşürücü süreler bulunmaktadır. Sigortalı veya hak sahiplerinin yaptıkları işlem ve eylemlerinde bu sürelere dikkat etmemeleri zaman zaman hak kayıplarına yol açmaktadır. Zamanaşımı süreleri ve hak düşürücü süreler ile ilgili 5510 sayılı Kanun ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemeler, bazı noktalarda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunundan farklı hükümler içermektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, konuya ilişkin olarak çıkarılan ve halen uygulanan genelgelerin, yürürlükte bulunan güncel mevzuata göre yeniden gözden geçirilmesi, güncellenmesi ve konu bazında tekleştirilmesi çalışmaları çerçevesinde 22/07/2011 tarih ve 2011-58 sayılı Genelge çıkarılmıştır. Yazımızda yukarıda belirtilen düzenlemeler ışığında, 5510 sayılı Kanunun 4/1/a ve 4/1/b maddeleri kapsamında sigortalı olanlar için iş kazası, meslek hastalığı ve ölüm sigortalarından sağlanan haklara ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü süreler hakkında ana hatlarıyla açıklamalar yapılmaktadır.

  • Fazla çalışma ve fazla çalışma ücreti ile ilgili konular 4857 sayılı İş Kanunu* 1 ile düzenlenmektedir. Ayrıca konu ile ilgili olarak İş Kanununa İlişkin Fazla Çalışma Ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği2 ve Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat Veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik3 çıkarılmıştır. Bu düzenlemelere göre; genel olarak, aksi kararlaştırılmamışsa, haftalık çalışma saati en çok kırk- beş saattir ve bu süre işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. Genel kural böyle olmakla beraber, ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalar da yapılabilir. Ancak bir çok işte fazla çalışma yaptırılması yasak olduğu gibi, her işçiye de fazla çalışma yaptırılması mümkün değildir. Yazımızda yukarıda açıklanan düzenlemeler çerçevesinde fazla çalışma, fazla çalışma ücreti ve fazla çalışmanın belgelenmesi, fazla çalışma yaptırılamayacak iş ve işçiler ile fazla çalışmaya ilişkin hükümlere aykırı fiiller nedeniyle uygulanacak yaptırımlar hakkında bilgiler verilecektir.

  • Çalışma yaşamını düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu* 1 ile İşçilere tanınan en önemli haklardan birisi de yıllık ücretli izin hakkıdır. İşverenlerce işçilere verilecek yıllık ücretli izinlerin usul ve esaslarını belirlemek üzere Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği2 çıkarılmıştır. Yukarıda belirtilen düzenlemelere göre, yıllık ücretli izin kullanmaya hak kazanabilmek için belli sürelerle işyerinde çalışmış olmak gereklidir. Ancak bazı durumlarda işyerinde çalışılmayan dönemler de yıllık ücretli izin hakkının belirlenmesinde işyerinde çalışılmış gibi kabul edilmektedir. Yazımızda, yıllık ücretli izin açısından işyerinde çalışılmış gibi kabul edilen durumlar hakkında bilgi verilecektir.

  • Bilindiği üzere, 08/05/2008 tarih 26870 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden birisi de 5510 sayılı Kanunun 85. maddesine yapılan eklemelerdir. 5510 sayılı Kanun'un 85. maddesine eklenen 10. ve 11. fıkralar ile Sosyal Güvenlik Kurumu (bundan sonra Kurum olarak anılacaktır) tarafından yapılan asgari işçilik incelemelerinde bazı şartlarla işverenlere Kurum ile uzlaşma yapabilme imkânı tanınmıştır. 5510 sayılı Kanunda yapılan bu değişikliğe istinaden uzlaşmanın usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla 01/10/2008 tarihinden geçerli olmak ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmek üzere Asgari İşçilik İncelemelerinde Uzlaşma Yönetmeliği hazırlanarak 25/04/2009 tarih 27210 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Ancak uzlaşma hak ve imkânı ile ilgili işverenlerin yeterli bilgiye sahip olmadığı ve hatta birçoğunun bu uygulamadan hiç haberdar olmadığı gözlenmektedir. Bilgi eksikliği de işverenlerin uzlaşma haklarını kullanamamasına veya kullanmaktan imtina etmesine yol açmaktadır. Yazımızda; konunun önemi, işverenlere sağlaması muhtemel önemli kolaylıklar ve söz konusu bilgi eksikliği nedeniyle uzlaşma uygulaması hakkında açıklamalar yapılacaktır.

  • 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu1 80. maddesi ile işverenler tarafından sigortalılara ödenen kazançların nasıl prime tabi tutulacağını düzenlemiştir. Düzenlemeye göre sigortalıların kazançlarının prime tabi tutulmasının önemli bir yönü de sigortalıların prim ödeme gün sayısının hesaplanmasıdır. Çünkü günlük kazancın hesabına esas tutulan ay içindeki bazı günlerde çalışmamış ve çalışmadığı günler için ücret almamış sigortalının günlük kazancı, o ay için prime esas tutulan kazancının ücret aldığı gün sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanır. 01/09/2012 tarih ve 28398 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarih itibariyle yürürlüğe giren İşveren Uygulama Tebliği, sigortalılar adına bildirimde bulunulacak gün sayısının tespitine ilişkin düzenlemeler de getirmiştir. Yazımızda İşveren Uygulama Tebliği çerçevesinde aylık prim ve hizmet belgelerinde sigortalılara ilişkin hangi bilgilerin bulunacağı ve sigortalıların bildirime esas gün sayısının tespiti örnekler ile açıklanacaktır.

  • 15/06/2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar* 1 ile yeni teşvik uygulamaları belirlenmiştir. Belirtilen kararın uygulanması amacıyla Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2012/1 sayılı Tebliğ2 çıkarılmıştır. Bu düzenlemelerin amacı; kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesi, üretim ve istihdamın artırılması, uluslararası rekabet gücünü artıracak ve araştırma- geliştirme içeriği yüksek bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik yatırımların özendirilmesi, uluslararası doğrudan yatırımların artırılması, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, kümelenme ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesidir. Belirlenen teşvik uygulamalarına örnek olarak gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası, vergi indirimi gibi destekler sayılabilir. Uygulanacak desteklerden birisi de sigorta primi işveren hissesi ve işçi hissesi desteğidir. Teşvik uygulamalarını göstermek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 22/08/2012 tarih ve 2012-30 sayılı Genel çıkarılmıştır. Yazımızda, yukarıda açıklanan düzenlemeler çerçevesinde yatırımlar için belirlenmiş olan desteklerden sigorta primi işveren hissesi desteği ile ilgili açıklamalar yapılacaktır.

  • Bilindiği üzere hizmet akdine istinaden çalışan işçilerin en önemli hakları ücret alma haklarıdır. İnsanlar öncelikle gelir elde edebilmek için çalışırlar. Ancak çalışanların ücretlerini alamamaları çalışma hayatında sık karşılaşılan bir durumdur. 4447 sayılı Kanunun* 1 ek birinci maddesi ile İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulması hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca kurulması gereken Ücret Garanti Fonu ile ilgili düzenlemeleri belirlemek üzere çıkarılan Ücret Garanti Fonu Yönetmeliği2, 26/05/2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Ancak işçilerin Ücret Garanti Fonu'nun sağladığı haklar ile ilgili olarak yeterince bilgi sahibi olmadıkları ve bu haklarını kullanmadıkları görülmektedir. Yazımızda yukarıda açıklanan düzenlemeler ışığında Ücret Garanti Fonu'nun sağladığı haklar ve bu hakların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar hakkında bilgiler verilecektir.

  • Çalışma ilişkisinin balıca tarafları işçi ve işverenlerdir. Hiç şüphesiz işverenler, bu ilişkide görece güçlü olan taraftır. Bu nedenle hukuki düzenlemelerde işçileri korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Ülkemizde çalışma hayatını düzenleyen temel kanun olan 4857 sayılı İş Kanunu* 1 da getirdiği hükümlerle işçiler lehine bir takım tedbirler almıştır. Çalışma ilişkilerinde işçileri korumayı amaçlayan tedbirlerin en önemlilerinden biri de, işverene getirilen tazminat yaptırımlarıdır. Çalışmamızda 4857 sayılı Kanuna göre işverenin işçilerine karşı olan tazminat yükümlülükleri ve bu tazminatların sigorta primine tabi olup olmadıkları hakkında açıklamalar yapılacaktır

  • Günümüz ekonomik koşullarında yaşanan rekabet, yürütülen faaliyetlerde uzmanlaşmaya duyulan ihtiyaç veya ekonomik faaliyetlerin tek elden yönetiminin zorluğu gibi nedenlerle işverenler, yaptıkları işlerde alt işverenlerle birlikte çalışma ihtiyacı duymaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu* 1, işverenler ile alt işverenler arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Ayrıca konuyu düzenlemek üzere Alt İşverenlik Yönetmeliği çıkarılmıştır2. Yukarıda belirtilen düzenlemelerde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması yeni bir işyeri kurulması olarak değerlendirilir. Dolayısıyla alt işverenliğin de 4857 sayılı Kanun kapsamında tescili gerekmektedir. Yazımızda 4857 sayılı Kanun çerçevesinde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulmasının şartları ve tescil edilmesi ile ilgili olarak açıklamalar yapılacaktır.

  • 5510 sayılı Kanunun 90. maddesinin ikinci fıkrası gereğince ihale mevzuatına göre yaptırılan işleri taahhüt eden işverenlerin kesin teminatları, ihale konusu iş ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna (bundan sonra Kurum olarak anılacaktır) borçlarının bulunmadığının tespit edilmesi halinde ödenmektedir. 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Prim ve İdari Para Cezası Borçlarının Hakedişlerden Mahsubu, Ödenmesi Ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin birinci fıkrasında da "İşveren tarafından, idareye ihale konusu işle ilgili olarak Kuruma borcunun bulunmadığına dair ilişiksizlik belgesi ibraz edilmedikçe işverene ait kesin teminat iade edilmez." hükmü bulunmaktadır. Bu düzenlemelere istinaden Kurum tarafından işverenlerin kesin teminatlarının iadesi için, ihale konusu işten dolayı işverenin borcunun bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla, denetim elemanları tarafından işverenlere ait kayıt ve belgelerin de incelendiği bir araştırma yapılmaktadır. Ancak ihale konusu işlerin işverenin devamlı işyeri çalışanları ile yapıldığı bazı hallerde işveren kayıt ve belgeleri incelenmeden ilişiksizlik belgesi verilebilmektedir. Konuyu düzenlemek üzere önce 25/06/2010 tarih ve 2010-76 sayılı Genelge ve sonra 04/02/2011 tarih ve 2011-13 sayılı Genelge çıkarılmıştır. Yazımızda ihale konusu işlerin devamlı işyeri sigortalıları ile yapılması halinde yapılacak araştırma konusunda 2011-13 sayılı Genelge ile getirilen düzenlemeler açıklanmaya çalışılacaktır.

  • SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı birleştirilmeden önce yaşanan hizmet çakışmalarında sigortalıların hangi kuruma tabi olarak çalışacakları tartışma konusu iken Sosyal Güvenlik Kurumunun (bundan sonra Kurum diye anılacaktır) kurulması ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun* 1 yürürlüğe girmesi ile birlikte bu hizmetleri çakışan sigortalıların anılan Kanunun hangi hükümlerine tabi olacakları tartışma konusu olmuştur. Konu 5510 sayılı Kanunun "Sigortalılık Hallerinin Birleşmesi" başlıklı 53 üncü maddesi ile düzenlenmiştir. 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun2 ile konu yeniden düzenlenmiş ve söz konusu madde değiştirilmiştir. Değişikliğe ilişkin uygulamanın belirlenmesi için Kurum tarafından 05/04/2011 tarih ve 2011/36 sayılı Genelge çıkarılmış ve 6111 sayılı Kanun ile getirilen değişiklik 01/03/2011 tarihi itibariyle uygulaya konulmuştur. Yapılan değişiklik ve yeni uygulama sonrasında 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesine (Emekli Sandığına) tabi çalışmaların, hizmet çakışmalarında öncelikli olarak dikkate alınması kuralı değiştirilmemiştir. Bu nedenle yazımızda 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi (SSK) kapsamında olan çalışmalar ile 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi (Bağ-kur) kapsamında olan çalışmaların çakışmaları halinde yapılacak yeni uygulama ile ilgili açıklamalarda bulunulacaktır.

  • Bakanlar Kurulu tarafından; Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda öngörülen hedefler ile uluslararası anlaşmalara uygun olarak, tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmek, üretimi ve istihdamı artırmak, yatırım eğiliminin devamlılığını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, uluslararası rekabet gücünü artıracak teknoloji ve araştırma-geliştirme içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımları özendirmek, doğrudan yabancı yatırımları artırmak, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek, çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek amacıyla 14/07/2009 tarih ve 2009/15199 sayıl Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar* 1 alınmıştır. Söz konusu kararda, gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası, vergi indirimi gibi desteklerin yanında sigorta primi işveren hissesi desteği de düzenlenmiştir. 5921 sayılı Kanunla2 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa3 eklenen Ek 2 inci madde ile de teşvik kapsamındaki yatırımlar ile ilgili sigorta primi işveren hissesi desteği düzenlenmiştir. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı tarafından Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın uygulanması amacıyla 2009/1,2010/2 ve 2011/1 sayılı tebliğler çıkarılmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu (bundan sonra Kurum olarak anılacaktır) tarafından da, uygulamanın açıklanması ve karşılaşılan sorunların giderilmesi için 29/06/2011 tarih ve 2011/54 sayılı Genelge çıkarılmıştır. Yazımızda, yukarıda belirtilen düzenlemeler çerçevesinde, sigorta primi işveren hissesi desteğinin kapsam ve şartlarına ilişkin açıklamalar yapılacaktır.